Bugünlerde modası geçmiştir bizim sözde Atatürkçülerin. Para musluğu kesildiği için sıkıntıdadır teşkilat-ı sözde Atatürkçüler. Bir şeyler yapıp yeniden muslukların şifasını geri getirmelidir. Şirketin paradan sorumlu başkanı yana yakıla çözüm aramaktadır. Bir anda aklına geçen yıl bir kokteylde tanıştığı Fahri gelir. Fahri, on yıl önce kriz içinde yanıp tutuşan sözde Müslümanları küllerinden yeniden yaratmış ve zirveye taşımıştır. Hemen Fahri’yi arar. Sonrasını oyuncularımızın dilinden aktaralım:
– Fahri abicim bir işim düştü sana.

Sponsor Bağlantılar

– Ne oldu Sami? Kısa kes kardeşim çok işim var.

– Abicim bizim şirketin modası geçti. Halk artık bize destek vermiyor.

– Eee ben ne yapabilirim?

– Tamam  kardeşim de ben ne yapabilirim?

– Bir yolunu bul da bizi düzlüğe çıkar. Bak bu işten sen de karlı çıkacaksın.

– Sizin şirketin ismi neydi?

– Teşkilat-ı Sözde Atatürkçüler

– İçinde Atatürk varsa gerisi kolay. Dinle beni. İlk önce teşkilatı topluyorsun. Daha sonra piyasada ne kadar bayrak varsa alıyorsun. Anıtkabir’e doğru yola çıkıyorsunuz. Sakın üç beş süs köpeğini alıp yola çıkma. Yanında Anadolu’nun bağrından kopmuşta gelmiş insanlar olsun.

– Ya Fahri onlar çok pis kokuyor. Teşkilatımız onları mitinglere istemiyor. Ortamın havasını bozuyorlar.

– Sami en iyi reytingi onlar getiriyor. Azıcık katlanın sizde. Neyse sözümü kesmede anlatayım. Türbanlı, fakir fukara kim varsa çağırın. Kimse gelmezse parayla sokaktan adam topla.  Kelle başı elli verdin mi adam koşa koşa gelir.

– Sonra?

– Bir de sesi güzel, etkileyici birini bul.

– Onu ne yapacağız.

– Anıtkabir’in önüne geldiğiniz anda ağlayarak Atatürk için bir şiir okuyacak. Sakın unutayım deme Fahri. Bu çok  önemli Fahri. Daha sonrasında sıradan Türkiye işleri. Bilirsin işte. O, ağladıktan sonra sizler  her zaman attığınız sloganlardan atacaksınız. Ortam duygusal bir havaya bürünecek. Halk ondan sonra musluklara tonla para gönderecek.

– Aferin Sami. Bu iş tutsun. Seni teşkilatın başına getireceğim.

Fahri elini çabuk tutar. Bulabildiği kadar vatandaşla Anıtkabir’e doğru yola çıkar. Televizyonlar falan derken iş büyüdükçe büyür. Yabancı medya da olanları izlemek üzere Türkiye’ye gelir. Ve üç gün sonra Anıtkabir’e ulaşılır. Kalabalığı gören Fahri bir anda coşar. Küçük çocuğa şiiri okuması talimatını verir. Küçük, talimatın verilmesiyle şiire başlar. Şiir bittiğinde alanda gözyaşları sel olur. Tabii diğer gün de musluklar parayla dolar.

Not: Sömürünün ne olduğunu yabancılardan öğrendik. Daha sonra  kraldan çok kralcı olduk. Kısacası sömürün en şerefsizini biz yarattık. Kardeşim insan kendi değerlerini sömürür mü? Kendine ihanet eden bir milletin sonu ne olur…