Kemah ilçesinin girişinde Sultan Melik Türbesi, misafirleri bütün ihtişamı ile karşılamaktadır. Biz de ziyaret etmek istediğimiz Kemah’ı, Sultan Melik’e selam vererek girmek istedik ve kısa bir mola ile bahçesinde sımsıcak bir çay içtik.
Türbe hakkında bilgi veren çaycı Mustafa” Bu türbe Sekizgen plan üzerine altlı-üstlü olarak inşa edilmiştir. Alt katında, 1071–1228 yılları arasında Kemah’a egemen olan Selçuklulara bağlı Mengücek Beyliği döneminde yaşayan Sultan Melik’in mumyası vardır.”
Türbenin bulunduğu alan gayet bakımlı ve türbeye gösterilen saygıyı ifade edecek kadar da temiz.
Bu nezih ortamdan ayrılarak ziyaret edeceğimiz Sıddık Bey’in evine doğru yola koyulduk. Her tarafı buram buram tarih kokan Kemah, tarihin bütün güzelliklerini saklamayı başarmış nadir yerlerden.
Kemah tarih boyunca önemli bir geçit yeri görevi üstlenmiş. Bu stratejik ve siyasi önem şehrin kültürünü, sosyal hayatını ve ekonomisini canlı tutmuş. Kemah evlerinde kullanılan bazı eşyalar günümüze kadar gelebilmiş. Bu eşyaları araştırdığımızda kullanılır olarak bulunması Kemah’ta tarihe ve tarihi değere verilen önemi göstermektedir.
Bu duygularla ziyaret edeceğimiz eve yaklaştığımızda bizleri sokağın başında karşılayan Sıddık Bey, samimi bir şekilde bizleri kucakladı. Tarih kokan Kemah’ta, tarihi bir konağa davet etti.
Konağında bizleri ağırlayan Sıddık Bey “Çoğunlukla iki katlı olan evlerin zemin katları ahır, depo, kiler olarak kullanılmış ve evin zemin ve birinci katı iki bölümden oluşmuştur. İkinci kata ahşap bir merdivenle çıkılır. Esas yaşanan yer üst kattır. Esas yaşama katında sofa ve sofaya açılan odalar bulunmaktadır. Mutfak zemin kattadır. Haremlik ve selamlık bölümleri rahat yaşama adına düzenlenmiştir. Pencereler küçük ve çatıya yakın yapılmıştır. İçe doğru genişleyerek ışıktan daha fazla istifade amaçlanmıştır. Ayrıca Kemah önemli bir geçit noktasında bulunduğu için güvenlik maksadı da vardır. Bu pencerelerin bu şekilde yapılması da güvenlik amacı taşımaktadır.” diyerek bizleri konağında gezdirmeye devam etti. Misafir odasına girdiğimizde sağda yüklük ve yanında da gusülhane vardı. Bu oda misafir odası olarak kullanılmaktadır. Osmanlı’nın misafire gösterdiği ilgi ve ihtimamın göstergesidir bu oda tanzimleri. diyen Sıddık Bey “ Dolap Kapakları ceviz ve çamdan oluşan çıtalı ve parçalı şekillerde yapılmış. Her biri sanat eseri niteliğinde. Oyma işçiliği de var bunlarda.” diyerek sahip çıkılması gereken Kemah evlerine işaret etti.
Konağa girerken dikkatimizi çeken kapı tokmaklarını soruyoruz. Bunlar hakkında da bilgi veren Sıddık Bey, “Tarih ve kültür hazinesi olan Anadolu’nun mimari dokusu içinde, yöresel Türk evlerinin kapı tokmakları ayrı bir özellik ve anlam taşıyor. Kullanım amaçlarına göre şekillenmiş tokmaklar ev sahibinin varlığı hakkında bilgi verir. Selçuklu ve Osmanlı dönemi demir işçilik sanatıyla yapılmıştır. Bu Konağın kapısında üç tür tokmak var. Bunlardan tok ses çıkaran büyük olanını beyler kullanır ve dışarıdan gelenin erkek olduğunu haber vererek, içerdeki hanımların toparlanmaları için ikaz niteliğini taşır. Çalınan küçük tokmak ise gelenin veya içeri girmek isteyenin, bir kadın olduğunu haber veriyor ve erkeklerin avluyu boşaltmalarını sağlar. Çocuklar için bile bir tokmağı bulunan kapının tokmakları arasına ip bağlı ise “Şimdilik evde yokum!”, tokmaktan aşağı sarkan ip ise “Evdeyim, kapıyı çalabilirsiniz…” anlamını taşır.”diyerek Yuvarlak ayna üzerinde halkalar, gaga ağızlıklar, çengeller, hayvan başları ile hepsi ayrı bir sanat eseri olan kapı tokmaklarının ve kapıların sahip çıkılması gerektiğini vurgulayarak bizleri yine sokağın başına kadar uğurladı.
Kemah misafirperverliğini anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalır. İkram çeşitleri ve diğer gördüğümüz güzellikleri bir başka yazıda kaleme almaya çalışacağım.
kalemine sağlık güzel anlatım
Erzincan’a daha önce gitmişliğim var ama Kemah’a gitmedim. Ama itmiş gibi de oldum sayenizde…
Elerinize sağlık…