Yazar: say

İstanbul ve Sen

Sen eğer İstanbulsan,Beni gelip bulsan.Ben zaten sendeyim, sende İstanbul olup beni sarsan…Sen benim düğümlenen gözyaşlarımın sebebiysen,Yine İstanbul olsan,Ben senin boğazında düğümlensem.İstanbul aşık olunası yer olsa,Herkes ona aşık olsa,Herkes oraya yol alsa.Ama sen eğer İstanbulsan,Ben İstanbul diye sana koşsam…İstanbulda buldugumu ya da aradığımı bana versen.Eğer İstanbulsan sen…Giderken ben, akar yaşlar gözlerimden.Akıyorsa eğer.Ben İstanbulumu bulmuşum meğer.İstanbulum beni arıyor hala.Ve böylesine gökyüzünün ağladığı bi günde,Yağmur damlalarının herşeyi sldiği bir günde,Sen yine İstanbul olmayı seçmişsen eğer,Önce yağmur damlaları olur,Gözlerimden geçersin.Sonra İstanbulum olur kalbime inersin…Ve ben seni şu an yağmurdan daha çok,Daha şiddetli hissediyorsam eğer,Sen İstanbul olmuşsan zaten,Ve sen…Bana geldin...

Devamını Oku

Siyaset Her Yere Yakışmıyor

Ne garip, siyaset denilen şeyi bu kadar abartmamız. Ne garip görüş farklılıkları yüzünden bu kadar bölünmemiz. Ve en garip olanı en alakasız konularda bile siyaseti araya sokmamız. Çok mu lazım bir şey ki bu? Tarih boyunca bu konu yüzünden canından olan isimler varken, biz neden sanata dahi siyaseti karıştırmışız ki? Siyaset farklıdır, sanat farklıdır.SİYASET SANATI KİRLETMESİN ! Evet bir de bu var. Siyaseti sanata karıştımak. Bir oyuncunun filmlerini karşıt görüş diye izlememk, bir şair satırlarını okumamak. Bunlar kötü durumlar. Örnek mi? Nazım Hikmet’i okurken görüldüğüm zaman sorulan soru ‘Solcu musun?’, Mustafa Armağan okurken aynı soru şöyle değişyor ‘Sağcı mısın?’ Bunun örnekleri çok fazla. Bu kadar önemli mi? Solcu veya Sağcı olmak? Bir film adı söylemeye korkar olduk eğer ki baş rollerinde siyasi görüşünü bildiğimiz bir oyuncu varsa. Ya sanatçılarımızdan rica edicez siyasi görüşlerini belirtmesinler yada biz karşı görüşümüzden öcü görmüş kaçıcaz. Bu kadar basit olmasın. Sanat dediğin şey siyasete benzemez her insanın aynı salonda izlediği film varken bunu neden bölmeye çalışıyorsunuz ki? OKUMAYALIM, ÖĞRENMEYELİM ! Solcu kişiliğiyle tanınan Deniz Gezmiş’in hayatını merak edip kitabını okumaya kalkma sakın! Karşı görüşte ki kişilerden alacağınız tepkiler belli ‘Deniz Gezmiş solcu okuma! ‘ Bu durumda Adnan Menderes gibi sağcı bir kişiliğiyle okuma, bu seferde solcular kızar! Öğrenmeyelim nolmuşsa olmuş işte karşı görüşse bizi ilgilendirmez. Hayır! Beni ilgilendirir. Öbür önyargısız okuduğum kitaplar gibi onuda okumak isterim. Veya bir filmi izlemek istediğim için izliyorsam her...

Devamını Oku

Hayatro

Bazen düşünürüm, birisi çıkıp tiyatroyu anlatmalı bizlere. Anlatmalı ki anlaşılsın değeri. Tiyatro şöyle tiyatro böyle demeli. Ama sonra düşünüyorum tiyatroyu nasıl anlatıcak? Hiç yaşamamış bir insana nasıl anlatılır tiyatro? ”Tiyatro yaşamdır” dese, karşısındaki demez mi ”Yaşam nefestir, ne tiyatrosu” diye? Aslı öyle değildir işte, bazı insanlar için tiyatro yaşamdır, yaşamın nefes olduğunu düşünenler haklıdır ama tiyatroyla yaşayanlar için o nefes sahnede alınmadığı sürece nefes değildir.Onlar içim yaşam 1. açılırken başlar taaki son perdeye kadar. Yüz ifadesiyle, ses tonuyla ve her şeyiyle ‘yaşar’ o zaman tam anlamıyla. Hayattır bu sahneye çıkıp alkış duymadan çekilmez. Yaptığı espriye karşı verilen kahkaha sesleri kendi görmek ister, denizde boğulurken kıyıdan gelen bir el gibidir bu kahkahalar, o kadar heyecanlı, o kadar mutluluk verici… Tiyatrocu belkide yaşamı en çok hissedendir bizlere karşıt… Bir de tiyatrocu olmayıp o nefesi alanlar var tabi. Yani bizim gibi tiyatro izleyiciler. Tiyatro salonuna girip yerini bulduktan sonra derin bir nefes derin bir ‘yaşam’ düşer içlerine. Hele sahne açıldı mı, hayatı hisseder o zaman. Bu tadı bilmeyenler abartıldığını düşünür. Ama o sahnede sergilenen oyunu, oyuncuyu alkışlamak ne büyük zevktir nasıl anlatabilirsin ki? Tiyatro izleyicisi de tiyatro oyuncusu da böyledir işte. Tiyatro hayatına bir girdi mi, hayatın ellerinde kayan bir uçan balona dönüşür, özgürlüğünü bulmuş ve mutlu. Tek kelimeyle mutluluktur tiyatro. Hayata anlam katar çoğu zaman. Hayatın bir tiyatro sahnesinde tiyatro oyunu olsun istersin. Oyuncu olmasan bile, sadece izleyiciysen bile yeter o...

Devamını Oku

İçimde ki Sesin

Sustuğum gecelerden birindeyim, susuyorum. Dinliyorum, sadece dinliyorum. Bana seni hatırlatan şarkıları dinliyorum ya da… Sadece seni dinliyorum. Evet her gece oturup seni dinliyorum. Bu ne zor bilir misin?  Sen başka sevdalarda konuşurken ben hala seni dinliyorum, senin sessizliğinde kaybolmuş aşkımızı dinliyorum.Sen yokken dinliyorum ben seni. Ben seni hep dinlemeye razıyken senin gidişini görüyorum ve gidişleri dinler oluyorum. Gittiğin günden beri düşünüyorum ‘gitti mi?’ diye soruyorum ama cevapları dinlemiyorum. Onları hiç dinlemiyorum aslında. Çünkü beynimde onlardan daha sesli konuşan biri var ben hep ordayım ve sadece onu duyuyorum. Bu ses sen, bu ses senin kalbimde ki boşluğun, bu ses senin yokluğunda ki çığlıkların, bu ses yanımda ki hayalin, bu ses hiç ama hiç duyulmayan bir ses. Bu ses benim her insandan duymak istediğim ve her gece dinlediğim ses. Bir sesin gidişini hatırlıyorum birde kalbimde ki konuşmalarını? Hangisi gerçek? Gidişin mi, gecemdeki dinlediğim mi? Ben hangisi gerçek bilmiyorum ama ben bu duyduğum seslere çok inanıyorum, çok değer veriyorum ve galiba dönüşü olmayacak gidişini unutuyorum. Hiç olmayacak bedenini yanımda hissediyorum. Ben, galiba senin hayalinle yaşıyor, seni nefesimde...

Devamını Oku