Son dönemde her nedense(!), PKK’ya karşı yaklaşık yirmi beş yıldır verilen yoğun mücadelede, Devlet’in güvenlik güçlerine yönelik suçlamalar gündeme getirildi, getirilmeye de devam ediliyor.

Sponsor Bağlantılar

Hatırlarsanız, bundan 5-6 ay öncesinde bazı itirafçıların beyanları üzerine (ki şu an bu şahıslar PKK’nın kontrolünde, himayesinde) faili meçhul cinayet iddialarıyla ilgili olarak “Ölüm çukurları” konusu gündeme getirildi. Televizyon ekranlarında hemen hemen her gün konuya ilişkin görüntülü haberlere, alt yazılara yer verildi. Kimileri çıkıp; “Meğer o bölgede neler yaşanmış! Suçsuz insanlar hunharca katledilmişler. Devlet’in güvenlik güçleri suç işlemiş. Gizli gerçekler gün yüzüne çıkartılmalı ve suçlular cezalarını bulmalı” mealinden açıklamalarda bulundular.

Her gün yeni bir kuyu ihbarı yapıldı. Kapatılan eski DTP’li Milletvekilleri, Belediye Başkanları kollarını sıvadılar, kuyu açmalara bizzat ve gönüllü iştirak ettiler. Kuyular açıldı, varsa çıkan kemik parçaları Adli Tabip’e incelenmek üzere gönderildi. Sonuç; “Kemikler, insana ait olmayıp, çeşitli hayvanlara ait kemiklerdir” raporları geldi.

İhbar sahipleri yaptıkları “asılsız” ihbarlarla, söylem sahipleri yaptıkları “haksız” suçlamalarla, yayın sahipleri de günlerce yaptıkları yayınlarla, oluşturdukları “sanal” gündemlerle kaldılar. Hiç kimse hesap sormadı nedense! Aralarından hiç kimse çıkıp da; “Hata yapmışız. Sonucu beklemeden karar verip, haksız yere suçlamışız, karalamışız, yargısız infaz yapmışız” demediler. Bu zevatların arasından bazılarının; “Keşke kemikler çıksaydı da, biz de haklı çıkıverseydik, şöyle bir adam gibi keyifle suçlasaydık” diyerek hayıflandıklarını duyar gibi oluyor insan nedense!

Her nedense… Geçelim ve gelelim şu meşhur “faili meçhul cinayetler” konusuna yeniden…

Yaklaşık 15 yıldır sürekli dillendirilen, her ortamda bilerek sarf edilen bir cümle bu; “faili meçhul”…

Bir gün 17 bin deniyor, bir gün 20 bin, diğer bir gün 25 bin. Bakmayın siz faili meçhul denildiğine, aslında onlar için fail belli; “Devlet”. Devlet keyif için insan öldürmüş, daha sonra da gömmüş, atmış sağa sola. Verilmeye çalışılan mesaj, kafalara sokulmaya çalışılan resim bu.

Tüm bu faili meçhul cinayet iddialarının kapsadığı dönem ise PKK’nın eylemlerinin doruğa ulaştığı, atılım yılı dedikleri 1993 sonrası, daha çok 1994, az birazcık da 1995 yılıymış. Bu maksimum 1,5-2 yıl içerisinde, (biz dillendirilen en küçük rakamı baz alalım) 17 bin cinayet işlenmiş! Yani, yaklaşık 450-500 günde 17 bin öldürülme olayı. Sayıları böldüğünüzde, beher güne en az 34 cinayet düşüyor, ve bu her gün aksaksız, aralıksız gerçekleştiriliyor! Bu sayı, üstelik minimum sayı. Eğer siz, dillendirilen 20-25 bin rakamını baz alırsanız, sayı neredeyse 50’yi buluyor. Yani, Devlet çıkmış sokağa, önüne geleni sorgusuz sualsiz öldürmüş, atmış bir tarafa! Buradan bu anlaşılıyor. O halde cesetler nerede? Çünkü, az değil, günde 40 tane ve her gün, her gün, her gün, beş yüz gün boyunca. Hani ölüm kuyuları, hani 20 bin ceset! Bir Devlet görevlisi, kaba bir hesapla beş kişi öldürmüş olsa, eder 4 bin katil. Nerede bu 4 bin katil, 4 bin suçlu! Rakama bakın; dört bin!!!

Haaa, bölgede işlenmiş faili belli cinayetler yok mudur? Pek tabii ki ve maalesef ki vardır veya olabilir. Çünkü, adına ne derseniz deyin, bölgede 25 yıldır süregelen ve geçmişe oranla az da olsa halen yaşanmakta olan ve kanlı bir savaş var. Böylesi bir ortamda, Devlet’in bazı görevlilerinin, öyle ya da böyle, bir şekilde, suçlu olduğuna inandığı hiçbir adamı öldürmediği veya öldürmeyeceği pek de düşünülemez. Bu durum dünyanın her yerinde ve her ülkesinde yaşanmıştır ne yazık ki. Bunu öncelikle kabul etmek gerekir.

Peki, diğer taraftan, ajan veya işbirlikçi oldukları gerekçesiyle, ağzına para sıkıştırılarak asılan, kafasına naylon eritilip, insanlık dışı işkence yapılarak, PKK tarafından vahşice öldürülen yüzlerce Kürt vatandaş için ne demeli! Şimdi birilerinin; “Kardeşim, o bir örgüt, sen ise Devletsin. Hukuk var ortada, uymak zorundasın” dediklerini duyar gibi oluyor insan. “Terörün, örgütün, teröristin hukuku, mukuku olmaz, O’nun için her şey mubahtır. Ama Devlet? Cısss. Bu, terörle mücadele de olsa, bu sana silah sıkan da olsa, sen her şeye rağmen hukuka uyacaksın, dışına asla çıkmayacaksın” demeyi, son derece doğru kabul etsek de, pek de gerçekçi gelmiyor insana.

Şimdi yeni bir kazı çalışması daha başlatıldı, 15 sene öncesine dair, Silopi’de ve yine yeni bir ihbar üzerine. Meğer ihbarlara ne kadar önem veriyormuşuz, hele ki faili meçhul cinayet iddiaları konusunda, ne kadar hevesliymişiz, ne kadar iştahlıymışız, nedense!!!

Yine duyar gibi oluyorum; “Ah keşke bu sefer bir çıkıverse”…

Sabahattin Talu
sabahattintalu@gmail.com