Günümüz toplumunda birçok insanın en belirgin özelliklerinden biri, konuşmalarının boş ve amaçsız olmasıdır. Halkın oldukça büyük bir kesiminde, “laf olsun torba dolsun” ifadesiyle tanımlanan boş konuşma, adeta bir davranış şekli haline gelmiştir. Hiçbir çözüme ve sonuca götürmeyen, kalıplaşmış belli sözler bu boş konuşmaların temelidir.

Sponsor Bağlantılar

Konuşulan konular belli ve kısıtlıdır ancak içeriği oldukça geniştir. Halk arasında, “geyik muhabbeti” deyimiyle ifade edilen ve ne denli gereksiz olduğu açık olan bu tarz konuşmalar, saatler ilerledikçe uzar, genişler, bir konudan diğerine atlanır. Bilgi sahibi olunmasa da, hemen herkes her türlü konuda fikir beyan eder. Hiçbir sonuca ulaştırmayan, hiçbir yarar sağlamayan bu konuşmalar, genellikle karşısındakilere fikir, düşünce ve görüş sahibi olduğunu hissettirme amacı taşır.

Bu arada, gerçekten konuşulup halledilmesi gereken konular bile, içinden çıkılması güçleşen çözümsüzlüğe sürüklenir. Kısa sürede çözülebilecek sorunlar saatlerce bazen günlerce uzar. Konuşmalar çözüm üretme yerine iddialaşma ve kişilik gösterisi haline gelir. İş toplantıları, apartman toplantıları hatta arkadaş toplantılarında hep bu tür görüntülere rastlanır. Konular her zaman basit ve yüzeysel olarak ele alınır. Oysa sorunlar akılcı, özüne inerek ve hikmetli bir biçimde dile getirilse çözüm yolları da bulunabilir. Akılcı ve hikmetli yaklaşım, Yüce Allah’ın dilediği kullarına lütfettiği bir üstünlüktür.

Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez. (Bakara Suresi, 269)

Allah’ın katından bir nimet olan akıl ve hikmete sahip olmayan kişi, birkaç cümlede özetlenecek bir konuyu saatlerce anlatsa da açığa kavuşturamaz. Hatta bazen özellikle uzatarak adeta “tadını çıkarır”. Saatlerce tartışılan ancak hiçbir sonuca varılmayan televizyonlardaki açık oturumlarda bu duruma sıkça rastlanır.

Özellikle bu programlarda konuşan kişi bir türlü konunun özüne inemez; çok konuşur ancak hiçbir şey söylemez. Gereksiz detaylarla ne denli fikir, bilgi ve kültür sahibi olduğunu kanıtlamaya çalışırken, konuyu içinden çıkılamaz bir hale getirir. En önemli konularda dahi kendi kişiliği ve birikimleri ön planda, asıl konu arka plandadır.

Dahası, bazen hep bir ağızdan, koro halinde konuşulur, sözler kesilir, sesler yer yer yükseltilir. Bağırarak konuşulduğunda üstün gelineceği zannedilir. Sonuç olarak; hiçbir sonuca varılmaz. Hem konuşanlar saatlerce boş konuşmuş, hem de izleyenler saatlerce boşa vakit geçirmiş olurlar.

Müminlerin konuşmalarında ise her konuda olduğu gibi kıstas Kur’an’dır. Kur’an, yararsız sözün, boş konuşmanın Allah’ın hoşnutluğunun gözetilmediği, konuşanın ve dinleyenlerin ahiretlerine yarar sağlamayan davranışlar olduğunu haber verir. “Boş ve yararsız şeylerden yüz çevirmek” de, ancak Allah’ın hoşnutluğunun gözetilmesiyle mümkündür. Boş, yararsız ve hikmetsiz konuşmak, iman etmeyenlerin özelliğidir. Boş sözleri hem söylemekten hem dinlemekten kaçınmak, rahatsız olmak ve hayırlı konuşmalar yapmak ise müminlerin önemli bir özelliğidir. Dünyada geçirilen her an ahiret açısından çok değerlidir. Vicdanını her an devrede tutan müminler, boş söze dalmamaya büyük özen gösterirler.

“Ki onlar, yalan şahidlikte bulunmayanlar, boş ve yararsız sözle karşılaştıkları zaman onurlu olarak geçenlerdir.” (Furkan Suresi, 72)

İnsanın her davranışı, her sözü, her düşüncesi hesap gününde insanın önüne çıkarılmak üzere saklanır. Söylediği her yararlı ve hikmetli söz “Allah’a yükselir“, gösterdiği her güzel davranış insanı ahirette kazançlı çıkarır, Allah’ın dilemesiyle sonsuz kurtuluşa ulaştırır.

Boş ve hikmetsiz söz söylendiğinde şeytan mutlu olur; çünkü o güzel ve hayırlı sözden hoşlanmaz. Yüce Allah ise güzel sözden hoşlanır; o halde O’nun hoşnutluğunu gözeten insanın sözleri her zaman güzel, hayırlı ve hikmetli olmalıdır…

Fuat Türker