çanakkale şiirleri, en güzel çanakkale şiirleri, çanakkale ile ilgili şiirler, çanakkale zaferi şiirleri, çanakkale savaşı şiirleri, çanakkale şehitlerine şiirler, çanakkale şehitlerine mehmet akif ersoy şiirleri

Sponsor Bağlantılar


Çanakkale Öfkeli – Orhan Afacan

Öfken neden Mehmede neden ey Çanakkale.?
Gelde bir yüzleşelim, gelde şöyle seninle.

Çanakkale bir şeyler ama  neler oluyor.?..
Havanda halen barut, duman, ecel kokuyor.
Savaş biteli seneler, seneler oluyor.
Toprağın kızgın bir kül, her taşın, topacın kor.

Yığın, yığın baksana yerlerde türlü kovan.
Mehmetçiğe oldun adeta büyük bir havan…
Kollar, başlar, ayaklar, bedenler geldi, ezdin
Çanakkale Mehmet’ten niye bu kadar bezdin.?

Bomba, mermi yağarken Mehmetçiğin üstüne
Hep geçmek istedi hücumun en önüne.
Ah. Çanakkale bilsen nasıl bir  KÖRBELA..
Bir tarafta ihanet, bir tarafta istila..

Emanetti azınlık, dini bildik yakınlık..
Zaten biri kâfirdir. Ya öbürü.? Münafık.
İnsan üç türlüdür KÂFİR, MÜSLÜMAN, MÜNAFIK.
En tehlikelisi KENDİNİ İNANMIŞ SANIK

Sanmam yatsın, yatamaz. Uykuları kâbustur
Bu topraklar, bu dünya ona açık mahpustur.
İşgalcinin beynine gökleri indiririm
İhaneti, ihaneti zor, zor sindiririm

Bağlanmak istenilen el, ayak, ihanetle.
Geçilecek kolayca boğazlar böylelikle.
Grup olursa olsun Dindaş, itilaf, müttefik.
Göz, gez, arpacık, tetik; işte hedef MEHMETCİK…

Hep böyle olmadı mı Uhut ta, Bedirde..
Baba bir yerde, oğlu, kardeşi bir yerde…
Harekâta geçtiler Kâbe’ye doğru filler.
Boğazlarda durdurdu bu sefer ebabiller…

Ezanlar okunuyor, okunacak KÂBE’DE.
Müezzinlere kürsü Fatih,,Çanakkale’de

Çocukluk çağında, ter deymeden yanağına
Çağlayı verdi kanı, kalenin çanağına
Bedeninde mermiler döndü gül yaprağına..
Gül bahçesi ölüm, diken battı parmağına

Bacak yaptı tüfeği, kopan bacak yerine
Öyle bir işledi ki bu düşmanın içine
Yağdırdılar mermi Gözcü Baba Tepesine
Üç bin düşman; Yahya Çavuş ve seksen erine

Denizaltı aşamadı Vanlı İsmail’i..
Yıktı kendi torpidosu düşmanda hayâlı

Korku başladı bir ara bizim tarafta.
O ne? Bir Alman komutan emde en ön safta
Korunan onun vatanı, bayrağı dinimi.?
Kime teslim etmişler kahraman Mehmedi’mi..

Onlara amaç; bizim için büyük bir hata.
Beyin, ruh, asil kan Anafarta, ihtiyatta

Ölmeyi emrediyorum !. Emri SARI KURT’TAN.
Ölüm için yükseldi tekbirler bütün yurt’tan
Bu çağlayan önünde nasıl ,nasıl durulur..?
İnandın mı bir kere VATAN ELBET KURTULUR.

Hasta adam dediler,can almaya geldiler..
Vatan için dirilmeyi, şahlanmayı öğrendiler.

Yok’mu beynimizdeki yabancı hayranlığı
Söndürür içimizdeki kahramanlığı…

Medeniyet deriz tek dişi kalmış canavar..
Cesurca tek dişinden başka yere bakmayız.
Canavarın yüzü gözü, tırnaklı pençesi var
Nasıl canavardır bilmeyiz, tanımayız.
Fakat bizi boğmak için her an bir gerekçesi var.

Ne silahlar, ne güçler, ne hileler denendi.
Türk insanlığı, gücü; böyle savaşı yendi.
Şehit,gazi edildim, olmadım asla uşak..
Fakat gitti geleceğim olacak bir kuşak

Yedi ülke değilde, yetmiş ülke olsa ne.
Bir Seyyid onbaşı yeter, artar yetmişine

Düşmanda olsa insan, bir ana kuzusuydu
Bir haber göndermek anneye, son arzusuydu
Ama nasıl olacak, anne çok uzağında
Tek şansı vardı Mehmetçiğin kucağında.

Her biri ayrı destan, farklı fraklı kahraman
Onları hep yücelten kalplerinde ki iman
Ne zaman hazırladılarsa ırkıma bir son..
Hep yeni bir çıkış, hep yepyeni bir ERGENEKON

Bir Yolcuya – Necmettin Halil Onan

Dur yolcu! bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda
Gördüğün bu tümsek, Anadolu’nda
İstiklal uğrunda, namus yolunda
Can veren Mehmet’in yattığı yerdir.

Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed’in düşmanı boğduğu sele
Mübarek kanının akıttığı yerdir.

Düşün ki, haşr olan kan, kemik eti
Yaptığı bu tümsek, amansız çetin
Bir harbin sonunda bütün milletin
Hürriyet zevkini tattığı yerdir.

Çanakkale Geçilmez

Türk’ün başı diktir,asla öne eğilmez.
İmanı kavidir,bileği hiç bükülmez.
Dünya tarihine kazılmıştır,silinmez.
Mehmetçikler ölümsüzdür,
“Çanakkale Geçilmez”

Yüce bir onurdur Çanakkale’li olmak.
Şehitlere rahmet, Mukaddestir bu toprak.
Güzel doğasında, tertemiz havasında,
Mutluluk kıvançtır, nefes alıp yaşamak.

Gökyüzünden gece ve gündüz rahmet yağar.
Düşman barınamaz, efsunludur bu diyar.
Berrak, kıpır kıpır boğazın suları,
Zafer türküleri söyler esen rüzgar.

Seherde Ezan sesi, susuz ruhlara kaynak;
Akşamın grup rengi, denizde bayrak bayrak.
Dünya tarihine kazılmıştır silinmez,
Mehmetçikler ölümsüzdür,
“Çanakkale Geçilmez”

Çanakkale Destanı – Fahri Ersavaş

Yıl 1915
18’indeyiz Martın.
Kendine gel biraz!
Pek tekin değildi Çanakkale’nin suyu,
Geçilmez bu boğaz…
Geçilmez bu boğaz…
Bizi
Ne topun yıldırır,
Ne kurşunun.
Çünkü artık
Başladı cengimiz.
Er meydanında bulunmaz dengimiz…
Sen misin Mustafa Kemal’im ileri diyen?
İşte fırladık siperden.
Sırtına yüklenmiş kahraman
Seyit 276 kiloluk mermiyi,
Koşuyor bataryasına ateşler içinden.
Bu mermi denizlere gömecek Elizabet’i Buvet’i…
Yanıyor bugün Anafartalar yanıyor,
Denizler yanıyor,
Dağlar yanıyor.
Zafer bizimdir artık
Düşman zırhlıları batıyor…
Türk’üm,
Muzaffer olarak doğmuşuz bir kere.
Bir karış toprak uğruna Kimimiz şehit oluruz.
Kimimiz gazi.
Hiç değişmez bu yazı.
Dünyada her yer geçilir belki
Lakin geçilmez Çanakkale Boğazı..

Çanakkale – Faruk Nafiz Çamlıbel

Övün, ey Çanakkale, cihan durdukça övün!
Ömründe göstermedin bin düşmana bir düğün.
Sen bir büyük milletin savaşa girdiği gün,
Başına yüz milletin üşüştüğü yersin.

Nice tüysüz yiğitler yılmadı cenk devinden,
Koştu senin koynuna çıkar çıkmaz evinden.
Sen onların açtığı bayrağı alevinden,
Kaç bayrağın tutuşup yere düştüğü yersin!

Sen savaşa girince mızrakla, okla, yayla,
Karşına çıktı düşman çelikten bir alayla.
Sen topun donanmayla, tüfeğin bataryayla,
Neferin ordularla boy ölçüştüğü yersin.

Bir destana benziyor senin bugünkü halin.
Okurken duyuyorum sesini ihtilalin.
Övün, ey Çanakkale ki sen Mustafa Kemal’in
Yüz milletle yüz yüze ilk görüştüğü yersin!

Tarihsin Çanakkale – Sadettin Aydoğdu

Mavi sularına bir baktım, sanki tarih dalgalanıyor,
Şöyle etrafına bir bak, her yerde Mehmetçik yatıyor.
Gelibolu’da her akşam
güneş hüzünle batıyor,
Türk’ün kara bahtına bu yerler ışık tutuyor.
Mehmetler, Mustafalar, Yahyalar! Ölümsüzsünüz.
Siz Türk milletinin kalbine gömüldünüz.
Adınızla tarih yazıldı bütün sayfalara,
Bu kitabın her sayfasında sizler övüldünüz
Kalemle yurdumuzu elimizden aldılar,
Çanakkale’m, seni mekan tutacaklarını sandılar.
İnançsız gafiller kaba kuvvetlerine kandılar,
Mehmetçiğin inanç ateşiyle yandılar.
Mehmetçik, senin yerin ebediyyen boş kalmayacak.
Senin sayende bu vatan Türk’ün oldu. Türk’ün kalacak.
Senin kanınla yoğrulan bu kutsal topraklar,
Yemin ediyoruz, göz dikenlere mezar olacak

Zafer Türküsü – Faruk Nafiz Çamlıbel

Yaşamaz ölümü göze almayan,
Zafer, göz yummadan koşana gider.
Bayrağa kanının alı çalmayan,
Gözyaşı boşana boşana gider!

Kazanmak istersen sen de zaferi,
Gürleyen sesinle doldur gökleri,
Zafer dedikleri kahraman peri,
Susandan kaçar da coşana gider.

Bu yolda herkes bir, ey delikanlı,
Diriler şerefli, ölüler şanlı!
Yurt için dövüşen başı dumanlı,
Her zaman bu şandan, o şana gider.

Çanakkale Şehitlerine – Kadir Kaya – Ödüllü şiir.

Şahittir boğazın iki yakası,
Cihandan hesabı sordu Mehmetçik.
Sırla dolu, binbir ibret vakası,
Kanıyla,canıyla vardı Mehmetçik.

Gelenler İstanbul düşüyle gezer,
Nusretim, demirkap mayını dizer,
Zırhlı gemileri parçalar, ezer,
Zalimin aczini gördü Mehmetçik.

Toplar, ölüm saçan gülleler atar,
Şehit gençler, koyun koyuna yatar,
Etrafta Cennetin kokusu tüter,
Şehitlik düşüne erdi Mehmetçik.

Allah Allah diyen aşkı dillerde,
Süngü bellerinde, tüfek ellerde,
Can pazarında,can kalır yollarda,
İmanı yürekte kordu Mehmetçik.

Ayağını örten çul ile çaput,
Soğuktan korumaz yamalı kaput,
Mezarı siperi, gerekmez tabut,
Gül bahçesi gibi girdi Mehmetçik.

Onyedi yaşında yedek subaylar,
Hayatın baharı, selvidir boylar,
Bu günü bekledi seneler, aylar,
Sabırla, metanet serdi Mehmetçik.

Bir yudum umutdu yürekte atan,
Anafartalarda sevindi vatan,
İşte ön sezgili, cesur komutan,
Mustafa Kemalim derdi Mehmetçik.

Yarbay Nail, Teğmen Arif coşunca,
Binbaşım Mahmutla, Sabrim koşunca,
Askerimde mangal yürek taşınca,
İşgale geleni kırdı Mehmetçik.

Cesarete simge Hakkı Binbaşı,
Sırada Nazmiyle, Tahsin Yüzbaşı,
İsmi gizli kalmış nice adaşı,
Zulmün çemberini yardı Mehmetcik.

Tefekkürle oldu ruhun bakımı,
Sadakatin kalbe nurlu akımı,
Destan yazdı, Yahya Çavuş takımı,
Savaş alanında sırdı Mehmetçik.

Mangası şehitti, kalmadı asker,
Topun mermisini kaldırmak ister,
Allah’ım bu gücü Seyitte göster,
Düşmanı denizde vurdu Mehmetçik.

Şahlandı askerim değmesin nazar,
Gerçeği bilenler Almana kızar,
Kadir, bu savaşta zerreyi yazar,
Hepsini anlatmak zordu Mehmetçik.

Çanakkale Şehitlerine – Mehmet Akif Ersoy

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle ‘bu: bir Avrupalı’
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahud kafesi!
Eski Dünya, yeni Dünya, bütün akvam-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Ostralya’yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk:
Sade bir hadise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela…
Hani, tauna da züldür bu rezil istila!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcud ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına.
Maske yırtılmasa hala bize afetti o yüz…
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.

Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a’makı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer…
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vadilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyare.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler…
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, haşa, edecek kahrına ram?
Çünkü te’sis-i İlahi o metin istihkam.

Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;
Bu göğüslerse Huda’nın ebedi serhaddi;
‘O benim sun’-i bedi’im, onu çiğnetme’ dedi.
Asım’ın nesli…diyordum ya…nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmiyecek.
Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar…
O, rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi…
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
‘Gömelim gel seni tarihe’ desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab…
Seni ancak ebediyyetler eder istiab.
‘Bu, taşındır’ diyerek Ka’be’yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle,
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyya’yı uzatsam oradan;
Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,
Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana…
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanı Salahaddin’i,
Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran…
Sen ki, İslam’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;
Sen ki, a’sara gömülsen taşacaksın…Heyhat,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat…
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber.

Çanakkale savaşı – Ali Osman
Atak

Gülmeyiniz ey düşmanlar,
Çanakkale geçilemez.
Bekler nice kahramanlar,
Çanakkale geçilemez.

Filo, filoya dayansa,
Yerler bomba ile yansa,
Siperler kana boyansa,
Çanakkale geçilemez.

On Sekiz Mart Zaferi’ni,
Herkes tanır Türk erini,
Ölür de vermez yerini,
Çanakkale geçilemez.

Türk’ün göğsü, Türk’ün kolu,
İman ile kuvvet dolu,
Aslan yurdu Gelibolu,
Çanakkale geçilemez.

Akan kanlar dönse sele,
Conkbayır’ı geçmez ele,
Dünya kopup gelse bile,
Çanakkale geçilemez.

Birçok milletin askeri,
Yenilerek kaçtı geri,
Anladılar Türk’ün yeri
Çanakkale geçilemez.

Çanakkale Marşı

Çanakkale içinde aynalı çarşı
Anne ben gidiyorum düşmana karşı.

Çanakkale içinde sıra sıra selviler
Binbaşı oturmuş asker öğütler.

Çanakkale içinde bir kırık testi
Anneler babalar ümidi kesti

Arı burnundan çıktık yan basa basa
Düşmanlar kaçıyor, kan kusa kusa.

Şehitlerin Dilekçesi

Haydi, Ankara’ya gidiyoruz, Meclis’e baskına!
Haydin hepimiz beraber gidelim Allah aşkına.

Bizler şehitleriz, nöbetçiler bizi engellemez,
Vekil torunlarımız bizleri görmezden gelemez.

Biz dilekçemizi verelim onlara hep beraber,
Diyelim ki; şehit olan dedenden bu acı haber!

Dağlar gibi süper güçleri göğsümüzde erittik,
Silahımız cephanemiz yoktu ama, mücahittik.

Kanlarımızla yaktık “Anadolu Meş’alesi”ni?
Süngülerimizle çözmüştük biz “Şark Mes’elesi”ni?

“Siper ettik  gövdemizi, durdu hayasızca akın”
Bu gün ilgisizlikten düştüğümüz hallere bakın.

Hatırlayın “Kanlarımızla kurtarmıştık tevhidi”
Nasıl unuttunuz, Çanakkale’deki mücahidi?

Nasıl methederdiniz, “Tarihe gömülsek sığmazdık”?
Bizi hatırlamıyorsunuz bile, yazık ki yazık!

Sizler gösterin gençlere buradaki ibretleri,
Tanısınlar Batı’yı da, açılsın basiretleri.

Ey vekil! “Onsekiz Mart” ta anmak yeter mi dedeni?
Görmez misin, çöp içinde kalmış dedenin bedeni?

İşgalci abideleri yüksek, mezarları temiz,
Zannedersin, onlar şehit olmuş da, işgalci biziz!

Bir abide diktiniz, kaidelerinde hep heykel,
Şehit kültüründe heykel var mı? Bulursan beri gel!

Mezarlarımız harap olmuş, tesisler hep yerle bir,
Çöplerle dolmuş tabyalar, girebilirsen gel de gir!

Gerçekleşmiş Akif’in dediği “İsteme benden makber”
Makberlerimiz yok, torunlarımız bizden bihaber.

Allah’a şükür, kavuştuk “Peygamber’in ağuşuna”.
Allah, Peygamber, ortaçağınmış; şuna bakın şuna!

Yüzbinlerce güneştik, batmıştık hep “Hilal” uğruna,
Hilale saldırılar dokunmuyor mu gururuna?

Durduk “Toprağın kara bağrında sıradağlar gibi.”
Haydi davranın, yüzümüze bakmayın ağlar gibi.

“Savaşmak değil ölmek”ti bizlere verilen emir.
Arkamızdan sizler geldiniz, emanet size devir.

İçinizde yok mu bizi anlayacak bir hevesli?
Biliriz temsil ettiğiniz nesil “Asımın nesli”!

Siz bırakın asilleri, vekiller geldi mi bize?
“Bakan” oldu mu içinizden acıklı halimize?

Dünkü gibi süper güçler bastırıyor, bakın hale,
Anlayın, cennet vatanın her tarafı Çanakkale…

Cihad ruhu yoksa, nasıl önlersiniz müstevliyi?
Hangi yüzle çağıracaksınız Bektaşı Veliyi?

Yeni  Haçlı Seferlerini durduracak sizsiniz,
Hangi ruhla yapacaksınız bunu, söyler misiniz?

Akif anlatırdı bizi, O şimdi rahmetli oldu.
“Akif Müzesi” kurdunuz da içi toprak mı doldu?

Çok vaat duyduk, unuttu Çanakkale’yi her gelen,
Unutup da ihmal etmeye gelmez, şehittir deden.

Ey Hasanlar, Hüseyinler, Mehmetler, Yahya Çavuşlar!
Çanakkale’den havalanıp cennete uçan kuşlar,

Gelin, beraberce gidip anlatalım derdimizi,
İlgilenen çıkmaz mı, anlamazlar mı  acep bizi?

Nihayet Meclis’e geldik, dilekçe sırası bizde.
Öbür tarafta görüşürüz, yakanız elimizde.

Kalkın şehitler! Meclis’teki vekilleri basalım,
İsteklerimiz olmazsa, vicdanlarından asalım!

Çanakkale şehitliklerinin, eserlerin ve çevresinin bir türlü düzenlenip korunamayışı, şehitlerimize karşı görevlerimizin yerine getirilemeyişi dolayısıyla kaleme alınmıştır.