Türkiyede Savunma Sanayii ve Sorunları
 
Türkiye’nin savunma sanayii altyapısı kamu kuruluşları ve özel kuruluşlar olmak üzere iki grup halinde sınıflandırılabilir. Kamu kuruluşlarına örnek olarak askeri fabrikalar ve MKEK gösterilebilir. Özel kuruluşlar da genel olarak milli kuruluşlar (ASELSAN, ROKETSAN, HAVELSAN vb.) ve yabancı ortaklı yerli kuruluşlar (TAI, TEI, FNSS, MKAŞ, THOMSON TEKFEN, NETAŞ, SİMKO vb.) olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır.

Son yıllarda özel kuruluşların sayısında artma olmasına rağmen Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ana sistem bazındaki ihtiyaçları, %79 gibi çok yüksek bir oranda, halen yurtdışından karşılanmaktadır. Bu oranın düşürülmesi, diğer bir ifadeyle savunma ana sistemlerinin yurtiçinde üretim payının artırılabilmesi için savunma sanayimizin gelişmesini olumsuz yönde etkileyen sorunların doğru teşhis edilmesinde ve gereken düzeltici önlemlerin bir an önce alınmasında yarar görülmektedir.

Sponsor Bağlantılar

 
Türkiye’de milli savunma sanayinin gelişmesinde sorun olarak görülen konuların başında, uygulanmakta olan bir savunma sanayii politika ve stratejisinin bulunmaması gelmektedir. 1976 yılında Bakanlar Kurulu Kararı olarak bir “Savunma Sanayiini Geliştirme Stratejisi” yayımlanmış, ancak uygulamaya girmemiştir. Gerek tedarik ve gerekse savunma sanayiini aynı amaç ve hedeflere yönlendirebilmek için, savunma sanayii ve tedarik konularını aynı anlayışla ele alan, uygulanabilir nitelikte bir politika ve strateji dokümanına ihtiyaç duyulmaktadır.
 
Milli savunma sanayiinin gelişmesine olumsuz yönde etki eden bir diğer faktör ise tedarik faaliyetlerinin Ar-Ge’ye dayalı olarak yapılmamasıdır. Bu konuda ülkemizde yapılması gereken işlerin başında, ana sistem ihtiyaçlarından milli olması zorunlu olanlarla kritik özelliğe sahip olanların mutlaka Ar-Ge’ye dayalı tedarik ile milli şirketlerden karşılanmasının hedeflenmesi ve Ar-Ge fazı dahil ihtiyaç duyulan kaynağın gerçekçi olarak planlanması gelmektedir. Yabancı ortaklı şirketlerin son yıllarda savunma sanayii alanında daha ağırlıklı rol üstlenmeleri; milli güvenlik, ülkemizin bilim ve teknoloji yeteneğinin yükseltilmesine katkı, sistemlerin bakım-onarım desteği, ülkenin özgüven ve prestiji açılarından değerlendirilmesi gereken bazı konuları gündeme getirmektedir. Yabancı ortaklı şirketlerin ana yüklenici olabildiği bir yöntemle milli savunma sanayiinin kurulamayacağı açıktır.
 
Yabancı ortaklı şirketler genelde yabancı şirket tarafından geliştirilen ve üretilen bir sistemi ülkemizde aynen üretmek amacıyla kurulmuşlardır. Bu tür bir üretimde, askeri bir sistemin gizlilik vasfının ikinci planda kalacağı, Ar-Ge faaliyetlerine ağırlık verilmediğinden ülkemizin bilim ve teknoloji seviyesinin gelişmesine daha az katkı sağlayacağı, tasarım yeteneğinin kazanılamayacağı, idamede daima dışa bağımlı kalınacağı bir gerçektir. Bu sakıncalarından dolayı, milli ve kritik sistemlerin mutlaka milli şirketler tarafından üretilmesi esas alınmalı, yabancı ortaklı yerli şirketler bu kategorideki sistem üretiminde alt yüklenici olarak faaliyet göstermelidir. Yabancı teknolojiler millileşme hedefini aksatmayacak yöntemlerle edinilmelidir.
 
Milli savunma sanayiinin gelişmesine olumsuz etki eden diğer önemli bir konu da serbest rekabetin sağlanması hususunda izlenen yoldur. Avrupa ülkelerinde savunma sistem tedariğinde öncelikle milli güvenliğin sağlanması esas alınarak ve rekabet ikinci plana atılarak hareket tarzı saptanmaktadır. Bu nedenle savunma sistem tedariğinde önce milli ana yüklenici şirket seçilmekte, daha sonra karşılıklı görüşme ile anlaşma sağlanmakta ve sözleşmenin yürütülmesinde maliyet plan kontrol teknikleri uygulanmaktadır.
 
Türkiye’de ise bu yöntemin tam tersi uygulanmaktadır. Ana sistem projeleri için, rekabet yaratılması ön planda tutularak ihale açılmakta ve ihalelere her türlü şirket katılabilmektedir. İhale genellikle en ucuz fiyatı teklif eden şirkete verilmektedir. Milli ana yüklenicilik vasfını taşımayan bu şirketler bazen taahhütlerini yerine getirememekte ve bunun sonucu olarak TSK ihtiyaçlarını zamanında karşılayamadığı gibi milli savunma sanayiinin gelişmesi de olumsuz yönde etkilenmektedir. Yabancı ortaklı şirketlerin ihaleyi kazanması halinde, savunma sanayiinin kurulmasında amaçlanan hususlar milli güvenlik açısından yerine getirilememektedir.
 
Savunma sanayiinde milli teknoloji geliştirerek veya satın alınan teknolojiyi millileştirerek güçlü bir sanayii altyapısına sahip olabilmek için, “milli ana yüklenici” şirketlerin önceden belirlenmesi büyük önem taşımaktadır.