Bu öyle bir iksir olsun ki, sevip sevilmediğimiz anlara ağlamayı bırakıp, bu yaralarımızı geçmişe gömebilelim… Kan ter içinde uyanmayalım rüyalarımızdan. Sürekli aklımızın bir köşesinde eski aşklarımız olmasın.
Artık keşke demeyelim mesela… Yaşadığımız şeyler canımızı yaktığı anda unutalım. Üzülmeye, ağlamaya; vaktimiz, fırsatımız olmasın…
Mesela sevgilimizle boğazda ilk kahvaltımızı unutalım. İlk öpüşünü, ilk bakışını, ilk dokunuşunu, ilk kez elimizi tutuşunu, ilk kucaklaşmamızı… Ve daha önemlisi, ilk ayrılığımızı…
Öyle bir gün gelsin ki yıllardır ağlamadığımızı fark edelim, ağlamayı unutmuş olalım… Öylesine güçlü bir iksir olsun ki, mutluluktan bile ağlamayalım…
Ya da bunları boş verip, hep mutlu olacağımız bir iksirin hayalini kuralım. Karşımıza hep iyi insanlar çıkaran, mutsuzluğa, keşkelere izin vermeyen… Aksine bizi hep iyiki’lerle karşılayan bir hayat sunan…
Zor… Mutlu olmak, unutmaya çalışmak zor… Öyle anlar gelir ki, artık bizi ne bir iksir kurtarır ne de işe yaramayan terapiler… Bir zaman sonra kendimizi boş umutlarla avutmayı bırakırız…
Mesela aklımıza ilk gelen, bizi terk edip giden eski aşkımız olur… Başta kabullenemeyiz, onu geri kazanmak için varımızı yoğumuzu ortaya koyarız sanki suçluymuşuz gibi… Çok zaman geçer çok çaba harcarız. Ama hiçbir şey onu geri getirmez. Hep suçu kendimizde ararız o kutsaldır bizim için… Gidenin o olmasına rağmen ona toz kondurmayız, o hiç hatalı olamaz… Sadece kendimizi mahvederiz.
Önce kendimizi değiştirme çalışmaları… Başkalarıyla tek gecelik beraberlikler… Hayatı hafife almak, hiç bir şey için üzülmeyip hayatı yaşamak… Tabi buna hayat denirse. Belirli bir düzeni olmayan, gittikçe bataklığa çekildiğimiz bir durum…
Ama gün gelir yorulduğumuzu hissederiz… Sahte aşklardan bıkmış, kendimizden bile tiksinir hale gelmişizdir… Evet, kendimizi değerli, mutlu hissettiğimiz anlar olmuştur ama sadece gecelik… Sadece anlık…
Daha önce kurduğumuz “dönecek biliyorum, hatasının farkına varacak ve ben onu affedeceğim” gibi umut veren cümlelere pek inancımız kalmamıştır…
Artık değişik cümleler kurmaya başlamışızdır. “Sevseydi gitmezdi ama… Onu hala seviyorum…”…
Daha sonra… Belki birkaç ay, belki birkaç yıl…
Beklemek bizi çok yormuştur… Artık beklemeyi de bırakırız… Dönecek olsaydı, seviyor olsaydı dönerdi…
Yıllar sonra hayatımıza başka birini almayı başarırız. Mutluluğu bulmuşuzdur. Evleniriz çoluk çocuğa karışırız. Bize her dokunuşunda eski anılar canlanır gözümüzde… İçimiz hala buruk, bir yanımız hala kırık…
Ve yaşanan bunca şeyden sonra ağzımızdan çıkan cümleler sınırlıdır… Sadece… Güçlükle kurduğumuz tek bir cümle…
“Kimseye bağlanmamalıymış insan… “
Beni bir çocuk sevdi. Ama rüya beni kulanmak için seviyormuş.Düşüne biliyor musunuz Beni sadece ümit diye birine kıskandırmak için beni seviyormuş.Ama benu yürekten gerçek sevdim.Ama Ümit diye birisi okuldan ayrılınca …
Beni gerçek sevdi UNUTMAYIN Kİher sevenin 2. hakı vardırç.Onun için bende ona 2. hakı verdim.Çünkü ben sevdim mi tam severim yürekten severim.Gözümün nuru o benim
ELA GÖZLÜM…
4-D SINIFI
İLKER BAYKAL
o söze gerçekten katılıyorum bazen bazı şeyler olmadı diye çok üzülürüz ama sonunda çok mutlu olduğumuz anlar gelir..yorumlarınız için teşekürler arkadaşlar..
Mevlana Celaledin Rumi:
Bazen gerçekleşmedi diye üzüldüğümüz dualarımız için gün gelir iyi ki olmamış diye seviniriz.
gerçekten de yaşanan aşklar ömür boyunca unutulmuyor mu tamam unutulmaz belki şöyle biri vardı şunları yaşamıştık hatırlarsın ama benim itirazım o kalpteki sızıya hiç mi sevmez gönül ondan sonra kabul etmez mi başkasını benim ilk elini tutuğum ilk sevdiğim kişi kocam oma onun için öyle değil bunu kabulenemiyorum eskilerin onun kalbinde bu kadar diri bu kadar derin olmasını kabulenemiyorum eskilerin bir gün silinmesi umuduyla hoşçakalın