Ben yerel seçimin yaklaştığını kaldırımların yenilenmesinden anlarım. Bir de muhtar adaylarının değme siyasetçilere taş çıkartan poz ve afişlerinden. Seçimlere iki ay kala özellikle seçim kampanyaları hızlanır. Bir yalanlar olimpiyatı izleriz adeta. Yalanlarla umut pompalanır. Şehrimizin daha iyi olacağına inanırız ancak değişen bir şey olmaz.

Sponsor Bağlantılar

Bu sefer gelin İstanbul’u yönetecek belediye başkanı değil tam yetkili bir diktatör seçelim. Ne dersiniz? Madem ki halk olarak tek kişinin bizi cennete kavuşturacağına inanıyoruz o halde  sorunları devasa haldeki bu şehir için tek kurtuluş umudu bir diktatör.

Ne yapacak bu diktatör? Nasıl çalışacak?

Öncelikle eline kırmızı keçeli bir kalem ve bir İstanbul haritası alacak. Her tarafa harita üzerinde geniş yollar çizecek ve bu hemen uygulanacak. Kimsenin gözünün yaşına bakılmayacak. Göz kararıyla her tarafa büyük yeşil alanlar ve parklar çizecek ve uygulanacak. Yenibosna semtindeki gibi iki aracın zor sığdığı sokakların bir tarafı iptal edilecek, yıkılacak. Yerine yeşil alan ve otopark yapılacak. Yeni yapılacak evlerde kat sınırı iki olacak. Apartman yasaklanacak. AVM’ler üniversite olacak. Bütün kaynaklar raylı sisteme harcanacak. Kiptaş gibi rant kurumları kapatılacak. TOKİ’ye İstanbul’a giriş yasağı konulacak. Avrupanın en büyük kent ormanı kurulacak ve adı da gezi ormanı olacak. Şehrin siluetini bozan gökdelenler traşlanacak. Üçüncü köprü ve havaalanı projesi iptal edilecek.

Halka eğitim seminerleri ve Cuma hutbeleriyle her toprak parçasının arsa olmadığı, evin bir yatırım aracı olamayacağı, imarla zenginleşmenin bir nevi hırsızlık olduğu öğretilecek.

Tüm bunlar hukuka aykırı diyenlere ‘Hukuk bir şehrin yaşanmaz hale gelmesine engel olamıyor da yaşanır hale gelmesine mi engel olacakmış kardeşim.’ denilecek.  Adalet istenecek.

İstanbul bunlar yapılırsa kurtulur ve bunları da ancak bir diktatör yapabilir.

Var mısınız?

Ben de öyle düşünmüştüm…