28 Şubat’ta üzerinde fırtınalar koparılan İmam Hatipler ve o okullarda okuyan binlerce insanın mağduriyetini başbakan Erdoğan çok veciz bir şekilde ifade etti 28 Şubat 2012’deki meclis grup toplantısında. Konuşmasını “Bu milletin evlatları üniversite kapılarında rencide edilmiştir.Bezm-i Âlem Hastanesi’nde yatarken, ziyaretime gelen iki kız öğrenci ‘Kafayı üşüttük, eğitim hakkımız elimizden alındı’ dedi. Meğer burada psikolojik tedavi görüyorlarmış. Bu durumda yüzlerce binlerce evladımız vardı. Bunların ahı yerde kalır mı?” diye devam etti.

Sponsor Bağlantılar

Bu kadar fırtınaların koparıldığı ve sırf bu okullar kapansın da ne olursa olsun diyen zihniyet bütün meslek liselerini bu okullar uğruna kapanmasına razı oldu. Sanayiciler ara eleman bulamadılar, milyarlık meslek lisesi yatırımları çürüdü…

İmam Hatip Okulları çeşitli siyasî mülahazalarla açıldığı için, uygulanan programlarla gerçek ma’nâda bir din tahsili yapmak mümkün olmasa da bu okullar, fabrikasyon hatası denebilecek kalitede öğrencilerin yetişmesine vesile olmuştur. Üzerinde fırtınalar koparılan bu okulların kısa tarihçesi ve bu okullara emeği geçenleri yad etme adına bu kısa yazıyı yazmak istedim.

İşte İmam Hatip Okullarının tarihçesi:

Tevhid-i Tedrisat Kanunu’yla 1924 yılında medreseler kapatıldı. Cenazeleri yıkayacak hocaların yetişmesi için medreselerin yerine dört sınıflı 29 adet imam hatip okulu aynı yıl açıldı. Bir yıl sonra imam hatip sayısı 26’ya, iki yıl sonra 20’ye, üç yıl sonra ikiye, 4 yıl sonra da tamamı kapatıldı.

1948 yılında cenazelerin kokmaya başlaması ile hoca ihtiyacını gören CHP, 10 ay süreli kurslar açarak açığı kapamaya çalıştı.

1949 yılında Ankara Üniversitesi bünyesinde İlk İlahiyat Fakültesi açıldı.

1950 yılında Adnan Menderes’in iktidara gelmesinin ardından mevcut imam hatip kursları kaldırılarak yerine imam hatip okulları açılmaya başlandı. Adana, Ankara, Isparta, İstanbul, Kayseri, Konya ve Kahramanmaraş’ta ilk imam hatip okulları açıldı. 1958 yılında bu okulların sayısı 26’ya yükseldi.

27 Mayıs 1960 Darbesiyle sarsılan ve Başbakan’ını asan Türkiye,  15 Ekim 1961 günü yapılan sözde genel seçim sonuçlarına göre İsmet İnönü’yü başbakan seçmişti! Bu dönemde 7 okul açıldı.

1965 yılında başbakan olan Süleyman Demirel, 46 okul açarak oy gelecek yeri tespit etmişti. Gönülden istemese de oy uğruna bu okulları açıyordu. 1975-1978 yıllarında 233; 1992’de de 12 olmak üzere 291 imam hatip okulu açtı. Bu dönemde Kız öğrenciler de bu okullara alınmaya başlandı. Demirel’in türbanlılar Arabistan’a gitsin sözü gerçek düşüncesini ortaya koyuyordu.

1971 Muhtırasından sonra Necmeddin Erbakan’ın hükümet ortağı olduğu dönemde okulların orta bölümleri kapatılarak 28 Şubat sürecinin bir benzerini yaşamıştı.

1973 yılında CHP-MSP koalisyonu, imam hatip okullarının orta kısımlarını yeniden açarak bütün üniversitelere giriş imkânı verdi. Bu koalisyon döneminde 33 okul açıldı.

1974 ve 1978 yıllarında kurulan Bülent Ecevit hükümetleri, 33 imam hatip okulu açtı.

1980 yılında yine bir darbe ile uyanan Türkiye, acılar çekmeye devam etti.  Bu dönemde başörtülü okula gidebilen kız öğrenciler başlarını açmak zorunda kaldılar.

12 Eylül askeri darbesinin ardından 35 tane daha İmam Hatip eğitime başladı.

1984 yılından sonra Turgut Özal liderliğindeki ANAP döneminde 90 adet İmam Hatip Lisesi açıldı. ANAP’ın Özal’dan sonraki lideri Mesut Yılmaz döneminde de 23 adet İmam Hatip Lisesi açıldı.

1994 DYP lideri Tansu Çiller döneminde 13 adet İmam Hatip açıldı.

1997 yılı 28 Şubat’ına geldiğimizde 600 okulda 400 bin öğrenci eğitim görüyordu.

Kesintisiz eğitimle 28 Şubatta orta bölümler kapatıldı ve katsayı engeli ile liselerdeki öğrenci sayıları çok çok azaldı ve yüzlerce İmam Hatip Lisesi, öğrencisizlikten kapandı.

2002 yılında 400 binden 64 bin öğrencili okullar haline gelen İmam Hatip Okulları’nın bir ihtiyaç olduğunu 1950’lerde gören ve söyleyen Seyhan Milletvekili Sinan Tekelioğlu´nun: “Hıristiyan ve Musevî Türk cemaatleri kendileri için mektepler açmışlar orada papazlar yetiştirmişler… Köylülerden işittiğim bilgilerle söyleyeyim ki, köylülerin ölülerini gömecek adamları yoktur. Bugün memleketimizde, kumar almış yürümüş, içki almış yürümüş, Dinsiz bir milletin memleketinde hiçbir korku kalmaz. Anaya babaya, büyüğe itaat kalmadı…”  sözleri acı gerçeğin 50 yıl öncesi ile 50 yıl sonrasında değişmediğini göstermektedir.

28 Şubat mantığı her an hortlamaya hazır bir zulüm sopası olarak karşımızda durmaktadır. Fırsat bulduğu an balans ayarı yapma adına bu zulmü tekrarlarlar.

Zaman uyanık olma zamanı.

Zaman vifak ve ittifakta bulunma zamanı.

Herkesin istediği okulda okuyabileceği, kesintili ve daha demokrat bir Türkiye arzusuyla…