Şimdi bir dağ evinde olmak isterdim.

Hani, vardır ya hayallerde; dağın yamacında çam ağaçlarının nefesleri arasında kurulmuş bir de küçük umut akar kenarından.. Tatlıdır umudun suyu, orada balıklar ağlamaz. Çam ağaçlarının nefesinde kuşlar, kanat açarlar gökyüzüne. Çeşit çeşit rengarenk çiçekler vardır, hemen yerde otların arasında, gülümserler gözleriyle.Yağmur yağmışsa toprağın soluğu gelir burnuna, buram buram kokar hayat. Hayat, her yerde. Mevsimlerden baharsa; karıncalar uyanmış, düğün hazırlıklarına başlamışlardır çoktan. Sincaplar yerden fındık fıstık toplarlar, bir ceylan su içer küçük umuttan. Yağmurdan sonra mantarlar da çıkarır başlarını yeryüzüne. Ve doğa canlanır..

Sponsor Bağlantılar

Mevsimlerden kışsa eğer, uyur her şey çam ağaçları dışında. Toprağa ve her şeye giydirmiştir gökyüzü beyaz giysisini. Ölümün sessizliği yaşanır canlanmak adına. Kelimeler kısır, anlatmaya yetmez. Korktuğumuz ölüm bile yaşar oralarda.

İşte, tam böyle bir manzaraya kurulmuş bir dağ evinde olmak vardı ya! Küçük ama büyük umutlara açılan kapısı, tek odası ve samanlardan yapılmış yer yatağı.. işte, böyle bir dağ evinde olmak!

Orada kışsa, ocakta odunlar çıtır çıtır yanarken üstünde kahve suyu hazırlardım kendime. Belki de sıcak bir tarhana çorbası. Dışarıda kar tutam tutam yağarken ben sevinirdim bencilce; “yollar kapanmıştır” der, ruhumla da yaşardım manzaramı. Ocağın başında bir de türkü tuttururdum kendimce. Geceleyin dolunaya haykıran kurtlar bile korkutmazdı beni. Doğanın sessiz çığlıklarıyla ben geceyi yaşardım.

Sonra, penceremden sızan güneşe”hırsız” der, kızardım gecemi çaldı diye. Kapardım gözlerimi samandan yatakta rüyalarımda devam ederdim geceyi yaşamaya..

Orada yazsa, bir yağmur isterdim gökyüzünden. Sessiz bir yağmur değil, öyle bir yağmur ki süpürmeli taşları yerden, küçük umut çılgınca coşmalı, hatta evin damı bile akmalı. O zaman çıkardım dışarı, ağaç olup sindirirdim köklerime kadar yağmuru. Birden yağmurun bitmesini isterdim gökyüzünden. Olduğum gibi kalıp, gökkuşağını ve manzaramın canlanışını seyrederdim. Kristaller parlardı yapraklarımda, bu sefer güneşi sindirirdim köklerime kadar. Çiçek bile açardım. Kim bilir!?

Yağmur ıslattı ya elbiselerimi, soyardım bedenimi ruhum gibi. Çıplaklık utandırmazdı beni. Bütün gün ve gece eve girmezdim. Saklanmazdım hiçbir şeyden, bal toplayan ayılar bile ürkütmezdi beni. Ayaklarıma batsa da dikenler, bir tilki kovalasa, bir iki de arı soksa omzumu gocunmazdım yaşamaktan.

Ne yaz, ne kış! Böyle bir manzaraya kurulmuş bir dağ evindeydim bu gece.