İletişim denilen olgu tüm canlılar için söz konusu olup; özellikle insanoğlunun sosyalleşmesi ve bu sosyalleşmenin devamı için bir elzemdir. Günümüzde kitle iletişim araçlarının son derece gelişmesi, bununla birlikte sayılarının artması dünyayı daha küçük bir hale getirmiş; aynı zamanda insanoğlunun sosyal çevresini, sınırları tam olarak belirlenemeyen bir şekilde genişletmiştir. Bir zamanların yazılı basını olan gazetelere  ek olarak zamanla radyo ve televizyon gibi işitsel ve görsel basın araçları ortaya çıkmış; telgraf ve faksın tamamlayıcısı olarak ise telefon ve telefonun daha da geliştirilmesiyle cep telefonları ortaya çıkmıştır. Tüm bunlar insanın sosyalleşme sürecini hızlandırarak onu daha sosyal, bilahare daha karmaşık bir hale getirmiştir.
Günümüzde kitle haberleşme olanaklarının son derece artmasıyla birlikte, hepimiz iletişim ve propagandadan geniş çapta etkilenmekteyiz. Bunun örneklerini günlük yaşantımızda çokça bulabiliriz. Örneğin bugün ülkemizde yaşanan bir olay gündemimize manşetlerle kazınmakta, bu manşetler de toplumuzu gerek siyasal, gerek sosyal, ekonomik, psikolojik, gerekse ideolojik olarak etkilemektedir. Propaganda ve iletişin önemlidir.

Sponsor Bağlantılar

Atatürk’ün Ankara’ya geldiğinde yapmış olduğu ilk iş Anadolu Ajansını kurmak olmuştur. Buradaki amaç Anadolu’daki ateşi ve haklı direnişi tüm Türkiye’ye ve dünyaya duyurabilmektir. İletişim ve propagandanın ne derece önemli olduğunu Hitler’in şu sözünde görmek mümkündür: “ propaganda ile birliğimizi kurduk; yine propaganda ile tüm dünyayı yöneteceğiz.”

İletişim ve propagandanın tutum ve davranışlar üzerinde belirgin bir etkisi olduğunu söylemek pek tabi mümkündür. Bu etkinin gücünü ve işlerliğini belirleyen şey ise şüphesiz  bu iki aracın kullanılış biçimi ve kullanıldığı canlının halet-i ruhiye sidir. Peki iletişim ve propagandanın tutum ve davranışlar üzerinde ne gibi etkileri vardır? Bu etkiler hangi durumlarda daha az, hangi durumlarda daha fazla bir tahribe yol açar? Bu araçlar nasıl kullanılmalıdır?

Bu çalışmada, iletişim ve propagandanın ne derece etkili olabileceği; bu etkiyi arttırmak için nasıl kullanılmaları gerektiği konusu dersimiz sınırları çerçevesinde ve iletişimin özelliklerinden “Tek Yönlü – Çift Yönlü iletişim” başlığı altında incelenmeye çalışılmıştır. Önemle belirtmek isterim ki bu çalışma başlı başına bir araştırma mahiyetinde olmayıp, okunup incelenen bir konunun sunumu betisindedir. Doğallayın yapmış olduğum bu çalışmada ortaya çıkabilecek hataları ve aksaklıkları, bilahare bunlardan kaynaklanan sorumlulukları deruhte etmek istemediğimi belirtmeyi bir borç bilirim…

TEK YÖNLÜ – ÇİFT YÖNLÜ İLETİŞİM

Tek ve çift yönlü iletişim kavramlarını tanımlayacak olursak; tek yönlü iletişimde sadece ileri sürülen görüş açıklanır. Çift yönlü iletişimde ise sadece ileri sürülen görüş açıklanmakla kalmaz, bu görüşün doğruluğunun ispatlanması ve geçerliliğinin sağlanabilmesi için buna alternatif görüşler çürütülmeye çalışılır. Bunun yapılabilmesi ise karşıt görüşten bahsi zorunlu kılar. Peki bir propagandacının bu iletişim yollarından hangisini seçmesi daha faydalı olur? Propagandanın bir meta olduğunu düşünelim. Müteşebbisler ürettikleri malları satabilmek için birtakım kampanyalar geliştirmişlerdir. Bu kampanyalar içerisinde en etkili olanı şüphesiz “eskisini getir – yenisini götür” kampanyasıdır. Bir müşteriye bir malı satabilmenin yolu; onu, elindeki malın eskidiğine, daha fazla kullanamayacağına ve bir an önce elindeki malı satıp yenisini alması gerektiğine inandırmaktır. Kişinin elinde bir mal varsa (yani zihninde bir düşünce varsa), propaganda metasını o kişiye satabilmenin ilk yolu, kişinin elindeki malın (düşüncenin) eskidiğini ve artık kullanılamayacağını kişiye ikna yoluyla anlatmaktır. Bu durumda ikna edilen kişinin elinden malı alınır ve kişi yeni mala ihtiyaç duyar. Yani kişinin düşüncesinin -bilgisinin- verimsiz olduğu kişiye inandırılır. Bu durumda bilgi yönünden kendisini yetersiz gören birey propagandaya açık hale gelir. Bu varsayımım çift yönlü iletişim için söz konusudur. Peki ya bireyin elinde hiç malı yoksa? Yani birey o tez hakkında bilgi sahibi değilse… Bu durumda kişi propagandaya direkt olarak açıktır. Dolayısıyla propagandacı istediği şekilde düşüncelerini kişiye aşılayabilir. Bu varsayımım ise tek yönlü iletişim için söz konusudur.

Tek ve çift yönlü propaganda konusunda yapılan birçok araştırma genellikle çift yönlü propagandanın daha etkin olduğunu göstermiştir. Çünkü karşıt tezin iddialarına da yer veren etkileyici bir iletişim, daha tutarlı ve daha az propaganda gibi görünecektir. Özellikle konu basit ve iyi bilinen bir konu ise ve dinleyici propagandayla aynı fikirde değilse, karşı tez hakkında da bilgi sahibi demektir. Propagandacı bunlardan hiç söz etmezse, gerçeği saklıyor gibi görülecek ve güvenilirliğini yitirecektir. Dinleyicinin başta propaganda ile aynı fikirde olup olmaması ve konu hakkındaki bilgi düzeyi bize hangi propaganda tekniğini kullanacağımızın bilgisini verir. Dinleyicinin başta propaganda ile aynı fikirde olmaması, konu hakkındaki genel bilgisinin hatta zeka ve eğitim düzeyinin fazla oluşu, çift yönlü propagandayı gerekli ve daha etkin kılar.

Bu koşulların tersi durumlarda tek yönlü propaganda daha etkindir. Yani eğitim ve zeka düzeyi düşük ya da bilgisi geniş olmayan ve karmaşık konularda tek yönlü propaganda daha etkili olacak ve hedefe daha kolay ulaşacaktır. Ayrıca dinleyici propaganda ile az çok aynı görüşte ise karşıt tezlere değinmeye gerek kalmayacaktır. Ayrıca yüksek prestijli ve saygın birisinden gelen tek yönlü propaganda da güvenilir kabul edilip etkili olacaktır.
Özetle tek veya çift yönlü propagandanın hangisinin daha etkili olacağı, propagandanın konusunun niteliği, kaynağının saygınlığı ve çeşitli dinleyici özelliklerinin etkileşimi ile belirlenmektedir.

Özellikle çift yönlü propaganda etki süresi ve kalıcılığı bakımından daha etkilidir. Bu tür propagandalar eski tezleri çürütürken, yeni alternatif tezlerin de ortaya çıkmasını güçleştirir. Kişinin görüşüne destek sağlanması onun görüşüne ters düşen propagandanın etkisini azaltır. Propagandanın etkisinin azaltılmasında aşılama daha çok etkilidir. Aşılama yapılmış kişi karşıt propagandaya daha çok direnebilmektedir. Aşılama kişiye kendi görüşlerini savunma tecrübesi kazandırır. (Bakınız; Kağıtçıbaşı, Çiğdem. (2005) – Yeni İnsan ve İnsanlar – sf: 196.)

Bu anlattıklarımı çizelge ile özetleyecek olursam:

Çift yönlü etkileşim şu durumlarda daha etkindir:

* Dinleyicilerin zeka ya da eğitim düzeyleri yüksekse.
* Dinleyici baştan propaganda ile aynı fikirde değilse.
* Konu iyi bilinen basit bir konu ise.
* Karşıt görüş dinleyici tarafından biliniyorsa.
* Dinleyici daha sonra karşıt görüşün propagandasına maruz kalacaksa.

Tek yönlü iletişim şu durumlarda daha etkindir:

* Dinleyicilerin zeka ve eğitim düzeyleri düşükse.
* Dinleyici baştan propaganda ile aynı fikirde ise.
* Konu, iyi bilinmeyen karmaşık bir konu ise.
* Karşıt görüş dinleyici tarafından bilinmiyor ise.
* Dinleyici daha sonra karşıt görüşün propagandasına
maruz kalmayacaksa.