Resim çizemiyorum ben. Çizmekten de nefret ediyorum zaten. Boya kalemlerinden, tüm masayı kaplayan resim kağıtlarından nefret ediyorum. Müziği de sevmiyorum aynı şekilde. Ne notadan anlıyorum ne flütten ne de şarkıdan. Dinlemek bile zevk vermiyor bana. El işlerinden de müzikten olduğu kadar nefret ediyorum. Yüzüme gözüme bulaştırıyorum genelde. Asıl ilginç olanı söyleyeceğim şimdi size. Ben resim dersi görüyorum okulda. İlginçtir bir flütüm de var, bir şeyler çalmak zorundayım da ayrıca.

Sponsor Bağlantılar

14 yaşına geldim bu arada. Hala nefretlerim okulda karşılamaya devam ediyor beni. Teknoloji Tasarım gibi, Fen’deki formüller gibi. Peki zorunda mıyım ben? Ya da müzisyen olmak isteyen arkadaşım mitoz bölünmenin evrelerini bilmek zorunda mı? Uzay mühendisi olmak isteyen “Belki ileride lazım olur” diyerek temel jimnastik hareketlerini öğrenmeye mecbur mu? Ya da neden ressam olmak isteyen geleceğin sanatçısı abimiz Kareköklü Sayıları anlamak mecburiyetinde?Oyuncu olmak isteyen kardeşimiz fiilimsileri, psikolog olmak isteyen öğrenci ebru sanatını öğrenmek zorunda mı? Doktorluk hayalleri kuran yeğenimiz 7-8’lik notaları ya da “Annemizin kollarında yaşarken” şarkısını flütle çalmayı neden bilmek zorunda bırakılıyor?

“Zorunda mı?” diye sordum ya hani.Cevap beklemezsiniz siz ancak ben yine de cevap veriyorum. Evet, zorunda. Kartonları üst üste getirip bir şekil oluşturmayı başarmak zorundayız. Yapabilsek de yapamasak da, sevsek de sevmesek de… Maalesef ne yeteneklerimize önem veriyorlar ne de sevdiklerimize.