Dukha Türkleri… Atlas Dergisi Moğolistan’da yaşayan elektrik kavramından bihaber, ren geyiklerine binen, avcılık ve toplayıcılıkla geçinen, Türkçenin bir lehçesini kullanan ilkel çağlardan kalmış ve günümüzde yaşayan bir Türk topluluğunu keşfetti.
Teknoloji ve bilim devrinde ilk çağların haletiyle yaşayan insanlar. Bir yerlerde her şeyden bihaber eskiyi yaşayanlar. Düşünüyor insan elektrik olmadan nasıl olurdu. Ve de televizyon, bilgisayar? Daha mutlu olur muyduk? Bence Dukhalar hallerinden gayet memnundurlar. Dostlukları sağlam, sözleri sahihtir. Gözleri ırak ufukları seçerken kulakları en ufak fısıltıya duyarlıdır. Mutludurlar en önemlisi. Sağlıklıdırlar. Aşkları daha dürüsttür. Sevgileri daha bağlı… Temiz, sade, pak… Beş yaşındaki çocuklar play game kavramlarından uzak tahta arabalar yapıyorlardır kendilerine. Ren geyiklerine binip neşeyle geziyorlardır, BMW’lerle değil. İngilizce öğrenmenin hayati bir mesele olduğunu geçelim İngilizce dilinin varlığından habersizdirler. İstedikleri zaman son model telefonlarını alıp “kankalarıyla” haberleşmiyorlardır. Sosyal paylaşım siteleri nedir diye sorsanız site derken neden bahsettiğinizi çözmeye çalışırlar. Habersizdirler belki bunlardan ama mutludurlar. Safça bir mutluluk… Katıksız. Atlas Dergisi’nde yayınlanan birkaç fotoğrafta içten gelen gülümsemelerle karşılaştım. Gerçek manadaki gülümseme bu insanların yüzlerine katışmış. Sonra aynayı aldım elime kendi gülüşüme baktım. Ne kadar içten, ne kadar gerçek diye… Bir de dönüp o fotoğraflara göz attım. Gülüşümde bir eksiklik, bir sahtelik ve hafif buruk bir tat hissettim. Gülmek istedim. Halime gülmek… Lakin onların gülüşünden olsun bu seferki. Bir çocuk gibi istedim illa o gülüş diye. Olmadı. Beceremedim. Çünkü her an çalmaya meyyal bir telefonum, bağımlısı olduğum bir internetim, nerden geldiğini bilmediğim meyvelerim, beynimi darmaduman eden bir televizyonum, kulaklarıma tıkadığımı müziklerim, özlem kavramını yok eden mesajlarım, aramalarım, birbirinden güzel elbiselerim ve bin türlüsü vardı. Teknolojini gelişmesi elbette sevindirici bir haberdir. Bu sorgulamaz. Ancak teknoloji gelişmeseydi, insanlar eksenlerinden çıkmasalardı belki bugün daha iyi güvenebilecektik insanlara. Evimizin kapısın sürgülemek zorunda kalmayacaktık. Arabalarımıza alarm taktırmayacak, mobese kameralarına ihtiyaç duymayacaktık. Aldığımız meyvenin çocuğumuza zarar verip vermeyeceği hakkında şüpheye de düşmeyecektik. Ya da doktorlara bile güvenimiz sarsılmayacaktı. Mutlu olacaktık en azından. Tertemiz gülüşlerimiz olacaktı. Ben bugün Dukha Türkleri’nden olmayı tercih ederdim. Bihaber ve huzurlu… Neşeli ve rahat…Sponsor Bağlantılar
Teknoloji ve bilim devrinde ilk çağların haletiyle yaşayan insanlar. Bir yerlerde her şeyden bihaber eskiyi yaşayanlar. Düşünüyor insan elektrik olmadan nasıl olurdu. Ve de televizyon, bilgisayar? Daha mutlu olur muyduk? Bence Dukhalar hallerinden gayet memnundurlar. Dostlukları sağlam, sözleri sahihtir. Gözleri ırak ufukları seçerken kulakları en ufak fısıltıya duyarlıdır. Mutludurlar en önemlisi. Sağlıklıdırlar. Aşkları daha dürüsttür. Sevgileri daha bağlı… Temiz, sade, pak… Beş yaşındaki çocuklar play game kavramlarından uzak tahta arabalar yapıyorlardır kendilerine. Ren geyiklerine binip neşeyle geziyorlardır, BMW’lerle değil. İngilizce öğrenmenin hayati bir mesele olduğunu geçelim İngilizce dilinin varlığından habersizdirler. İstedikleri zaman son model telefonlarını alıp “kankalarıyla” haberleşmiyorlardır. Sosyal paylaşım siteleri nedir diye sorsanız site derken neden bahsettiğinizi çözmeye çalışırlar. Habersizdirler belki bunlardan ama mutludurlar. Safça bir mutluluk… Katıksız. Atlas Dergisi’nde yayınlanan birkaç fotoğrafta içten gelen gülümsemelerle karşılaştım. Gerçek manadaki gülümseme bu insanların yüzlerine katışmış. Sonra aynayı aldım elime kendi gülüşüme baktım. Ne kadar içten, ne kadar gerçek diye… Bir de dönüp o fotoğraflara göz attım. Gülüşümde bir eksiklik, bir sahtelik ve hafif buruk bir tat hissettim. Gülmek istedim. Halime gülmek… Lakin onların gülüşünden olsun bu seferki. Bir çocuk gibi istedim illa o gülüş diye. Olmadı. Beceremedim. Çünkü her an çalmaya meyyal bir telefonum, bağımlısı olduğum bir internetim, nerden geldiğini bilmediğim meyvelerim, beynimi darmaduman eden bir televizyonum, kulaklarıma tıkadığımı müziklerim, özlem kavramını yok eden mesajlarım, aramalarım, birbirinden güzel elbiselerim ve bin türlüsü vardı. Teknolojini gelişmesi elbette sevindirici bir haberdir. Bu sorgulamaz. Ancak teknoloji gelişmeseydi, insanlar eksenlerinden çıkmasalardı belki bugün daha iyi güvenebilecektik insanlara. Evimizin kapısın sürgülemek zorunda kalmayacaktık. Arabalarımıza alarm taktırmayacak, mobese kameralarına ihtiyaç duymayacaktık. Aldığımız meyvenin çocuğumuza zarar verip vermeyeceği hakkında şüpheye de düşmeyecektik. Ya da doktorlara bile güvenimiz sarsılmayacaktı. Mutlu olacaktık en azından. Tertemiz gülüşlerimiz olacaktı. Ben bugün Dukha Türkleri’nden olmayı tercih ederdim. Bihaber ve huzurlu… Neşeli ve rahat…
Moğolistan’da yaşayan ilkel ve mutlu insanlar… Dukhalar… Atlas Dergisi onlar için Kayıp Türkler unvanını kullanıyor. Kayıp Türkler… Kayıp ve kayıp olmaktan ötürü rahat…