Nedense her yaz geldiğinde şöhretler çıkar televizyonlarda. Gövde gösterisi yaparlar yaz boyunca, yaz sanki sadece onlar içinmiş gibi. Hep onlar vardır her yerde, evet her yerde. Belkide sadece sanatçı! değil burjuva olmalarından kaynaklanıyordur bu.
Tek istekleri bir gazetecinin karşılarına çııp soru sormalarıdır, sonra senaryosu ortadadır zaten bay ünlünün. Şöhret ve şöhretle gelenler nasıl şeyler bilmiyorum, belki de hiç yaşamadığımdan olabilir. Ama doğduğundan beri yüzündeki maskesini çıkarmayan insanoğlunun o görünmeyen maskesi şöhret olunca ortaya çıkıyor galiba. Şöhret hali bu maskenin ortaya çıkması hali olsa gerek. Maskeli balo içinde müziğe uyum sağlamaya çalışanlarda çıkmıyor değil. Bu uyum sürecindeki maskelilerde bir sonra kendilerini kaptırıyorlar maalesef. Böyle olunca onlara acımıyor değilim. Bu insanlar kendilerine dayatılan yaşam tarzının kendilerini kişiliksizleştirdiğinin ve robotlaştırdığının farkına değiller. Onlara dayatılan yaşam tarzında üretmek ve gelişmek imkansızdır, zaten onlarında öyle bir amacı yoktur. Amaç, gözde olmayı sağlamak ve her zaman insanların gözünde büyütülmektir aslında. Bu büyüklük ve değerlilik hissi muhteşem, büyük zevk verir;sahte gülüşleride, rahat! tavırlarıda bunun büyük bir kanıtıdır.
Ben alay etmeyi, dalga geçmeyi genelde seviyorum. Daha da doğrusu hicivi seviyorum. İnsanlarla alay ederek insanlara yanlışlarını göstermek bir anlamda işimdir benim. Herkes ve her şey benim alay konum olabilir ama alaya alırken alay konusu olmak işimi iyi yapamadığımı gösterir aslında. Bunun için gerçekleri insanlara gösterecek alaylarım da dikkatli olmam gerektiğini bilirim. Ancak düşünün şöhret sahipleriyle alay etmiyorum hiç bir zaman da etmeyeceğim. Çünkü alay edilecek ve gerçekleri onlara anlatacak kadar onları değerli görmüyorum. Şöhret sahiplerinin çoğu genelde faşist anlayışlara sahiptirler. Gaye için insanlardan vazgeçerler, yani sokak diliyle adam satarlar. Yakında yabancı gazetelerde şöyle bir başlık görürsem şaşırmam yani; “80’lerin ünlü faşisti Türkiye’den, 2000’li yılların faşist şöhretlerine”
Bu pragmatist anlayış toplumun her kesimine yayılmış, empati yok olmuş ise o toplumun gerçek bir toplum yapısına sahip olmadığını anlamış olursunuz. Bir-iki sorgulama ile Türkiye toplumunun yapay bir toplum olduğu ortaya çıkar. Yapaylık içinde bulunan toplumumuzun, yapay şöhretleri her geçen gün yapaylıklarını daha arttırmış oluyorlar maalesef. Bazen sahte empati gösterileride işe yaramıyor bence. Çünkü;şöhretlerimiz taptıkları siyasetçiler gibi halka oynar, halka oynamaları bir gün sürer bunun faydasını görmek bütün yıl. Tabii bir de siyasetçilere sulanıp toplum üzerindeki etkisini ve insanlar arasındaki statüsünü arttırdı mı tamamdır. Onlar için madde vardır, toplumun bütün yanlışları onların paraları ile örtülebilir. Kendilerine gereksiz bir önem yüklerler. Halbuki yaptıkları toplumal çatışmadan da, huzurdan da beslenmektir. Toplumun her hali onları etkilemez, güçlü kılar. Yeter ki Onun için o olsun, diğerleri olmasa da olur. Ne yazıydı be. Kendi insanlığımdan bile tiksindim. Vay sende burdasın değerli insan dur sana şarap açayım. ha! bu arada yarın ki gösterinize başbakan da geliyormuş, ona göre giyinin. Bilirsiniz kırmızıyı sever! Kaan Yasin Ersoy der ki uzak durun onlardan, çünkü size ne yapacakları belli olmaz.