Elveda!

Demiştin giderken…

Ve hemen öncesinde eklemiştin:

“Ben seni çocuksu kalbimle sevdim”
Evet sen beni bir çocuğun kalbiyle sevdin…

Her çarşamba sana aldığım çikolatayı yemeyi sevdin,

Sponsor Bağlantılar

Her hafta sonu gittiğimiz sinemalardaki filmleri sevdin,

Her akşam attığım mesajlardaki sevgi sözcüklerini sevdin,

Gittiğimiz lunaparklarda eğlenmeyi sevdin.

Bense yediğin her çikolatadan sonra “sen de bu çikolata kadar tatlısın” demeni bekliyordum;

Sense, “bu çikolata çok tatlı” diyordun en “tatlı” halinle…

Sinemadan çıktığımızda “sen de bu kadar güzel, seyirliksin” demeni bekliyordum;

Sense “bu film çok güzelmiş” diyordun en “güzel” halinle…

İçine sana aşkımı gizlediğim mesajları attığımda, senin de bana aşkını haykırmanı bekliyordum;

Sense “çok beğendim” demekle yetiniyordun en “aşksız” duygularınla…

Lunaparktan ayrıldığımızda “seninle vakit geçirmek çok eğlenceli” demeni bekliyordum;

Sense “lunaparkta olmak çok eğlenceli” diyordun en “eğlenceli” halinle…

Her şey açık ve netti!

Ben seni seviyordum “en yetişkin” halimle…

Sen de beni seviyordun ama “en çocuksu yüreğinle…”

Şimdi sana vermeyi cüret edemediğim “aşk” mektuplarını yakıyorum teker teker;

Bir yandan da bana attığın mesajı okuyorum hiç ara vermeden…

“Elveda” dan hemen sonra demişsin ki:

“Anladım ki ben seni seviyorum. Hayır bu kez çocuksu değil. Seni gerçekten seviyorum. Sanırım sana alıştım ve aşık oldum…”

Ardından bir de benim sana attığım mesajı açıp okuyorum tekrar tekrar:

Telefonun ekranına akan yaş damlalarıyla:

“Ben senin çocuksu yüreğinin sadece bir oyuncağıydım ve sen o oyuncağı o kadar çok yere düşürdün ki, artık oynanacak yeri kalmadı…

Elveda!”