YGS, LYS, SSSS’CİLERE…

Değerli arkadaşlarım bu yazıya ihtiyaç vardı. Çünkü hiç beklemediğim insanlardan saçma sapan sorular duyuyorum. 2 saat çalışsam ilk 2000’e girer miyim? Sence ayda bir kere dışarı çıkıp gezsem olur mu? Arkadaşlarımla haftada bir kere buluşsam kazanmama etki eder mi? Sence Söke’den Ankara Hukuk kazanırlır mı? (Bu arada bu soruyu da bana soruyor :)))
Yani arkadaşlar inanın yaptığımız işin ehli değiliz. Evet harıl harıl çalışıyoruz ama kimse ne yaptıgını, neden çalıştıgını, ne kadar çalışması gerektiğini bilmiyor. O kadar büyütüyorsunuz ki önünüzdeki sınavı ya da bazılarınız o kadar çok küçük görüyorki, adam 2 saat çalışarak derece yapacağını falan sanıyor. Şimdi ben size bildiklerimi anlatayım, siz inanmak isterseniz inanın.

Sponsor Bağlantılar

Birkere unutmamak lazım, her bireyin hedefleri, kapasitesi, sınavı kaldırma gücü çok farklıdır. Yani herkesin başarıya ulaşmak için harcaması gereken emek, birbirinden farklı değerlededir. O yüzden ben çok zekiyim, bir okuduğumu hemen anlarım, 1 soru çözünce o soruyu bir daha unutmam diyen arkadaşlar, hemen yazıdan ayrılsın; çünkü bu yazı onlar için değil benim gibi orta zekalı 2 elli, 2 kollu insanlar için.

Öncelikle mesele kendinin farkında olmakta. Ne diğer insanları küçük görecek ne de kendini küçülteceksin. Çünkü bir insan hangi liseye giderse gitsin kaç saat özel ders alırsa alsın sınav başladığında herkesin kağıdı boştur. Herkes 0 net ile başlar yarışa. Yani önemli olan lisede geçirdiğiniz 4 yıl dan ziyade 160 dakikada göstereceğiniz performanstır. Peki 160 dakikanın güzel olması için ne yapmak gerek? İşte yazımızın mevzusu da bu olacak. Kısa kısa bildiklerimi aktarıp faydalı olmaya çalışacağım…

1) BU İŞ 2 SAAT ÇALIŞMAKLA OLMAZ!! : İnanmayın arkadaşlar; ben hiç çalışmadıydım ama 2000. oldum diyenlere inanmayın. Mümkün değil; mümkünse de eğer, şanslıdır falan ama sorun 2 sene sonra, dünyanın nereden nereye döndüğünü bilmez.(A+B)’nin karesini falan da alamaz. Ne işe yarar ki demeyin. Bunlar kıymetli şeyler. Herkesin kapasitesi farklıdır hikayesinin dışında, bu işin belli ortalaması vardır. Saat bazında konuşmak istemem ama 2 tane MAT 2 kitabını bitirmeyen orta kapasiteli bir insan ilk 2000’e falan giremez. Sadece eser-yazar düzeyinde edebiyat bilen insan 40 net ancak yapar (ZAFERNAME-ZİYAPAŞA). Bu işler ben değer veriyom mat 1 yapıom dikkat!! ”yapıom” demekle olmaz. Emek vermeyene kim yemek vermiş. Çözüm ”inek olmakta” 2 sene inek olcaksın; sonra sana inek diyenlerle gezip tozcaksın… Anladınız işte siz onu…

2) BU İŞ HERKESLE KONUŞULMAZ!! : Şimdi arkadaşlar büyüklerin fikirleri önemlidir falan ama derece yapıcam diyen bir adam, herkesle sınav konuşmamalıdır. Çünkü o tavsiyeleri verenlerin tavsiyeleri; ancak YÜZ bininci olmaya falan yeter. Siz, sizin kadar uzağa bakabilen; rehberliğin kıtabını yazabilecek düzeydeki insanlarla konuşmalısınız. Yani kendisi de bir şeyler başarmış, en azından nasıl başarılacağını görmüş insanların dışındakiler, size zarardan başka bir şey veremez. Edebiyatçının yanına gidersin Ahmet Haşim’i (gurabahan-i laklakan) anlatır. EE sonra hocam ben napıyım nasıl çalışayım?… Ne bilsin kardeşim nasıl çalışacağını, onun görevi mi bu? Sonra sayın hocamda anlatır bir şeyler, öğrencide gider uygular. Ben hangi edebiyat kitabını çözeyim sorusunu gidip rehber öğretmenine mi soruyorsun da nasıl çalışcağını edebiyatçına soruyorsun. Sonra programını annelerine yaptıranlar… Arkadaşlar, annnelerimiz 70 model, onların zamanında ÜSS vardı. Git ne yemek yapmış onu sor, hayatı sor, nasıl düzgün adam olurum onu sor da ne anlar annem LYS’den… İşin özeti şu: Bu iş programsız, stratejisiz olmaz. Stratejisyeniniz olamıyorsanız da sırtınızı dayayacak bir dağ bulmalısınız. Dayandığınız dağ ne kadar heybetliyse, siz de ancak o kadar heybetli olabilirsiniz… Eylül ayından bakıp; Mayıs ayının programının hayalini kuramıyorsanız zor dostum zor…

3) SEVGİLİ, HALISAHA, SİNEMA, DİZİ… : Olur mu? olur. Gönüldür sever, sınav dinlemez. Olmasa iyidir de oluyor işte yapacak bir şey yok. Mesele hayatın merkezine geleceğini yani kendini koyabilmekte. 4 sene sınava hazırlandım. 3 senesinde kız arkadaşım vardı. En başarılı yıllarımı geçirdim o 3 yılda. Ama davul dengi dengine… Allah dersleri önemsemeyen sevgilisi olana yardım etsin deyip geçiyorum bu mevzuyu… Pek tabiki halısaha maçı yapılacak arkadaşlar. Emin olun bu ertesi günkü veriminizi arttıracak. Pek tabiki gezip tozacaksınız. Bunun için azap çekmeye bile gerek yok. 2 gün önce herkesin ilk 100 beklediği çok kıymetli bir arkadaşım; sence film izleyebilir miyim dedi? Neyse… Cevabını ona verdim çok ağırdı zaten… Yani sanki o 2 saatte bin sıra gerileyecek. Bu sadece örnekti sineması, haftada 2 yi geçmiyecek şekilde dizisi bunlar gayet makul şeylerdir. Geçenki yazımda da belirttiğim gibi hayatın uzatması yok arkadaşlar. Hem çalışmak gerek hem de hayatı ıskalamamak…

4) ONA DEĞİL KENDİNE BAK: Herkesin iyi ya da kötü rakibi vardır. Rakip olmak iyi şeydir ama öyle güzel rakip olmak gerekir ki; rakibin de kendin de bir üst seviyeye çıkmalısın. Yani bu rekabet seni çıldırtıp baskı oluşturup, ah o 10 saat çalışmış ben 8 saat çalıştım aman yandım tarzında değil; birbirinizden faydalanacak bir şekilde olmalı. Kendimden örnek vereyim kulakları çınlasın Eda diye bir arkadaşım vardı; ben eşit ağırılıkçının fen çözmesi gerektiğini ondan öğrendim; Alper abim vardı mat 2 ‘n fullenebileceğini ondan gördüm. Azmi Bedia’dan; soru kağıtlarını yakmayı İsa’dan ve daha bir çok kişiden bir çok şey… Yani bir şeyler öğrenebileceğin insanlar ancak rakibin olabilir. Onun dışındakiler basit öğrencilerden öteye geçemez senin için… Kimin ne yaptığı değil senin ne yaptığın önemlidir.

5) DENEME… Önemlidir denemeler… Ama ertesi gün ah kötü geçti diye karalar bağlamazsan; ya da mükemmel geçti, biz bu işi hallettik demezsen. Denemeler yalnızca denemedir arkadaşlar. Kendini denediğin, dersler alabildiğin, o dersi öteki sınavlarada taşıyabildiğin müddetçe anlam taşıyabilir. Yine kendimden örnek vereyim 400 puanı gördüğüm sınavlar geçirdim; bunun yanında 465’leri gördüğüm sınavlar da vardı. Ama ne oldu biliyor musunuz? Gerçek sınavım sayesinde Ankara Hukuktayım… Yani denemelerimi kimse hatırlamaz şuan; ancak ben onlara çok şey borçluyum. Onlardan aldığım derslere falan. Unutmayın full yapılan bir deneme umut vaadetmiyeceği gibi 200 aldığın denemede her şeyi maafetmez. Son güne kadar yılmamaktır tüm mesele…

Bu iş 2 sayfaya sığacak bir şey değil ama karşılaştığım en sık problemler bunlar. Faydalı olurum belki diye anlattım. Bu arada bir müjde tabi kendi müjdem bu 🙂 Öss’de başarı olmanın yollarını anlatmaya çalıştığım kitabımın 26. sayfasındayım. Yazıyorum size yetişmez ama kardeşlerinize yetişecek umarım… Şimdilik bu kadar sizler aklınıza takıldıkça sorun ben yazarım… Son sözüm şudur ki: ”Aldırmayın kimseye, boş sözlere; İNEK olmak zamanıdır. Bütün hayatınız boyunca rahat edebilmek için; size muhtaç insanları mutlu edebilmek için ha gayret ÇALIŞMAK VAKTIDIR…”

NOT: SONU S İLE BİTEN HİÇBİR SINAV, BİZLERDEN ÖNEMLİ DEĞİLDİR…