Bizim gibi ülkelerdeki sosyal gelişmeler, doğal olarak, siyasal nitelik kazanacağından, Soğuk Savaş döneminin her aşamasında sistem, azgelişmiş ülkelerdeki sosyal ve siyasal değişim rüzgârlarını daha başlangıcında kendisine doğrultulmuş silah olarak görmektedir. Sistemin mantığına göre, değişim giderek bağımsızlık eğiliminin artırılmasına(1) ve ulusal kurtuluş hareketine dönüşecektir.
Bu nedenle, emperyalizmin mantığında ‘ulusal kurtuluş hareketleri, barutun icadından sonra ortaya çıkan en tehlikeli silah sayılmıştır.” ABD Başkan Yardımcılarından Hamprey’in, 1965 yılında, Harp Okulu’nda yaptığı konuşmadan aktaracağım şu satırlar, bu görüşün kanıtlarından biridir.

Sponsor Bağlantılar

“Askeri bakımdan, önemli barutun keşfi ile kıyaslanabilecek yeni ve en cüretkâr saldırı biçimiyle karşı karşıyayız. Ulusal kurtuluş savaşlarından söz ediyorum. Bu yeni ve karmaşık harp biçimi, güvenliğimiz için belli başlı bir tehlike oluşturmuştur.”(2)

ABD için bu, sisteme karşı dolaylı saldırıdan da öte, daha başlangıcında önlenmesi gereken bir tehlikedir. Çünkü sistemin güvenliği doğrudan tehlikeye atar. Bu tehlike, “C1- Counter Insurgency” teorisi olarak adlandırılmıştır. Teori, ulusal kurtuluş savaşlarını önlemek için geliştirilmiş sivil ve askeri teknik bilgilerden oluşur. CIA, Amerika’nın ve “kanatları altındaki ülkelerin”(3) polis ve askerlerine, bu kuramın uygulanması için, devrimci devinimlere karşı savaşım taktikleri öğretir.(4)

1- a. Bu yapıta adını veren Rockfeller Raporu’ndaki değerlendirmeye bakınız.

b- Ayrıca ABD’li Dilbilimci Prof. Dr. Noam Chomsky’ye göre : “ABD için ‘daha zayıf düşmanlar’ sadece tek bir tehdit oluşturuyor: Bu, bağımsızlık tehdididir ve asla hoş görülemez. ABD kendisiyle danışıldığı sürece en kanlı zorbayı destekler. Hizmet işlevlerini terk ettikleri takdirde Üçüncü Dünya demokratlarını safdışı bırakmaya uğraşır. Bunun hesabının belgeleri ve kayıtları ortadadır. (Naom Chomsky, Yeni Dünya Düzeni, Ağaç Yayınları S.21)

2- Yön Dergisi . 17 Aralık 1965, S.142

3- “ABD’nin kanatları altındaki ülkeler” deyimi, Fehmi Koru’ya aittir. Fuller’ın gözetiminde Boğaziçi Üniversitesi Prof.’larından Sabri Sayarı’ya hazırlatılan ve “Türkiye’de İslamcı Akımlar”ı “Ilımlı İslam” formülüyle özümsetilmeye çalışılan kuramın belgeseli olan Rand Rapor’u, şu özsözle sunuluyor. “Süper güç olmanın da bir raconu var. Kanatlarının altında tuttuğun ülkelerde olup bitenlerden hatta meydana gelebilecek muhtemel gelişmelerden haberdar olman şart” Amerikan Gizli Belgelerinde Türkiye’de İslamcı Akımlar, Beyan Yayınları, 1990, S.7

4- Yön Dergisi, S.142

Kaynak: Oltadaki Balık Türkiye
Yazar: Emin Değer
Say: 82/83