Kim ne derse desin Sayın Başbakanımız Recep Tayyip ERDOĞAN’ın üslubuyla, duruşuyla, kişiliğiyle, üstün hitabet yeteneğiyle Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihinin en önemli siyasetçileri arasındaki yerini çoktan aldığı yadsınamaz bir gerçek.  Geçmişte iktidar olanları gördükten sonra Recep Tayyip ERDOĞAN’ın varlığının bu millet için ne kadar da önemli olduğu açıkça görülmektedir.

Sponsor Bağlantılar

Kimsenin cesaret edemediği “Demokratik Açılım“ kapsamındaki “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi”ni hayata geçirebilmek için yaptığı çabaları takdir etmemek mümkün değil. Bu projeye karşı çıkanlar içeriğinden dolayı değil; başarıya ulaşırsa bir daha asla bu milletin yüzüne bakamayacaklarını bildikleri için karşı çıkmakta, halkımızın hassas milli duygularıyla oynayarak bu süreci provoke etmekteler. Ama şunun farkında değiller ki bu ülke o özlemini duydukları, seksenlerin karanlık Türkiye’si değil! Korku imparatorluğu yaratarak millet üzerinde hegemonya kurma çabaları Recep Tayyip ERDOĞAN’la son buldu.  Gerek ulusal gerekse uluslar arası arenada Türkiye’nin saygınlığının arttığını gözlerimizle müşahade etmekteyiz.  Bu olumlu gelişmeleri göremeyenlerin kalemşörlüğünü yapanların nelere hizmet ettiğini, gerçek yüzlerini gün geçtikçe gün ışığına çıktığını görmekteyiz. Dünyanın sayılı kuruluşlarının kredilendirme notumuzu global krizin hakim olduğu bir ortamda pozitif yönde artırmaları yapılanların ne kadar da doğru olduğunu gözönüne sermiyor mu?

Yapılan işlerin doğruluğunu yada yanlışlığını test etmenin ya da değerlendirmenin en ideal yolu, kenara çekilerek ya da olayların dışında durarak yaşananları, gelişmeleri objektif bir gözle izlemekten geçer. Kalabalıkların tam ortasında yaşananlara sağlıklı bir yorum getirmemiz zorlaşır. Futbol maçlarında bile , futbolcuların birbirleriyle kavgaya tutuştuğu bir an, maçın hakemi olayın içine girmez ve geriye çekilerek olanları dikkatlice izler ve verilecek cezaları ondan sonra verir. Çünkü objektif bir gözle, direkt olaya müdahil olmadan gözlemlemiş ve sonunda gerekeni yapmada doğruyu yakalama olasılığı üst seviyeye çıkmıştır. İşte ülkemizde yaşananları, olayların dışından bakan bir gözün bakış açısından bakmak gerekiyor bazen.

Lübnanlı ünlü gazeteci-yazar, tarihçi ve edebiyatçı Samir Atallah, dünyada yılın adamının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olduğunu belirtmiş. Hitap şekli de enteresan Sultan Recep!

Lübnan’da yayınlanan El Nahar gazetesindeki köşe yazısında Atallah, Erdoğan’ın “İslam’ın Bağdat’ı her gün kana bulayan El Kaide olmadığını” dünyaya gösterdiğini vurguluyor. “Fevkalade yıl 2009 ve Sultan Recep” başlıklı yazısında Atallah, Erdoğan’ın Avrupa’nın hasta adamı Türkiye’yi dünyanın sağlıklı ülkelerinden biri haline getirdiğini üzerine basa basa belirtiyor.

Ortadoğu’nun en önde gelen gazetelerinden Şark’ul Avsat’ta günlük yazılar da kaleme alan Atallah, Türkiye’nin Suriye ve İran’la ilişkilerini güçlendirdiğini, İsrail ile de realist bir seviyeye indirdiğini de vurguluyor. Atallah, Türk-ABD ilişkilerinin de artık 50 yıl öncesi gibi olmadığını ifade ediyor.

Türkiye’nin daha önce Süveyş’te, Cezayir’de, Aden’de Batı yanlısı politikalar izlediğini ya da en azından Batılıların bu politikalarını  kınamadığını belirten Atallah, Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdulnasır’ın Türkiye’nin içinde bulunduğu Cento ve Bağdat Paktı’na karşı mücadele ettiğini de vurguluyor. Atallah, Erdoğan’ın selefi Erbakan’ın da Türkiye’nin içinde bulunduğu statükoyu değiştiremediğini ifade ediyor.

Eleştirmeyi gerçekten çok iyi biliyoruz. Ama nedendir bilinmez illa eleştirecek bir yön bulabilmek için verdiğimizin enerjinin onda birini gerçekleri görerek, yaptığımız acımasız eleştirileri yapıcı eleştirilere çevrilmesinde kullanamıyoruz ya da kullanmak işimize gelmiyor. Bardağın boş tarafını görmek her zaman daha kolayımıza geliyor. Ve hayata , olaylara, yaşananlara sadece bakıyoruz ama bir türlü görmüyoruz. Var olan doğruyu tebrik etmek yerine illa ki yanlışı beklemek niye? Zamanı gelmedi mi birbirimizi anlamanın, sevmenin, kardeş olmanın?

BİZ BİRİZ KARDEŞİZ, ÇÜNKÜ BİZ BİRLİKTE TÜRKİYE’YİZ!