TÜRK’ÜN GÖZÜNÜ OYAN KARGA VE KEMİKLİ KİLİSE

Türk'ün Gözünü Oyan KargaKültürünü ve tarihi yapılarını görmek için gittiğim yerlerde, tarihten kalma kuyruk acılarından oluşan Türk düşmanlığını ve bize olan kini görmeye alıştım. Çünkü Avrupa’nın birçok yerinde Türklere karşı geçmişten kalma bir kin var. Bazıları dışa vurmasalarda… Bu düşmanlığı dışa vuran olaylardan birisiyle de Çek Cumhuriyeti’nin Başkenti Prag’a bir saat mesafede olan Kutna Hora şehrinde karşılaştım. Açıkçası; oraya giderken sadece dünyada bir eşi daha olmayan Kemikli Kiliseyi göreceğim zannediyordum. Ama Kilisenin içerisini gezerken gördüğüm “Türk’ün gözünü oyan karga” iskeleti, Türk düşmanlığının aile amblemine işlenecek kadar hat safhaya ulaştığını görmeme vesile oldu.

KEMİKLİ KİLİSE VE KUTNA HORA
Kemiklerden Yapılmış PiramitKutna Hora; zengin gümüş madeni yataklarına sahip olan yaklaşık bin yıllık bir yerleşim yeri. Efsaneye göre Sedlec Manastırı Başrahibi Heinrich (Jindrich) Çek Kralı II. Otakor tarafından 1278’de Kutsal Topraklara (Filistin) elçi olarak gönderilir. Heinrich, Kudüs’ü terk ederken Golgotha’dan bir avuç toprak alır ve bu toprağı Kutna Hora’daki Manastır mezarlığına serper. Böylece bu mezarlığın Kutsal Toprakların bir parçası olduğu düşünülmeye başlanır. O günden sonra bu mezarlık büyük bir üne kavuşur. Ve bütün Avrupa’dan bir çok insan buraya gömülmek ister. Mezarlık alanı çok genişler. Üstüne bir de 14. yy Avrupa veba salgını eklenir. 1318 salgınında buraya 30.000 kişi gömülür. Bunların arkasından Husit Savaşları mezar sayısını daha da arttırır. Bana göre Husit Savaşları; bizi vahşi ve barbar olarak adlandıran Avrupalıların, kendi yalanlarında bir kez daha boğulduklarının ve birbirlerini yediklerinin kanıtıdır. Husitler; Jan Hus taraftarlarıdır. Jan Hus ise; Protestanlığın babasıdır. Yani anlayacağınız, bu medeniler (!) birbirini yemişlerdir.

Sponsor Bağlantılar

Husitler, 1421 yılında Manastırı yıkıp 500 Keşişi ve binlerce Katolik dindarı öldürürler. Bir Gotik kilise olarak 14. yy sonunda inşa edilen mezarlık şapeli, 1421 yılında Husitler tarafından ateşe verilip esaslı bir şekilde tahrip edilmiştir. Anlayacağınız bu medeniler (!), yine birbirine dehşet saçmışlar. Daha sonra katledilen dindarların kemikleri, kilisenin içerisine monte edilmeye başlanmış ve kemiklerden avize, piramitler ve taçlar yapılmıştır.

İnsan Vücudundaki Tüm Kemikleri İçeren AvizeKemikli Kilisede yaklaşık 40.000 insan kemiği bulunuyor. Kilise içerisinde kemikleri birbirine bağlamadan, üst üste yığılmak suretiyle oluşturulmuş piramitler bulunuyor. Kilisenin ortasında, insan vücudunda bulunan tüm kemikleri içeren büyük bir avize bulunuyor.

Avizenin altında bulunan gizli giriş, bir türbeye açılan kapı konumunda. Burada Kunta Hora’nın ileri gelenlerinden 15 kişinin kemikleri bulunuyor.

Daha sonra Çek ahşap oymacısı Frantişek, kemikleri tamamen özel işlemden geçirerek dezenfekte etmiş ve İmparator II. Josef’in manastırı yasaklamasının ardından manastırın mülklerini satın alan ünlü Schwarzenberg ailesini armasını da kemiklerden yapılı olarak kiliseni içerisine yerleştirmiş.

 
TÜRK’ÜN GÖZÜNÜ OYAN KARGA

Türk'ün Gözünü Oyan Karganın Aile Albümündeki YeriDünyada bir eşi daha olmayan bu Kemikli Kilise içerisinde bizi en çok ilgilendiren kısım, Schwarzenberg ailesinin armasının yerleştirilmesinden sonra başlıyor. Schwarzenberg ailesinin armasının sağ alt kısmında bir kafatası iskeleti var. Bu kafatasının gözünün içerisine gagasını sokmuş halde duran bir karga iskeleti var. Bu sembol, Schwarzenberg ailesinin 1591 yılında Raab Savaşında Türkleri yenmelerini sembolize olarak aile amblemine yerleştirilmiş. Ve adına da “Türk’ün gözünü oyan karga” demişler. Raab Savaşı ve bir ailenin koca Osmanlı’yı yenmesi? Kaldı ki, bahsedilen yıllar Osmanlı’nın dünyayı titrettiği ve Viyana kapılarında Avrupa’nın kilidini açmaya çalıştığı zamanlar. İşin aslı; Osmanlı, 1594’te Raab Kalesini alır. Bir kaç yıllık mücadele sonucu; Satırcı Mehmed Paşa, Avusturya temsilcileri ile barış anlaşması yapmaya çalışırken 1598’de Raab Kalesini geri ele geçirirler. Geri çekilirken kaybedilen birkaç kaleden birisi olan Raab Kalesinde de Osmanlı ordusu mutlaka kayıp vermiştir. Ama bu durumu, sanki çok büyük bir meydan muharebesinde Türkleri yenmiş gibi göstererek çarpıtmak yalancılıklarını, aile amblemine kafatası oyan karga sembolü koymakta vahşiliklerini ve Türk düşmanlıklarını bana bir kez daha gösterdi.

Bu durum karşısında aklıma şu sorular geliyor.

Askerlere moral vermek için söylenmiş bir yalan mı?

Doğanın bile Türkleri sevmediğini göstermek mi?

Türk’ün gözünü onlarca defa deneyip kendileri oyamayınca, kargadan medet umanların acziyetinin göstergesi mi?

Siz karar verin…

Bu gibi durumlarla her karşılaştığımda da  aklıma Mehmet Akif’in şu dörtlüğü geliyor:

Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle- “bu: bir Avrupalı!”
Dedirir -yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi yahut kafesi!

15.06.2009
Emrullah TÖREN