Hiç dem vurmayacağım eskiye, merak buyurmayın. Elim hafiftir, öyle kısa geçeceğim ki eskiyi anlamayacaksınız. Nasıl geçti bu konu bilmeyeceksiniz. Belki sonradan yeri ağrır ama oda az bir şey, sinek ısırığı kadar.
Belki bu konuda yazmak bana düşmez, içinizde aksini düşünen olursa yazımın senmisin adam gibi adam der bana. Varsın desin hiç sorun değil, adam olsunda desin. Dedim ve başlıyorum içimi dökmeye;

Sponsor Bağlantılar

Bu adamlık meselesi sanki cinsiyeti olan bir tanımlama gibi görünse de işin aslı, içeriğinde. Yani içini dolduran gerçekte, özünde, yani insan gibi insan olabilmekte tüm mesele. İnsana yakışanı yapabilmekte, öyle kolayına kaçmadan işin hayatı doğru dürüst yaşayabilmekte. Öyle öğrendim ben büyüklerimden, hocalarımdan ve öyle anladım hayatı yaşarken edindiğim doğrulardan.

Kadın gibi, kız gibi, karı gibi, gibi, gibi dişiliği tanımlayan benzetmelerin hakaret olarak algılandığı bir toplumda tabiî ki eskilerde daha olumlu bir çağrışım yapan adam sıfatını kullanmışlar bu benzetmede. Doğrumu bence hayır, yanlışmı bence yine hayır. Doğruda, yanlışda değil çünkü eksik, ama dişiliği çağrıştıran her türlü benzetmenin olumsuzlukla bir tutulduğu bir toplumda ve dönemde olumlu bir çağrışım yapan adam sıfatını kullanmaları bence o zaman için kullanıla bilecek en iyi seçenek. Bu çağda butür zayıf ve yetersiz algılamaların değiştiğini düşünecek olursak eğer ki ben olumlu düşünmeyi severim, değişmiştir… Bayanların bu durumu anlayacağını ve bu “adam gibi adam” benzetmesinin kendilerini de net olarak kapsadığını bildiğini kabul ediyorum. Bu yüz yılda bayanlar için kullanılan sıfatların bir olumsuzluk benzetmesi olarak düşünülmesi kadar çağ dışı, geri, saçma bir düşünce olamaz.

Bu sancılı bölümü ve açıklamayı da yaptıktan sonra “adam gibi adam” benzetmesinin bu yazıda cinsel bir kimlik taşımaksızın kullanılacağını da net olarak belirtmiş oluyoruz.

“Adam gibi adam” sözünün eri olan insan demektir her şeyden önce. Söylediği her söz gerçek karşılığı ile kendisinde var olabilmiştir. Örneğin sevmenin bir emek işi olduğunu bilir, insan emek vermediği birini sevemez. Bu nedenle de önüne gelen herkese seni seviyorum demez. Yada dost olmanın uzun zaman alacağını ve çok çaba gerektirdiğini bilir. Birkaç saat önce tanıştığı kimseye dostum diye hitap etmez. Ağzından çıkan her kelime doğru karşılığı ile kendi kimliği ile kullanılır. Konuşmak içi dolu konuşmak ve saçmalamak gibi iki ayrı anlam taşımaz. Bir tek konuşmak vardır oda olduğu gibi, hissettiği gibi konuşmaktır. Bu örnekler binlerce kez daha çoğaltılabilir ancak örneklemeyi çoğaltmanın bir anlamı yok zira konuştuğumuz dil ana dilimizdir. En iyi bildiğimiz iletişim biçimidir, en iyi bildiğimiz şeyi eğer aslından uzak tüketiyorsak bunun tek bir karşılığı olur yalan… Adam gibi konuşmuyorsak, yalan söylüyoruzdur. “Adam gibi adam” yalan söylemez…

Hocamın çok sevdiğim bir sözü vardı şimdi aklıma o geldi birden, hem şu ana kadar yazdıklarımı hem de yazacaklarımı özetliyor aslında. “İyi bir iş görmediysen, güzeli sevmediysen, doğruyu övmediysen yaşadım deme be ahbap…  

Kim olursan, ne olursan ol hayatta bir işi iyi yapacaksın mutlaka. “Adam gibi adam” insanların sırtında bir asalak gibi yaşamaz çünkü. Çok iyi bir anne olabilirsin örneğin ya da baba… Öğretmen, tamirci, doktor, mühendis, sanatçı her ne olursa… Hayatta bir işi mutlaka çok iyi yapacaksın. “Adam gibi adam” Dünyaya sadece tüketmek için gelmez, bir gün mutlaka gideceğini bilir ve geride bırakabileceği güzel, doğru bir iz olmalı. Yalnızca kendi egoları, zevkleri için yaşamaz, diğer insanları da düşünür, kendisi için istediklerinin bir başkasına zarar vermemesi gerektiğini bilir. Sadece yalan söylememiş olmak için değil, komplekslerinden kurtulmak içinde güzele güzel, doğruya doğru, yanlışa yanlış, iyiye iyi der. İnsanları sevmeyi başarır, yaşamayı da başardığı gibi. Öğrenmeye hep açıktır, içinde bulunduğu şartları bilmek ve donanmak için sonuna kadar kullanır. Bilir ki geliştikçe daha iyi bir insan olacaktır.

Hayatı ciddiye alır “adam gibi adam” yaşamda uslaşmak için çabalar. Bildiklerini ve sahip olduklarını paylaşmayı sever, başkaları yapmıyor diye doğru bildiklerinden asla vazgeçmez. Başkalarına göre değil, doğrularına göre yaşar. Çıkarları için, yaşamı kolaylaştırmak için düzene ayak uydurmaz, düzeni değiştirir. Bunu başaramasa bile o yolda ölmeyi de bilir. Bencillikten elde edeceğini biraz yorularak kazanır.

Bildikleri onun kendine olan inancını arttırır, bu nedenle ne doğru bildiğinden vazgeçer nede bildiklerini paylaşmaktan kaçınır.

Yaşama sanatındaki en güçlü silahı sahip olduğu hoş görüsüdür. Her şeyi olduğu gibi görür, beğenmediklerini hoşgörü ile değiştirir. Asla zaaflarına yenilip zor kullanmaz, zorun doğru olan olduğunu bilir, zoru tercih eder.

Bir tek o kalsada Dünyada gitmeden bir ağaç dikmeyi ihmal etmeyebilir. Bu başka insan gelir umudundan değil, bir canlıya daha sebep olduğundandır.