Bu ülkede eğitimin ne kadar önemsendiği milyonlarca çocuğun eğitimi için kurulan milli eğitim bakanlığına getirilen kişilerin eğitimle hiç ilgileri olmamasından belli. Aynı hükümetin farklı bakanlarının bile eğitimi yapboz tahtasına çevirdiği, birbirinden farklı uygulamalar yaptığı ve iktidara oy verenlerin bu nasıl iş diye sormadığı bir ülke burası. Herkesin çocuğu çok kıymetlidir ancak eğitimi önemseyen pek yoktur. Önemsesek de gerekli bilgi birikimimiz olmadığından bedava dağıtılan kitaplara bakıp, çocukların başörtüsü ile okula gidebilmesine bakıp eğitimde çağ atladığımızı sanırız.
Okullarının lavabolarını temizleme sorununu bile çözememiş kişiler okullarda tablet dağıtıyoruz diye hava basar,ahali alkışlar. Türkçe mezunu ingilizce dersine ücretli olarak girer. Ücretli öğretmen aynı işi yaptığı kadrolu arkadaşının üçte bir fiyatına çalışır ancak adaleti isim yapmış partiler bu sistemi sürdürür. Bu kadar adaletsizliğin olduğu bir yapıdan ülke ve insanlığa hayır gelirse gelsin bakalım.
Bir avrupa ülkesinde eğitimle ilgili bir sistem kabul edilmiş acak uygulaması bu yıl okula başlayan bir çocuk üniversiteden mezun olunca başlayacakmış. Delirmiş bunlar! Bugün karar verip, bir ay içinde tekme tokat komisyondan geçmeli ve alkışlarla mecliste yasalaşmalıydı.Aynı okula iki tabela asılmalıydı. Bir kapıdan girince ilkokul, öbür kapıdan girince ortaokula giriyorsun. Sabahın yedisinden akşamın yedisine eğitimin! Sürdüğü adı ikili eğitim olan bir muhteşem! yapı.
Okulların beş katlı olduğu,çocukların teneffüste otuz saniyede en üst kattan bahçeye ya da kantine inmek için koşuşturduğu bir ülkedir burası. Çocuklarına okul yeri bile bırakamayacak denli bilgisizlik, ahlaksızlık ve vicdansızlığın yaşandığı ülkenin adıdır Türkiye.
Zenginin çocuğu en iyi okulda matematik, fen öğrenir ve kendini kurtarır. Fakirin çocuğu ücretli öğretmenlerin elinde, dörtbin kişilik okullarda, lavaboları bile doğru dürüst temizlenmeyen binalarda okur ve ucuz iş gücü ihtiyacını karşılar. O çocuk ve ailesi başörtüsü, seçmeli kuran dersiyle avutulur ve kandırılır.
En büyük dini değer eşitlik ve adalettir oysa. Dine hizmet her tarafı mektebi dırar niteliğine sahip imam hatiplerle doldurmak değil eğitimde eşitliği sağlamak olmalıydı. Her gün çocuğunun elinden tutup okula getiren, okusun da kendini kurtarsın diyen varoştaki bir annenin çocuğu ile şehrizar konaklarında oturan abdestli bir kaspitalistin çocuğunun arasındaki eğitim farkını ortadan kaldırmaktır dinin isteği. Var mı bu vicdan, akıl ve ahlak?
Şimdi de eğitimi tekrar bir çıkar çatışmasına kurban ediyorlar. Dershane yasası ile birlikte binlerce yönetici görevden alınıyor. Dört yıl için görevlendirmeler yapılacak ve yöneticilik kazanılmış hak olmayacak. Böylece eğitim sistemi kurtulacakmış. Devletin eğitim görevi asgari standartları sağlamak ve eşitliği gerçekleştirmektir. Bu konuda adım atmadan ve eğitimde fırsat eşitliği uçurum haline gelmişken sırf cemaatle hesaplaşma uğruna eğitim daha da kargaşaya sürükleniyor. Önceki sistemde okul yönetcileri sınavla seçiliyordu ve milli eğitimde en adil atama şekliydi. Şimdi bundan geriye dönülüyor. Yani irtica!. İyi olandan geriye dönüş. Eğitimin sorunları yöneticileri görevden almak, özlük haklarını, kazanılmış haklarını yok saymakla çözülmez maalesef. Bir milli eğitim bakanının bu ülkede yapacağı işler basittir. Niçin basittir? Çünkü asgari standartlar bir altyapı işidir ve çözümü de kolaydır. Nedir bunlar?
1- Öğretmen yetiştirme sistemi
2- Okul yapmak
3- Öğretmenlerin özlük hakları, maaşları vb.
4- Öğretmen ataması yaparak okullarda boş kadro bırakmamak. (Öğretmen açığı demiyorum çünkü bu kavram gayri meşrudur.)
Siz yukarıda sayılan bu dört işi yapsaydınız bugün eğitimde mesafe alınırdı. Yöneticilerin okullarda ve il- ilçelerde yaptığı büyük oranda altyapısı yetersiz bir sistemi ayakta tutmaktan ibarettir.
Ey milletvekilleri! İlinizin varoş bir mahallesine gidin. Derslik başına kaç öğrenci düşüyor? Kaç kadrolu hizmetli var? Kaç kadrolu olmayan öğretmen var? Bu vebal sizindir. Bir çocuk doğuyor, büyüyor ve yeterli altyapı olmadığından okuyamıyorsa ‘Bu kız çocukları hangi suçlarından ötürü diri diri toprağa gömüldüler?’ diye soran kutsal metnin muhatabı sizsiniz? Çünkü okuyamayan çocuklar ve gençler de diri diri toprağa gömülmüşler demektir.