Erden ÖZKANT

Türkiye’de yaşayanların bir kısmı, devlete asla laf söyletmez.

Tabii bunun için onları kınamamak lazım.

Sponsor Bağlantılar

Zira yıllarca o düşünce yapısıyla yetiştirilmiş bu insanlar (yetişmişler değil) bizzat devlet ve onun kurumları tarafından ( özellikle de ordu tarafından).

Aslında devletin kutsallığı, daha çok belli bir yaşın üstündekilerde görülüyor dikkat ederseniz.

Bu ihtiyarlar, devleti insandan öncelikli konumda görüyorlar. İnançlıları bile, Kuran’da yer alan insanın ve insan hayatının kutsallığını görmezden geliyorlar. Kuran’ın yasakladığı ırkçılığı yapmakta da beis görmüyorlar kutsadıkları devlet için.

Bu konuda o kadar çok örnek verilebilir ki…

1915 olayları soykırım mıdır, değil midir o ayrı konu? Ama şunlar da gerçek: Binlerce Ermeni sürgün edilmedi mi bu ülkeden? Ermenilerin çoğu ölmedi mi, öldürülmedi mi? Nüfusları büyük bir hızla azalış göstermedi mi?

Durmak yok örnek vermeye devam…

Cumhuriyet döneminde aralarında imamların da olduğu birçok insan idam edilmedi mi bu ülkede? Said- i Nursi ile uğraşılmadı mı ve kaç defa zehirlenmeye çalışılmadı mı? İskilipli Atıf Hoca idam edilmedi mi? Ezan, Türkçe okutulmadı mı? Arapça, Kuran’ı Kerim ve namaz sakıncalı olarak görülmedi mi bu ülkede yıllarca? Gizli gizli Kuran okunmadı mı bu ülkede? Okuyanlar görüldüğünde neler oldu? Hadi bakalım bunu söyleyebilecek cesaretiniz var mı devlete tek laf söyletmeyenler?

Durmak yok, yapılanları birilerinin yüzüne vurmaya devam…

1960’da ve 1980’de ordu, bu ülkede darbe yapmadı mı? Sağcı, solcu fark etmeksizin on binlerce insan bu darbelerde zarar görmedi mi? Birçok insan hayatını kaybetmedi mi? Gencecik insanlar asılmadılar mı? Binlerce insan işkence görmediler mi? Hücrelerde yapılan o eziyetleri anlatabilecek yüreğiniz var mı?

Devam…

28 Şubat post- modern darbesi yapılmadı mı bu ülkede? Dindar insanlara, başörtülülere eziyetler edilmedi mi? Birçok dindar insan ordudan ve devlet kurumlarından atılmadılar mı bu ülkede? Başörtülü üniversite öğrencileri, yıllarca okullarına niye alınmadılar? Sırf başları kapalı oldukları için okullarından atılmadılar mı bu öğrenciler? Sırf başörtülü oldukları için, namaz kıldıkları için binlerce dindar insan fişlenmediler mi bu ülkede?

Alın size taze bir örnek: Erzincan’da cemaat üyeleri için komploların kurulduğu ortaya çıkmadı mı? Erzincan dâhil birçok ilde ordunun, işini gücünü bırakıp vatandaşları fişlediği ortaya çıkmadı mı?

N’oldi renginiz soldi!

Gerçi sizde utanma duygusu, ar ve haysiyet yoktur ama yine de devam… Valla yazacak o kadar çok şey var ki…

Sivas Madımak, Erzincan Başbağlar, Çorum olayları, Maraş ve Dersim katliamı…

Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, Necip Hablemitoğlu cinayetleri…

Binlerce fail- i meçhul…

Hrant Dink’in katledilmesi…

Uludere’de 34 vatandaşın bombalanması…

Göz göre göre gelen baskınlar sonucunda yüzlerce askerimizin şehit edilmesi…

Orduevlerine ve yemin törenlerine alınmayan başörtülü anneler, kardeşler, eşler, sevgililer…

Bunlar da mı yaşanmadı bu ülkede?

Bu devletin hataları saymakla bitmez…

Yıllarca kendi halkına yapmadığını bırakmayan bu devlet, vatandaşları da kendi istediği gibi yetiştirdi. Hani “10 yılda 15 milyon genç yarattık her yaşta” deniyor ya, işte onun gibi bu devlet de 90 yılda milyonlarca insan yarattı her yaşta kendisini ve kurumlarını put gibi gören. Allah’tan bu nüfusun bir kısmı gerçekleri görüyor artık bir kısım medyanın da sayesinde. Büyük bir kesim ise görmek istemiyor işine gelmediği için bu gerçekleri… Bunlar, dindar Kemalistler ile dindar olmayan Kemalistlerden oluşuyor ağırlıklı olarak.

Kemalistliklerini her zaman ortaya atmaktan çekinmiyorlar bunlar.

Zaten bu ülkeyi yıllarca istedikleri gibi yönetmişler. Her yerde istedikleri gibi at koşturmuşlar.

Kimseyi konuşturmamışlar, herkesi korkutmuşlar, insanların kendi haklarını savunmalarını engellemişler ve sonra da çıkıp utanmadan “Bu ülke bizim, bizim istemediğimiz bir şey olmaz burda” demişler tabii halka “bidon kafalı, teflon tava” gibi hakaretler de ederek. (Bakınız Mustafa Akyol’un yazdığı “Gençliğe Hitabe de kaldırılmalı” başlıklı yazısına gelen tepkilere)

Doğrusu ya halkı da anlamak zor.

Baksanıza ülkenin en ırkçı Kemalist gazeteleri en çok satan ve okunan gazeteler!

Neyse…

Söz, Star yazarı Berat Özipek’in 2 Şubat Perşembe günkü yazısının son bölümünde:

“Mustafa Akyol’a neden kızıyorlar?

Mustafa Akyol, Mustafa Kemal’in “Gençliğe Hitabe”sinin kaldırılmasını öneren bir yazı yazdı, işitmediği söz kalmadı. Onun ifade özgürlüğünü savunmaya çalışırken benim de öyle. Küfredenler,  tam da onun ifade etmeye çalıştığı sorunun ağırlığını, totaliter resmi ideolojinin insanı farklı fikre karşı nasıl tahammülsüz hale getirdiğini kendileri üzerinden gösterdiler. Akyol kimseye “Gençliğe Hitabe”yi veya “Andımız”ı okumayın demiyor; benim çocuğuma okutmayın, istemeyenin çocuğuna da zorla okutmayın, diyor.

Ona küfredenler ise hayır sizin çocuğunuza da okutacağız, demiş oluyor. Dayatma yapmayı kendilerine hak görüyorlar. Kimileri çeşitlilik ve çoğulculuktan yana; kimileri de kendi ideolojilerini dayatmaktan. Demokratlarla Kemalistler arasındaki ayrım da esas olarak bu.”

Dindar nesil yetiştirmek AKP’ye mi kaldı?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde “Dindar nesil yetiştirmek istiyoruz” dedi. Birçok gazete ve köşe yazarı, Başbakan’a tepki gösterdi. Hatta muhafazakâr yazarlardan da tepkiler geldi. Bazı gazeteciler, Başbakan’a açık mektup yazdılar ve “Çocuğuma dokunma” dediler.

Birkaç örnek

Star gazetesi yazarı Mustafa Akyol: “Ben, devletin laik nesiller yetiştirmeye kalkmasına karşı çıkmış biri olarak, aynı devletin dindar nesiller yetiştirmeye kalkmasına da karşıyım… Devletin diniçinyapabileceği eniyişey, ona gölge etmemektir

Taraf gazetesi yazarı Mehmet Baransu: “Siz partinizi dindarlaştırın, bizi bize bırakın

Radikal gazetesi yazarı Yıldırım Türker: “Oğluma zor kullanarak Müslüman olmanın yordamlarını öğretmek isteyen devletin karşısında kıyameti koparacağım. Ben ondan Başbakan’ın dindar olduğunu bile saklıyorum. İzin vermem ya, bir gün televizyondaki bir konuşmasına rast gelirse dindarlardan ve din fikrrindan korkup soğumasın diye. Müslüman olmanın ve bunu hayata kalkan etmenin yolunun, kibir, nefret ve düşmanlık duygularından geçtiğini sanmasın diye

Gazeteciler. com yazarı Cenk Açık: “Başbakan Erdoğan’ın ‘dindar nesil yetiştireceğiz’ açıklaması medyada bir hayli dikkat çekti. Dikkat çekmekle kalmadı, rahatsızlık da doğurdu. Rahatsızlık duyanlar arasında, Türkiye’de Müslüman kimliğin belirginlik kazanmasını savunan biri olarak ben de varım. Evet Başbakan Erdoğan’ın bu açıklamasını duyduğumda tuhaf bir rahatsızlık hissettim”

Zaman gazetesi yazarı İhsan Dağı:Sivil toplum çekilsin kenara, yeni nesil dindarları devlet yetiştirecekmiş. Bir liberal olarak devletin yetiştirdiği ürünlerin kalitesinden hep kuşku duydum. Bir ara devletin girmediği sektör kalmamıştı. Ayakkabı da üretmişti, kumaş da… Şimdi neredeyse bankası bile kalmadı devletin. Çünkü iyisini, kalitelisini, hayata uygununu yetiştiremediği anlaşıldı. Başbakan Erdoğan’ın “dindar nesiller yetiştireceğiz” sözünü duyduğumda bunlar geldi aklıma. İnşallah ciddi değildir, çünkü sonuç pek hayırlı olmaz din ve dindarlar için bile… Sivil toplum, cemaatler, tarikatler, gönüllü kuruluşlar bu işi gül gibi yapıyorlar yıllardır. Devlete ihtiyaç var mı?”

Zaman gazetesi yazarı Mumtazer Türköne: “Devlet, dindar nesiller yetiştirsin!” Dindarlara çok sevimli, din-dışı bir hayatı tercih edenlere ise korku verici gelecek bir talep. Ama imkânsız. Çünkü, sosyolojik bir gerçek var: Devlet, istese de dindar nesiller yetiştiremez. Hem devletin, hem de onunla karşı karşıya gelen bireyin ve toplumun doğasına dair bir imkânsızlıktır bu. Devlet elindeki gücü kullanarak, din ile toplumlar arasında aşılması güç duvarlar inşa ederek dinsizliği yayabilir. Toplumu dinsizleştirebilir. Ama din ile birey arasındaki sıcak ve samimî ilişkiye aracılık edemez. Yıkabilir ama yapamaz. Yapmaya kalktığı zaman tam tersi bir sonuç ortaya çıkar. Dindarlık şekilci, soğuk ve itici bir resmiyetin içinde bütün cazibesini kaybeder. Sadece siyasî çıkarları için dini kullanmış olur. İran ve Türkiye’deki dindarlığı mukayese eden araştırmalar, bu karşıtlığı kanıtlıyor. Türk toplumu, İranlılara göre birkaç kat daha fazla dindar. Hangisinde dindarlık devlet politikası?… Devlet bu ihtiyaçların hiçbirini sahici bir şekilde karşılayamaz. Dindar bir nesil yetiştiremez. Karşılamasına da gerek yok. Sadece gölge etmesin yeter. Toplum, bu ihtiyacı birkaç kez fazlasıyla karşılayacak potansiyele zaten sahip.”

Zaman gazetesi yazarı Şahin Alpay:Türkiye’nin ihtiyacı olan, inançları özgürleştirmek, laikliği laikleştirmek. İnançların özgür olmadığı yerde din de özgür değildir. Devletin uygun gördüğü dinî inancı topluma dayatmaktan vazgeçin. Temsil ettiği din yorumuna inanan-inanmayan herkesin ödediği vergilerle finanse edilen Diyanet laiklikle bağdaşmaz. Diyanet’i devletten ayırın, özerk kılın. Tarikatların, cemaatlerin üzerindeki yasaklara, baskılara son verin. Alevilerin, gayrimüslimlerin dini özgürlükleri üzerindeki kısıtlamaları kaldırın. İsteyen istediğine inanır, istemeyen inanmaz. İslam’ın temel ilkelerinden biri de “dinde zorlama yoktur” değil mi? Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nu ilga edin; zorunlu din derslerini kaldırın; imam hatip liselerini kapatın; din ve din adamı eğitimini topluma bırakın. Bırakın çocukların dinî eğitiminden aileler sorumlu olsun. Atatürk, “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller”den söz etti ama kurduğu rejim fikirleri, vicdanları, bilgiyi milliyetçi, laikçi ve tek-tipçi zincire vurdu. Oysa Türkiye’nin şiddet ve ırkçılık içermediği sürece dilediği fikri savunabilen; insan haklarıyla çelişmediği sürece dilediği inancı paylaşan; bilgiyi en özgür şekilde arayan nesillere ihtiyacı var. Cumhurbaşkanı Gül’ün sözlerini tekrarlayacağım: “Bir ülkenin en önemli gücü hürriyettir.” Hürriyetin en önemli temeli de ifade ve inanç hürriyetidir. Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür kılan rejimler ayakta kalır; zincire vuranlar yıkılır.

Tepkileri özetlersek: Şimdiye kadar Kemalist, laik nesil yetiştirmeye çalışan devlet, şimdi de dindar nesil mi yetiştirecek?

Yukarda örneklerini verdiğim bazı yazarların da dedikleri gibi devlet, dinin önünde engel olmasın yeter. Ama yazının başında da yazdığım üzere, şimdiye kadar engel oldu devlet. Zira yapılanlar ortada. Mesela başörtüsü yasağı bunun en temel örneklerindendir.

Bir de şu durum var tabii: AKP, dindarlardan oluşan bir parti filan değildir. İçinde dindarlar, gerçek dindarlar var ama partide çok sayıda takiyyeci var. Çünkü dindar insan yolsuzluk, hırsızlık yapmaz. Ama Deniz Feneri var karşımızda. Ama bazı bakanların, bakanlıklardaki genel müdürlerin, çalışanların ve AKP’li milletvekilleri ile belediyelerin yaptıkları var karşımızda. Kısacası: Dindar insan yetiştirmek AKP’ye mi kaldı?

Üniversite öğrencilerine yapılanlar ve YÖK Başkanı’nın açıklaması

Ülkemizde durmadan üniversite öğrencilerine yönelik yapılanları görmekteyiz. Yukarıda yazdıklarımı destekler nitelikte son yaşanan gelişmeler kısaca şöyle:

Birincisi: Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Orman Fakültesi 2’inci sınıf öğrencisi Gizem Görnaz, bir gazetede üniversiteye kayıt sırasında bağış adı altında alınan 100 liraların KTÜ Güçlendirme Vakfı’nın kasasına girdiğini yazdı ve üniversite yönetimini suçladı. Bunun üzerine KTÜ Rektörü Prof. Dr. İbrahim Özen, Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı’na ‘Basın yoluyla hakaret’suçlamasıyla şikâyette bulundu. Savcılık soruşturmasının ardından Gizem Görnaz hakkında dava açıldı. Rektörü ve yönetimini eleştiren Görnaz, 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırıldı. Ceza ertelendi.

İkincisi: Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencisi Mikail Boz’a, Dekanı Yusuf Devran hakkında Ekşi Sözlük’te yazdığı bir yazı nedeniyle 1 yarıyıl okuldan uzaklaştırma cezası verildi. Boz, okul birincisiydi.

Üçüncüsü: Denizli Pamukkale Üniversitesi’nde öğrenciden yana anayasa için yürüyüş yapıp skeç gösterisi düzenleyen öğrenciler “Üniversite, polis ve güvenlik teşkilatını protesto etmek maksadıyla özel kurgulamalı gösteri yapmak” gerekçesiyle 1’er ay okuldan uzaklaştırıldılar.

Dördüncüsü: İstanbul Üniversitesi öğrencisi Ahmet Açıkça, Yılmaz Güney Kültür ve Sanat Vakfı’nın düzenlediği festivalin afişini 28 Kasım 2011’de Öğrenci Kültür Merkezi’nin duvarına astığı için hakkında soruşturma açıldı ve izinsiz afiş asmak gerekçesiyle 1 hafta okuldan uzaklaştırma cezası aldı.

Beşincisi: Konya Selçuk Üniversitesi Rektörlüğü, KCK’ya yönelik Konya’da yapılan operasyonda gözaltına alınan ve mahkeme tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan dört öğrencisini okuldan attı.

Ve YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, Taraf’a açıklama yaptı: “YÖK Öğrenci Disiplin Yönetmeliği, 1985 yılında çıkmış ve günümüze kadar yönetmelikte herhangi bir değişikliğe gidilmemiştir. Yönetmelik, o dönemin izlerini taşımaktadır. Öğretim Üyesi Disiplin Yönetmeliğinde de benzer yaklaşımları görmekteyiz”

Yani suç, darbe döneminden kalma yönetmelik ve zihniyette…