Yazar: eylul77

İnsan Olmanın Farkına Varın Artık!

Neden zulümler bize dair? Neden susturuluyoruz, korkutuluyoruz, aşağılanıyoruz? Neden biz; biz olamıyoruz! Biz olma hakkı verilmiyor bizlere! İnsanlığın yüce kavramı altında ezilen sesiyiz her daim. Barışı isteyen en çok bizlerken neden savaşın karartıcı tarafında anılıyoruz, öyle hatırlanıyoruz? Artık dur demenin vakti geldi! Sıra özgürlükte, sıra barışta, sıra adalette, sıra bizlerde. Sıra; ezilenlerin sırası! Herkes varlığını özgürce savunurken biz ezilen, hor görülen olmak istemiyoruz! Ey yoldaşlar sıra bizde, sıra sizde, sıra hepimizde. Sıra savunmanın, sıra devrimin sırası! Zaman; insanlığı geri almanın zamanı, özgürce konuşabilme, özgürce benliğini sürdürebilme, özgürce yaşama hakkı zamanı. Bizim inandığımız umutlarımız var, biliyoruz ki güneşin bize borcu var ve güneşli güzel bir güne uyanacağız işte o an insanlığın en yüce noktasında olacağız beraberce, elele. Dillerde türküler yükselecek, güneşin güzelliği bizi saracak, o an biz biz olabile(bilmenin) farkına varacağız! Mutluluk dolacak her yanımız. ‘İnanın çocuklar güzel, güneşli günler göreceğiz’. Bitmek bilmeyen umutlarımız oldukça inanacağız, inandıkça çoğalacağız! Acılar dinecek, karanlıklar sönecek, aydınlıklar doğacak, huzur olacak, barış olacak. Kimse başkalaştırılmayacak, sıradan olacağız hepimiz aynı olacağız, hepimiz insan olacağız! Şimdi sıra hepimizde yoldaşlar, hep beraber elele barış dolu...

Devamını Oku

Derinden Gelen Yalnızlığın Öyküsü

Karanlık ve sessiz odanın ortasında buldu birden kendini ve bir sigara yaktı, yalnızlığına dost olan dumanlardı sadece. Derin bir nefes çekti ve yazmaya başladı…‘Karşı evin penceresinden sızan ışığı umut sayanlardandık biz. Yalnızdık! Yalnızlığımızla yandık günden güne. Haykırdık sessizce, kimseler duymadı. Kız Kulesini izleyip ufka dalardık. Kitaplardı kendimizi bulduğumuz anlar ve eskilerden kalma şarkılar. Gülümserdik, Eminönü’ndeki martılar atılan bir parça simite üşüştükçe. İnsanlar bize göre değildi. Bizse ; onlara göre kendini hayattan soyutlayan ‘manyak’lardık! Olsun, aldırmazdık. Biz ; kaybolan umutların içinde yaşayan taze umutlardık. İsyan etsek de bazen, yine de gülebiliyorduk. Umutlar çalınsa da ellerimizden. Güneşin doğuşunu, batışını izlemek geri döndürebiliyordu bizi kaybetmişlikle dolu hayatımıza. Yansak da, kaybolsak da yaşıyorduk bizi kınayanlara inat.’ Derinden yaşadığı yalnızlığı her halinden belliydi… Hayata dimdik duran omuzlarından ne acılar, ne hatıralar geçmişti, nelere tanık olmuş, ne ölümler yaşamıştı? Saçlarına aklar düşüren nelerdi kimbilir? Kitaplardı hayatı, yaşayamadığı hayatları o tozlu sayfaların arasında yaşıyor, gidemediği ülkelere o kitaplar götürüyordu onu. Yarım kalmış anıları, söylenmemiş sözleri söylüyordu bazen yazarak. Okuduğu her bir karakteri somutlaştırıyordu benliğinde, hepsinin bir özelliği, bir adı vardı. Kimisi esmer, kimisi sarışın, kimisi çok yakışıklı, kimisi çok aşık. Başkalarının hayal edemeyeceği kadar haz alıyordu yaptıklarından. ‘Kitaplar aşk gibidir, onu yaşamazsan anlayamazsın, içine girip onu keşfetmek, yaşamak lazım ancak hissettiğin sürece o aşk’ı yaşarsın’ derdi kitap okumayı sevmediğini söyleyen her insana. Şehir şehir kitapçıları dolaşırdı ‘Evet aradığım bu’ diyene kadar saatlerce incelerdi her birini bıkmadan,...

Devamını Oku

Aşk İşte

Ve bir anda kapı çaldı, heyecanla koştu kız biliyordu ki gelen beklenen kişiydi, öyle de oldu. Kapıda öylece duruyordu genç yakışıklı, kız tam sarılmaya yeltenirken oğlan bir adım geri çekildi, bütün bedenini korku kapladı genç kızın bir şeyler ters gidiyordu emindi fakat ne olduğuna dair en ufak bir fikri yoktu sadece onsuzluk şimdiden acıtmaya başlamıştı canını.Bir adım ötesi ayrılıktı biliyordu ve o an gelmişti, alışıktı yakışıklının onu nedensizce bırakıp gitmelerine fakat bu sonsuz sonun sonuydu bu sefer emindi, daha dönüşü yoktu, alışacaktı yokluğun soğukluğuna. Kız cesaretini topladı ; ‘biliyorum yine gidiyorsun’ dedi boğuklaşan sesiyle. Çocuk bir an düşünmeden; ‘yapamıyoruz, biz biz olamıyoruz, kendine iyi bak‘ dedi ve ardına bakmadan gitti. Genç kız merdivenlerin ardından sadece gidişini izleyebildi, gelip çatmıştı yalnızlık bundan ötesi yoktu. Yağan yağmurun sesi içine işliyordu, soğuk bedenini donduruyordu, yalnızlığın çaresizliği gerçeği düğüm düğüm ediyordu kelimelerini. Aşk’ın bu derece basite indirgenişi üzüyordu belki de en çok, genç kız öyle anlamlar yüklemiş, öyle dünyalar kurmuştu ki kendi dünyasında kimseye anlatamıyordu biliyordu ki anlatsa da anlamayacaklardı, aşk o’nda güzeldi ve o da yakışan yerde bırakıyordu her şeyi. Dünya durmuştu adeta artık o yerlere, göklere sığdıramadığı, uğrunda her şeyden vazgeçtiği adam onu koca dünya da yapayalnız bırakmıştı. Sol tarafında tarifsiz bir acı vardı yaşadığı acıyı şöyle tarif ediyordu ; ellerimi, kollarımı bağlıyorlar ve bir sedyeye yatırıyorlar, ellerim kollarım bağlı kımıldayamıyorum ve yavaş yavaş neşteri vuruyorlar kalbime ağlıyorum ama çaresizim, haykırmak...

Devamını Oku

Görecek Güzel Günlere…

Her şey bir anda başladı bu hastalıkta… Oysa umutlarım vardı geleceğe dair, olmasını dilediğim hayallerim, vazgeçmediğim alışkanlıklarım her gece birkaç kadeh şarap mesela. Biliyordum artık hepsi son bulacaktı, ben ; ben olamayacaktım ! Yasaklar olacaktı, kurallar olacaktı. Oldu da ! Hepsi fazlasıyla oldu ama umutsuzluğa terk etmedi yine yaşama sevincim beni. Ayakta durabiliyordum kanayan dizlerime inat, isyan etsem de biliyordum ben ; bendim !Geçecekti bu günler, güneş iyi olduğum sabahlar için doğacaktı. Zamandı sadece ilacım beni sersem eden ilaçlar değildi oysa, bunu anladım. Çok şey kattı bu hastalık bana, ne kadar güçlü olduğumu anladım bir kez daha, bunlarla karşı çıkabileceğim gerçeğini öğretti, ilacın değil de dermanımın kendim olduğunu öğrendim yaşadıklarımdan sonra. Artık bayılacak mıyım ? diye düşünmüyorum, tek başıma yetebilmenin mutluluğunu yaşıyorum bir çok defa. Ellerim olup dokunabildiğim için, gözlerim olup güneşin doğuşunu görebildiğim için, ayaklarım olup özgürce nereye gittiğimi bilmeden yürüyebildiğim için şükrediyorum bu hastalığı da bana veren Allah’ıma. Küçük yüreğimde her gün bir şeyler daha biriktiriyorum sonra farkına varıyorum içimden dolup taşıyor tutamıyorum kelime olup parmaklarımdan süzülüp gidiyor… Yazmak bana çocukluğumdan beri iyi geliyor, bende bu aralar hep bana iyi gelen şeyleri yapıyorum. Kaybettiklerime üzülmüyorum mesela ! Onlar yansın derdine diyorum gülüp geçiyorum. Gülmenin bende ki tarifsiz mutluluğunu yaşıyorum. Her şeye gülüyorum. Hiç kimseyi, hiçbir şeyi yargılamıyorum. Bu da böyle diyorum. Artık biliyorum ki sadece benim, en önemli olan şu aralar savaştığım ve bana haddinden fazla şey...

Devamını Oku