Ne kadar değerli insanlar bu hafızlar eğer ilmi ile amil olmuşlar ise. Çamlıkent mahallesinde oturuyorum. Çamlıkent camisine atanan imamda hafız. Yani Kuran-ı Kerimin 6666 ayeti kerimesini kitaba bakmadan tersinden, yüzünden, bıraktığınız yerden okuyabiliyor. Kendisinden Kuranı daha güzel okumak için ders aldım. Anlamını bilmediğim halde bir yerde çok duygulanmıştım. Hemen okuduğum yerin mealini söyledi.

Sponsor Bağlantılar

Burada duygulanmanız çok ilginç dedi, sanki manasını biliyor gibisiniz. Ben tereddüt etmeden belki de bunun çok alakasız gibi görünen sayfalarda da olabileceğini, çünkü dış görüntüden başka manaları da olabileceğini söyledim. Bana göre insanın ruhu, kalbi, alt beyni, alt beni onları anlıyor bazen de üst beni, üst beyni ile irtibat kuruyor dedim. Nitekim Kuran-ı Kerimi dinlerken üst beyinleri ile hiçbir şey anlamadıkları halde duygulanan ve ağlayan insanlar pek çoktur. O esnada medeni haklar okunuyor olsa bile. İlginç belki de öyledir dedi.

Hafız Mustafa her sabah namazından sonra tekrar, tekrar ezberini unutmamak için çalışmaya başlar. Ne kadar çalışır bilmiyorum. Mütevazı bir şekilde de yeri geldiğin de ben sadece ezberledim, fazla bir ilmim yok ama cemaatin ihtiyaçlarını karşılamak için okumaya çalışıyorum der. Hafızlara ahrette şefaat yetkisi verileceğini bazı hadisi şeriflerde rastladım. Aslını hadis âlimleri biliyorlardır. Ahrette bir aftan faydalanayım da kim olsa güzel olur.

Daha iyileri de olmakla beraber, bütün hafızlar böyle midir? Ezber takıntılara takılanlar var mıdır? Sanırım maalesef çok. İşte bir örnek:

Bir arkadaşım Yusuf suresini okumuş ve aklına bazı farklı manaları olabilir mi? Diye sorular gelmiş. Ben ne düşündüğünü dinleme fırsatını tam bulamadım. Benim ona tavsiye ettiğim ve okuduğu başka bir kitabın etkisiyle bıçakla meyve kesen hanımlardan yola çıkmış. Bıçak bir sembol olabilir mi? Yeryüzünde ki bütün kadim bilgelikler ortak bir noktadan türediğine göre, en son ve bozulmadan gelen bu bilgeliği de ihtiva ettiğine inandığımız kitabımızda bize verilen kelimeler de ( mantıkut tayr ( neml 16 ) gibi ) eski öğretilerden ortak yönler veya işaretler olabilir mi?

Neyse tam detayları bilmiyoruz. O toplumda bulunan bir kişi:

“Bak kardeşim, ben hafızım, Kuranın böyle bir manası yok.” Diye cevap veriyor. Tabii hafız kardeşimizin gönlüne, Kuran-ı Kerimin bütün anlamları bir anda indirilmiş olmadığına göre bu bir ezber olmalı.

18 – KEHF SURESİ

65- Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, kendisine tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.

66- Mûsâ ona, “Sana öğretilen bilgilerden bana, doğruya iletici bir bilgi öğretmen için sana tabi olayım mı?” dedi.

67- Adam, şöyle dedi: “Doğrusu sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin.”

68- “İç yüzünü kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredebilirsin?”

( Diyanet meali )

Yukarıdaki ayeti kerimelerde, kutsal bir kitabı tüm manaları ile bilen bir peygamberden bahsediliyor. Musa aleyhisselam ulul azim bir peygamberken diyor ki, “ Sana tabi olayım mı? Bana da öğret. ” Ben Tevratı Allahın kitabını her şeyiyle öğrendim, senden öğreneceğim bir şey yoktur, demiyor.

İnsanı burada üzen, hafız kardeşimizin verdiği cevap değil. O sırada,  o toplumda bulunan diğer bireylerin hafızın söylediği doğrudur deyip konuyu kapatmaları gerçek bir ezber değil mi?

Yusuf suresi üzerinde bende düşündüm benim de aklıma değişik yorumlar geldi. Bunlarda gerçeklik payı olabilir mi? Sorusu geldi. Şimdi müsaadenizle bahsetmek istiyorum.

12- YUSUF SURESİ

30- Şehirde birtakım kadınlar, “Aziz’in karısı, (hizmetçisi olan) delikanlısından murad almak istemiş. Ona olan aşkı yüreğine işlemiş. Şüphesiz biz onu açık bir sapıklık içinde görüyoruz” dediler.

31- Kadın, bunların dedikodularını işitince haber gönderip onları çağırdı. (Ziyafet düzenleyip) onlar için oturup yaslanacakları yer hazırladı. Her birine birer de bıçak verdi ve Yûsuf’a, “Çık karşılarına” dedi. Kadınlar Yûsuf’u görünce, onu pek büyüttüler ve şaşkınlıkla ellerini kestiler. “Hâşâ! Allah için, bu bir insan değil, ancak şerefli bir melektir” dediler.

32- Bunun üzerine kadın onlara dedi ki: “İşte bu, beni hakkında kınadığınız kimsedir. Ant olsun, ben ondan murad almak istedim. Fakat o, iffetinden dolayı bundan kaçındı. Ant olsun, eğer emrettiğimi yapmazsa, mutlaka zindana atılacak ve zillete uğrayanlardan olacak.”

( Diyanet meali )

Salih bu sözlerin yalan olamaz

Her beşer suretli insan olamaz

Her bir kimse ehli irfan olamaz

Yarılıp kırk yerden kıl olmayınca

                                      Salih baba

Salih baba divanını bir inceleyeyim dedim. Hani altı yok bir testi olduğunu söylüyor ya belki bize biraz ipucu vermiştir. Salih babanın dizelerinden de anlaşılabileceği gibi insan beşer suretlidir ama hepsi insan değildir. Kabirlerinden kalktıklarında hayvani suretleri olacak beşerlerden bahsedilir. Ya da melek sıfatlı bazı insanların ahrette özel yerlerinden hesap verme olayları yaşanırken diğerlerini seyredeceklerinden dinimizin çeşitli kaynaklarında defalarca bahsedilmiştir. Yani bu beşer görünümün altında hayvani, insani veya meleki sıfatlar olduğu konunun ilgililerince pek yabancı bir şey değildir.

Yusuf aleyhisselamın daha önce ve sonra insanlar tarafından görüldüğü muhakkaktır. Ama hanımlar onun güzelliği karşısında ellerini keserken, bize ulaşan hiçbir kaynakta onu görünce atından düşen, ağaca çarpan, dili tutulan birilerinden bahsedilmemiştir. Ayrıca böylesi elini bıçakla kesecek kadar olan bir dış güzellik kardeşlerinin de ilgisinden kaçmayıp onu tanımaları gerekmez miydi? Hâlbuki onu yine ilk tanıyan gözleri görmeyen babası olmuştu. Daha kardeşleri onun yanından, babalarının yanına döner dönmez onun kokusunu almıştı. Acaba yine normal, bildiğimiz duyu organlarının dışındaki bir algılama ile mi? Ayrıca, Allah bizlere evlat sevgisinin fitne olabileceğini, onları severken onlara olan sevgimizi ve onların gerçek sahibinin Allah olduğunu unutmamamızı tembihliyor. Yakup aleyhisselamın yüce yaratandan hiçbir şüphesi yoktur. Yine ulul azim bir peygamberin oğlu için mi yoksa Yusuf aleyhisselamın Allahın güzelliğini, görmesini bilene aksettirdiği için mi ağladığını düşünüyorsunuz? Kim bilir? Belki de burada bahsedilen Hz. Yusuf’un dış güzelliği haricinde kalplerin izlemeye doyamadığı meleki sıfatının görülebilmesi ile ilgilide olabilir. Bu sebeple çık karşılarına diye çevrilen kısmın orijinalini keşke anlayabilseydim diye yeriniyorum. Ayrıca ayeti kerimede kadınların “ Bu bir melektir” değil de “ Bu şerefli bir melektir “demesini, Yüce Allahımızın, hanımların ağızlarından dökülen “şerefli” kelimesini kaale alarak ayete katmasını üzerinde düşünülmeye değer ve manidar buluyorum.

Peygamber efendimizin de güzellikleri dillere destan. Zaman olarak ta bize daha yakın. Onun güzelliklerine hayran olup sohbetlerinde uzun, uzun seyreden insanlardan bahsedilir. Ama iman sahibi olmadığından bazıları onu görmeye bile tahammül edememişlerdir. Örneğin Ebu Cehil yeryüzünden kaldırmanın yollarını mütemadiyen arayıp durmuştur. Fakat alkolik ve eski bir gurubun elebaşı olan bir başkası utancından gizlice mescide gelip, saklandığı yerden kimseye görünmeden sohbet halindeki Hz. Muhammed Mustafa aleyhisselatıvessalam efendimizin cemalini seyreder ve gizlice kaçarmış. Taki Hz. Ömere yakalanana kadar. Alkolden kurtulduktan sonrada cemaate karışmaya başlamış. Sahabe efendilerimizin hayatını anlatan kayıtlarda daha doğru ve güzel anlatımları bulabilirsiniz.

Hz. Yusuf’daki nasıl meleki bir güzelliktir ki  “Hâşâ! Allah için, bu bir insan değil, ancak şerefli bir melektir” dediler. Ayeti kerimeden bahse geçen topluluğun Allaha inananlar olduklarını da anlıyoruz. Acaba Yusuf aleyhisselam gibi bir güzeli sevmenin, ondaki güzelliği görmenin bunun şekli ne olursa olsun imanın artmasına bir vesile olacağını işaret veriyor olabilir mi? Nitekim olayların devamı sayılabilecek bazı bilgiler kitabımız dışında kalan kaynaklarda bize vezirin hanımını Zeliha (Züleyha) diye bildirerek kurtulanlardan olduğunu haber veriyor.

Hüsnünü bir kez cemali Kenani Yusufiden gösterip

Gör neyledi sultan Zelihaya aşk

Duhteri terza yüzünden ta Yemenden bark urup

Ahiri hınzır güttürdü mürşidi Sana’ya aşk

                                                  Salih baba

Yine Salih baba’ya yaptığım müracaatta sanki ayeti kerimeler bir günahı değil, ateşli bir aşkın kaynağını ve gücünü gösteriyor gibi. Cenabı Allahın, Zelihayı zemmeden kadınlara karşı, Zeliha’nın kendini savunmasını göstermesi çok anlamlı değil mi?

Bu arada ziyafet diye çevrilen kelime ve benzerleri birebir tercüme olmadığından bize gizli kalmaktadır. Özel bir yolla inanan insanların gözlerindeki perdelerin kalkarak beşer perdesinin arkasında ki meleki güzellikler gibi hakikatten haberler veriyor olabilir. Şimdilik kitabımızın bütün sırlarını anlayabilmiş bir hafız kardeşimiz olmadığı için bu konular her zaman tüm çıplaklığı ile gözümüzün önünde olmayacak.

Bütün bu yazılanlardan sonra şu kesindir diyebilir miyiz? Kuran-ı Kerim de bugüne kadar duyulanların dışında da belki bir şeyler vardır.