Yazar: pivot

Unutulmaz Futbolcular

“Gidince de bitmedi aşk……Ağlamak bazı acılarda yetmedi.” Diyor dizelerinde Özdemir ASAF. Aşk futbol için de gerçerlidir. Alex’in Fenerbahçeliler için ne kadar önemli olduğu herkes tarafından bilinir ki dizilerde bile “bir Fenerli için bugün Alex neyse sen de benim için öylesin” nüktesi kullanılır. Keza yine Paskal Nouma ismini duyan Beşiktaşlılar geçmişe özlemle bakar. Galatasaraylılar takıma yeni gelen her ofansif orta sahanın George Hagi ile karşılaştırılmasından rahatsız olmaz mı Hagi adına? Gidince de bitmez aşk… Takımların kötü zamanları olur elbette. Ama bu kötü zamanlarda hepimiz iç çekmez miyiz nerde o Noumalar, nerde o Alexler, nerde o Hagiler diye. Aklımızdan geçmez mi Nouma’nın nefes alacak hali kalmayana kadar mücadele ettiği maçları… Düşünmez miyiz “bi faul olsada Alex adrese teslim bir orta açsa” diye. Hakem frikik verdiğinde rahatlamaz mı insan “Hagi topun başına geçti” diye… Ağlamak bazı acılarda yetmez… Sanırım bu benzetme için Mourinho’nun şampiyon yapıp ayrılışından sonra istisnai başarılar dışında gün yüzü göremeyen takımları örnek vermek yanlış olmaz. Chelsea tüm yatırımlarına rağmen Mou sonrası ne istikrar abidesi Manchester United’le ne de Arap sermayesine sahip Manchester City’le mücadele edebildi… İnter, Mou sonrası Juve, Napoli ve hatta Milan’ın bile gerisinde kaldı. Kısacası büyüklerimizin tabiriyle “büyük topçuydu” denilen oyuncular ve teknik adamlar takımların tüm tarihini etkileyebiliyor. Ve biz bu büyük topçuları ve teknik adamları hasretle hatırlamaya devam edeceğiz. Ali...

Devamını Oku

Fenerbahçe, Samuel Holmen ve Selçuk Şahin

Fenerbahçe’nin yerine Trabzonspor şampiyonlar ligine gitmişti  TFF’nin kararıyla birkaç yıl önce. CAS’ın UEFA’nın verdiği cezayı onamasıyla 2 yıl daha Avrupa sahnesinde yer alamayacak Fenerbahçe. Totale bakıldığında 3 yıl Avrupa’da olamamak ve bunun getirdiği prestij kaybı. Avrupa’da olmanın getirdiği maddi kazançtan da yararlanamamak… Buna rağmen Fenerbahçe’nin ayakta kalması ve Fenerbahçeli taraftarların sergilediği tutum şapka çıkartılacak bir olaydır. Sivaspor maçına gelelim… Fenerbahçe Arsenal’e gol atamadan elenmenin getirdiği psikolojik yıkım ve CAS’tan gelen olumsuz haberi almış bir şekilde çıktı Sivaspor karşısına. Ersun Yanal’ın oynatmaya çalıştığı yüksek tempolu futbola ilk defa bu kadar yaklaştı. Bu tempoyu Samuel Holmen gibi bir oyuncunun sahada olması da ayrıca etkiledi. Samuel Holmen gibi diyorum çünkü İsveç milli takımında İbrahimoviç gibi bir futbolcuyla oynayan bir adam. Türkiye’de 3 sezonda attığı gollerle ve yaptığı asistlerle çizgisini belli bir seviyede tutan bir adam. Devamlı koşan, pres yapan, oyunun içinde kalmaya çalışan, yorulduğunda beni değiştirin işareti yapacak kadar profösyonel ve lisansı çıkmamış bir durumda bile çalışmasını sürdüren iş ahlakı yüksek bir adam Samuel Holmen… Buna rağmen küme düşen bir takımdan bonservis bedeli olmadan Fenerbahçe’ye gelmiş olması kendisine önyargıyla yaklaşılmasına sebep oldu. Sivaspor maçı da Emenike’nin geldiğinden beri en etkili olduğu maçtı. Ama bu maç aldatıcı olabilir zira Sivaspor haddini aşacak bir şekilde cesaretli ve açık oynadı Fenerbahçe’ye karşı Fenerbahçe’nin sahasında. Selçuk Şahin yıllarca Fenerbahçe’nin kadrosunda yer aldı. Fenerbahçeliler bile bu takımda yerinin olmadığını düşündü. Yapılan bunca harcama ve takviyelere rağmen Selçuk...

Devamını Oku

Futbol, Slaven Bilic ve Beşiktaş

Futbol basit bir oyundur zor olan basit oynamaktır demişti yıllar önce efsane Cruyf. Gerçektende futbolun felsefesi basittir. Oyunu kanatlara yaymak, son çizgiye inip topu dışarı çıkarmak vs. deyimlerini çocukluğumuzdan beri duyarız. Ama bunu yapmak zordur elbette. Modern futbol 4-4-2 ‘yi tarihe gömdü meşhur çift yönlü ve yaratıcı orta sahaların kalmaması yüzünden. 4-2-3-1 sistemi futbol ustalarının en çok kullandığı taktik oldu. Ancak en başarılı takımlara bakıldığında kağıt üzerinde bir sistemleri var belki ama hücumcular sadece hücum veya savunmacılar sadece savunma yapmıyor. Belki de ülke futbolumuzun bu kadar geride kalmasının nedeni bu felsefeyi dengeli olarak sağlayamamış olmamızdır. Slaven Bilic… Halk arasındaki tabiriyle bilekleri ince, kıvrak, teknik, yaratıcı oyuncuların nedense 10 numara pozisyonunda oynamaları gelenek haline gelmiştir. Ama bazı takımlar elbette ki bu oyunculardan birkaç tanesine sahip olabilir. Ve hemen sorular gelir akla. Bu tipte iki futbolcu aynı anda oynar mı? Oynarsa savunma aksar mı? Nedense böyle oyuncuların savunma yapabileceğine inanmayız. Bilic bu tabuları Hırvatistan milli takımını yönetirken yıktı. Modric ve Rakitic gibi zamanında genç ve yetenekli diye tabir edilen oyuncuları aynı anda oynattı. Çünkü çok forvet çok gol ve çok defans az gol bağlamlarının hiçbirine inanmıyordu. Takımında ki herkes hem defans hem de hücuma katkı veriyordu. Biz ise Ricardinho – Delgado, Tümer – Alex vs. ikililerinin aynı anda oynayıp oynayamayacağını tartışmaya devam ediyorduk. Bilic şimdi Beşiktaş’ın başında. Ben futbolu seven biri olarak klişe tabiriyle genç ve yetenekli Oğuzhan – Muhammet ikilisini...

Devamını Oku