Öncelikle bu mektubu veya mektubumsu yazıyı okumadan atmamanı rica ediyorum.. Tamam, edebiyatım hiç iyi değildir ama ‘’sevgi‘’nin edebiyat gerektireceğini de hiç sanmıyorum.. Lafı uzatıp seni sıkmaktansa, kısa ve öz tutup derdimi anlatmaya çalışayım…

Sponsor Bağlantılar

Bu mektubu çok uzaklardan yazmıyorum sana. Bildiğin gibi karşı apartmanın beşinci katından yaşıyorum. Şu an seni o kadar çok görmek isterdim ki, bunları yüzüne karşı söyleyebilmek en iyisi olurdu benim için. Gerçi balkonun sağ tarafındaki demirlerden biraz sarkınca senin odanı görebiliyorum. Genelde ders çalışıyorsun. Dedim gibi, mektuptan edebiyattan anlamam. Nasılsın diye sorsam, cevapta alamam. Beni soracak olursan, seni görmediğim gün hastalanıyorum diyebilirim. Sırf seni görebilmek, sesini duyabilmek umuduyla, evdeki bütün pirinci saksıların dibine sakladım ki anneme diyebileyim sizden isteyebileceğimizi. Gerçi biraz tuhaf gelebilir sana! Apartmandaki komşularımızdan istemek varken niye sizden isteyeyim! İşte küçük bir umut benimkisi.

Bir kere de kapıyı sen açsaydın ya? Annen, Süheyla teyze beni göre göre bıkmış olsa gerek ki: ‘’Oğlum, daha dün istedin ya unu! ‘’..Ne bileyim be Süheyla teyze, ne istediğimi… Benim aklım başımda mı ki? Gelgelelim okul işine. Allah’tan var şu okullar! Yoksa her gün bir şey istemeye gelemem ya sizden? Burada güldüğünü biliyorum, sakın saklamaya çalışma. Aslında sana bir şey diyecek olsam; ‘’salak, aptal‘’ diye lafı ağzıma tıkıyorsun. Olsun… Konuşuyorsun ya benimle. O da yeterli benim için.

Hatırlıyor musun, geçenlerde olduğumuz felsefe sınavını? Senin b grubuydu, benim a. Bizim kağıtta bir soru vardı ki, yine sen geldin aklıma…’’İnsanı yaşatan öğelerden beşini yazınız.‘’.. Ben alt alta beş defa ‘’Sevgi‘’ yazdım. Ve sana baktım, gülümsedim. Sen görmemiş olacaktın ki, iki sıra önündeki Oktay’la ilgileniyordun.

Seni seven ve iyiliğini düşünen biri olarak benden sana bir tavsiye, o çocuktan uzak durmalısın… Çok kavgacı ve küfürlü konuşuyor… Hem sigara da içiyor… Neyse konumuz bu değil… Konumuz sensin, yani sevgi. Yarından sonra ‘’Sevgililer Günü‘’… Sana, seni her gördüğümde sormaya çekindiğim, hatta nefesimin kesildiği soruyu sorsam, her zaman ki gibi tersler misin beni? Tamam, Oktay kadar yakışıklı değilim ve hiçbir kız peşimden koşmadı bugüne kadar. Ama bende en az Oktay kadar değer verebilirim sana. Ya da unut bunların hepsini. Sen benim için bir ütopya ol. Ben de senin için her zaman dalga geçilebilecek bir aptal. Umarım, adının değerini bilerek yaşarsın ve hayatın boyunca üzülmezsin, şu an benim üzüldüğüm kadar.

Adıma gelince, yazsam ne olacak ki? Sana aldanan bir sersem de bana…