O günlerde fotokopi olduğu için “kağıt parçası” diye ünlenen bu apoletli belge 26 Ekim tarihinden itibaren ne kadar ıslak olup olmadığı ile tartışılmaya başlanmıştır. Yok efendim bu belgenin ıslak imzası niye bu kadar ıslak? Belge neden 4.5 ay bekletilip öyle gönderildi? Niye basına sızdırıldı? Ve daha neler neler… Sizin anlayacağınız ipe un serme girişimleri. Son bir senedir hükumet ile Genel Kurmayın muazzam bir uyum içinde çalıştığı büyük bir iftihar tablosu olarak anlatılıp duruyor. Demokratik bir ülkede hükümetle askerin uyum içinde çalışması ne demekse? Demokratik bir ülkede kendisiyle uyum içinde değil emirlerine uymayan bir bürokrat derhal görevinden alınır. Makul ve meşru olanı budur.
Hükümet son olarak meclis tatile girmeden önce askeri mahkemelerin görev alanını makul bir alana çekmeyi amaçlayan bir yasayı kabul etmişti. Uzmanlarından dinlediğimiz kadarıyla bu yasadan itibaren asker kişilerde sivil mahkemeler yoluyla yargılanacaklardı. Ama gelin görün ki Genel Kurmay karargahı bütün bu olup bitenlere rağmen resmi internet sitelerinden meşhur 26 haziran apoletli nutkunu kaldırırken askeri savcılık tarafından yeniden soruşturma açıldığını duyuruyordu. Askeri savcılık neden acaba tekrar soruşturma ihtiyacı duymuştu? Nedeni çok basit, zira mızrak çuvala sığmıyor. Sivil savcılar olayı soruşturursa birilerinin gizlemek için çırpındıkları „cunta“cılar deşifre edilip cezalandırılacak ve belki bir daha bu tür yapılanmaların önüne tamamen geçilebilecek bir mekanizma hayata geçirilecek.
Genel Kurmay karargahı:
1- Daha önce olayı bilerek isteyerek savsaklamış ve örtbas ederek ilgili albayı bırakın açığa almayı ödüllendirmiştir.
2- Ergenekoncu apoletli subaylar karargah adına ziyaret edilmiş ve üzüntüler bildirilmiştir.
3- 9 kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılanan bir subay görevine ısrarla devam edebilmektedir.
4- Sivil savcıların ifade için istediği asker kişiler ayak diremektedir.
Bu listeyi uzatmak mümkün ama buna gerek yok. Çünkü aklı başında herkes 2002 yılından bu yana yapılmış olan bunca değişikliğe rağmen bu ülkede hala askeri vesayet rejiminin geçerli olduğu gerçeğini kabul etmektedir. Son zamanlarda gerek hükümet ve gerekse Ak partinin üst düzey yetkilileri tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri böylesi bir gölgelemeyi kabul etmez, Silahlı kuvvetlerimizden gereğinin yapılmasını beklemekteyiz, Silahlı kuvvetlerimiz bu leke ile yaşamaz mutlaka gereğini yapar tarzında „suya tirit“ açıklamalar geliyor. Hemen her gün „demokratik“ olduğu tekrarlanan bir ülkenin hükumet yetkilileri emri altındaki bürokratlardan yaptıkları yanlışları kendiliğinden düzeltmelerini niçin beklerler anlamak mümkün değil. Varsayalım ki içerisi vahşet ve vehamet dolu böylesi bir belge apoletsiz olarak emniyet istihbaratı tarafından hazırlanmış olsun. Acaba o zaman hükümet yetkilileri genel müdürlüğümüzden tatminkar bir açıklama bekliyoruz diye beyanat verirler miydi? Yoksa ilgili müdürler tepeden tırnağa görevden mi alınırdı? Herkes Genel Kurmay Başkanının istifa etmesi gerektiğini söylüyor. Doğru. Yakışık alan budur. Ancak bu boş bir bekleyiştir. Asker böyle bir yolu asla denemez. Ancak bir yol daha var, madem burası bir demokrasidir ve ülkeyi milletten yetki almış olanlar yönetir ve mademki emriniz altındaki bir bürokrat yanlış yapmaya devam etmektedir, istifasını istersiniz etmiyorsa görevden alırsınız hepsi bu kadar. Bu eşik aşılamadığı sürece askeri vesayetten kurtulmak mümkün değildir. Demokrasi belki bir gün bize de uğrar…
Baki Selam ve Saygılarımla.
Ömer Erdem
Mainz, 28.10.2009