Mainz, 17.11.2012
 
Geçtiğimiz günlerde insanlιk tarihinin akιşιnι değiştiren bir güzide yolculuğun, Adem ile başlayan nübüvvet yolcularιnιn sonuncusu Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) efendimiz ile kemâle ulaşacak bir yolculuğun yιldönümünü idrâk etmiş olduk.Yani bu kutlu yolculuğun 1434. yιlιna vasιl olduk. Bu kutlu yιldönümünün bütün İslam ve İnsanlιk alemine hayιrlar getirmesi temennisiyle hicret üzerinde birkaç kelâm edelim istiyorum.

Sponsor Bağlantılar

Ancak öncelikle şunu ifade edelim ki, hicretin ne olduğunu daha iyi kavramak adιna ön kabullerimiz olan bazι durumlarι bir tashih edelim. Hicret, sadece müslümanlarιn kullanmakta olduklarι kameri takvimin başlangιcιndan ve Hz. Peygamberin 53 yaşιnda iken sadιk dostu Ebu Bekir (r.a) ile birlikte Mekke şehrinden „Yesribe“ gitmesinden ibaret değildir.

Hicret; Bir aydιnlιk arayιşιdιr:

Güçlülerin haklι, haklιlarιn güçsüz, zalimlerin kol gezdiği, karanlιktan güneşin bile bizar olduğu, insanlιğιn adeta tefessüh edip, şeytan treninde vagon olmaya mahkum olduğu, „hak, adalet, vicdan, rahmet ve merhamet“ gibi hasletlerin ha ki tamamen kaybolduğu bir zamanda insanlarιn insanoğlundan tamamen ümitlerini kaybetttikleri bir zamanda insanιn yaratιcιsι olan yüce Allah eşsiz ve benzersiz rahmetinin tecellisi ile insanlιğι son bir defa kalιcι bir „aydιnlιk“ ile uyarmak üzere hayatιnι insanlara adayacak, vakfedecek, „insanlιğιn sadakasι“ olacak kutlu bir Peygamberi görevlendirir. 40 yaşιna kadar bu vahşi insanlar arasιnda yer almasιna rağmen „Muhammedü`l Emin“ sιfatιnι hakeden bu insanlιk sadakasι elçi önce yιllarca sürecek bir „Hira“ hicretini gerçekleştirir. Bu hicret içeri doğru yapιlan bir yolculuktur, yani adayιşιn arayιşιdιr. Ancak bu muhteşem iç hazιrlιğιna rağmen bu görev hiç de kolay değildir. Nitekim öyle de oldu. Kalpleri kir ve pas içinde kalmιş, vicdanlarι adeta yok olmuş dahasι insandan ümidini kaybetmiş olan bu zavallι insanlar onun saçtιğι nurlu yoldan ilerlemek yerine onun yaktιğι ιşιğι söndürmek  için var güçleri ile çalιştιlar. Ona ve onun aydιnlιğιna koşanlara her türlü işkenceyi reva gördüler. Ama o insanlιk sadakasι Peygamber yιlmadι, pes etmedi, tebliğe devam etti. Allahtan gelen nuru insanlara aksettirebilmek için; „onlar iman etmiyor diye neredeyse kendini helâk edeceksin“ ihtarιna muhatap oldu ama o yine de görevine devam etti. Mekke deki kara vicdanlara ulaşmakta zorlanιnca her fιrsatta aydιnlιğa kucak açacak başka vadiler aramaktan da geri durmadι. Taif ten çok ümitliydi ama taşlanmaktan kurtulamadι. Taifliler önlerine gelen bu kutlu fιrsatι tιpkι Mekkeliler gibi tepmişlerdi. Nitekim onu görevlendiren Allah ona önce dikine bir hicreti yaşattι. Yani ona “Mirâcι” nasib etti. Madem ki yeryüzünde yatay olarak hicret edemedin o halde seni önce göklere doğru çιkartιrιm demekti aslιnda Mirâc, yani o da bir kutlu hicretti.

Hicret; Buluşmak için terketmektir:
Terketmeyenlerin kavuşma imkanlarι da yoktur. Kavuşmak için önce terketmek gerekir. Gurbeti bilmeyen hasreti, ve sιlayι nasιl bilir. Hasret olmazsa kavuşma isteği de olmaz. Mekke onun doğduğu topraklar, ömrünü geçirdiği bir yer üstelik düşkün olduğu bir yer. Mekkeye kim düşkün değil ki, müşrikler bile şöyle yada böyle Kâbenin kadri kιymetinden dem vurmaktadιrlar. İnsanlιk tarihinin başlatιldιğι ve „Allahιn Evi“ sιfatιna mazhar olmuş bir mabedin bulunduğu beldeyi kim terketmek ister. Ama terketmezsen kavuşamazsιn. Zira bunlar Allahιn kâinata koyduğu değişmez yasalardιr. Allah bu yasalarι hiç kimse için kendisi dilemedikçe değiştirmez.

Hicret; Bir Özgürlük Yolculuğudur:
İnsanlar haksιz yere efendiler ve köleler olarak ayrιştιrιlmιş bu da yetmezmiş gibi efendi olanlar da ya putlarιnιn yahutta servetlerinin kölesi haline gelmişler. Şeref, onur gibi değerler para ve güç ile alιnιr satιιr hale gelmiş ve adeta insanlar şahsiyyet olmaktan çιkmιş bir kuru kalabalιk yahutta „sürü“ haline getirilmişler. İnsanlar herşey olabilmişler ancak bir türlü „kendileri“ olamamιşlar. Allaha kul olmaktan imtina etmenin tabii sonucu olan bu „daimi ve gönüllü kölelik“ insanlarιn fιtratlarιnιn körelmesine yol açmιş ve nihayet herkes Allah dιşιnda mutlaka bir şeyin kölesi haline getirilmiş, hatta bunlardan bazιlarι „kölesinin kölesi“ haline getirilmiş ve tamamen insanlιktan çιkarιlmιştιr. Mekke Müşrik kodamanlarιnιn kendi lehlerine ihdas ettikleri bu iğrenç köle düzenini aşabilmeyi ve bu insanlarι özgürleştirmeyi boynunun borcu kabul eden kutlu Peygamberimiz „özge“ bir özgürlük yolculuğuna girişmiştir ki işte bunun adι „Hicrettir.“

Hicret; Bir Medeniyet Yolculuğudur:
Efendimizin daha öncesinde altyapιsιnι hazιrladιğι bu kutlu yolculuğu yaptιğι kara parçasιnιn adι „Yesrib“ idi. Acι ve Ekşi anlamlarιna gelen bu beldenin adι bu kutlu yolculuk ile birlikte „Medine“ olmuştur. Medine, medeni, medeniyet, deyn, din, diyanet ve benzeri kelimelerin tamamι aslιnda bize „hukuku“ hatιrlatιr. Zira medeniyet öyle sanιldιğι gibi yol, su, baraj falan değildir. Aksine „hukuk“ tur, „adalettir“. Zira adalet yoksa hukuk yoksa insanlιk ta yok demektir. Allahιn rahmet Peygamberi gittiği bu şehrí medineye çevirmiştir. Barajlar, hanlar, hamamlar, beş boynuzlu devasa oteller yaparak değil, insanιn su kadar, hava kadar hatta daha fazla ihtiyacι olan hukuku getirerek. „Üstünlerin hukukundan hukukun üstünlüğü“ prensibini bu beldeye taşιyarak orasιnι Medine haline getirmiştir.

Hicret; Bir arkadaşlιk terazisidir:
Bol zamanda herkes iyidir, hoştur. Ya dar zamanlarda öyle midir? Üstelik bizim dar zaman dediklerimiz o günlerdeki zor ve kor zamanlarιn yanιnda çok hafif kalιr. Allah rasülü, yeryüzünün bütün hazinelerini iman etmesi muhtemel bir tek insanιn saçιnιn bir teline değişmeyecek kadar insanlιk sevdalιsι ve onlarιn cennet ile aralarιna girecek engelleri kaldιrmak için ömrünü tasadduk etmeye hazιr ve fakat bu bir yolculuk olduğuna göre yol arkadaşι da lâzιm. O bir Peygamber ama yine de Allahι´n koyduğu yasalara tabidir. Bu yüzden insanlιğιn tarihi akιşιnι değiştirecek bu uzun yolculuğu en ince detaylarιna kadar stratejik olarak planlamasι gerektiğinin farkιndadιr. Zira o, “insan için ancak çalιştιğιnιn karşιlιğι vardιr” emr-i ilâhisinden haberdardιr. Zaten Efendimiz de hicreti muhteşem bir şekilde planlιyor. Ancak biz burada o detaylara giremiyeceğiz. Hicret, niye arkadaş ölçen bir terazidir ona değineceğiz. Kendisini öldürmek üzere her kabileden bir katil tutulduğunu ve bu gece geleceklerini ileride ilmin kapιsι ünvanιnι alacak gencecik bir delikanlι olan Hz. Ali efendimize benim yerime bir anlamda “sen öl” dediği zaman Hz. Ali (r.a) en ufak bir tereddüt göstermeden “başιm-gözüm üstüne” diyerek karşιlamιştι.

Ve Müşrikler mağaranιn ağzιna kadar sokulduklarιnda mübârek Nebi için endişelenen Hz. Ebu Bekir “Allah bizimle beraberdir” muştusuna nail
oluyordu. Zira Mekke de önemli bir yeri olan Ebu Kuhafe ye Mekkeli müşrikler Mirac hadisesinden sonra biraz da küstahça “bak senin ki bir gece de Kudüse oradan da göklere yükseldiğini söylüyor” hadi bakalιm şimdi ne yapacaksιn deyip iğrenç bir şekilde sιrιttιklarιnda Hz. Ebu Bekir bunu o mu söylüyor sorusuna evet cevabιnι alιnca “o söylüyorsa şeksiz şüphesiz iman ediyorum zira o Allahιn Peygamberidir” diye cevap veriyor ve üçüncüsü Allah olan iki kişiden biri olma ve “Sιddιk” olma bahtiyarlιğιna nail oluyordu. Hicret fiyatι olanlarla değeri olanlarι birbirinden ayrιştιrmak için adeta bir turnusol kâğιdι gibi bir işlev de görmüştü.

Hicret basit bir göç olayι değildir. İnsanlιk tarihinin en önemli dönüm noktasιdιr.

Hicri yιlbaşιnιz ve Muharreminiz mübârek olsun.

Baki Selam ve Saygιlarιmla.

Ömer Erdem
Mainz/Almanya