Allah, bütün kâinatι insanιn emrine amâde kιlmιş ve ondan sadece ve sadece kendisine „kul“ olmasιnι istemiştir. Hiç bir şeye ihtiyacι olmayan Allah insandan sadece kendisine kul olmasιnι isterken bunu da insan için istemiştir. Zira yarattιğι bu türü „akιl ve irâde“ ile donatan Allah onun mayasιna „kul“ olmayι kodlamιştιr. Dolayιsιyla Allaha kul olmayι kibrine yediremiyenler ya eşya`ya, ya atalarιna, ya hemcinslerine yahutta nefislerine kul olcaklardιr.
Bugün memleketimizde „müslümanlιk“ miras yoluyla tevârüs ettiği için envâi çesit inanç türleri geliştirmiş insanlara rastlamak mümkün. Dinin kaynağιndan uzak kalmιş bulunan insanlarιmιzιn “din“ konusundaki hassasiyetleri ise takdire şayândιr. Ne var ki bu tam anlamιyla „kitapsιz“ bir dindarlιk. Yani dini kaynağιndan öğrenme gibi bir azim ve kararlιlιk yok. Bu konudaki derin cehâlet ne yazιk ki sadece halkιmιzda değil, hoca diye insanlarιn önünde duranlar da en az onlar kadar câhil. Üstelik onlar cahil olduklarιnι kabul de etmiyorlar.
Tabi böylesine münbit bir arazi olunca mâneviyat dünyasιndaki boş arazileri ucuza kapatιp, parsel parsel satmaya kalkιşan „din mafyalarι“ ortaya çιkιyor. Böylesi mafya babalarι ruhsat gâilesi taşιmayan „gecekondu“ derdine düşmüş müşteri bulmak ta hiç de zorlanmιyorlar. Dinin- imanιn da ruhsatι mι olur demeyin sakιn. Evet kitaba uyan din „ruhsatlι”, kitabιna uydurulan din ise „ruhsatsιz“ olandιr. Dinine donu kadar önem vermeyenleri ise hiç mevzu etmeyeceğim.
Ben kendi çevremde bile çoğu zaman şahit oluyorum; televizyonlardan ilmi konuşan bir hoca için onu dinliyormu sunuz? Diye soruyorum, cevap: Onu genellikle anlamakta zorlanιyorum onun için ben falanca hocayι dinliyorum diyorlar. Dinlediği ve hoca dediğinin de „din“ ile ilgisi yok. Adam sadece geçmişin dramatik masal yahut hikâyelerinden bir demet sunuyor veya rivayet kültürünün getirdiği hurafeleri din diye anlatιyor.
Bir kere söze Kuràn ve sünnet diye başlandι mι orada biraz durun. Zira bu insanlar “sünnet” ifadesinden “hadis” kültürünü anlιyorlar. Dolayιsιyla orada bir yιğιn hurafe ve bir yιğιn israiliyyat bulabiliyorlar. İşte bu uydurulmuş dine tipik bir örnektir. İndirilen din de ise Kuràn ve sünnet tâbiri yoktur. Allahιn vahyettiği iki tür ayet vardιr: Birincisi satιrlardaki ayet, ki Kuràn-ι Kerimdir. İkincisi ise „kevni“ ayetlerdir ki başta insan olmak üzere yaratιlmιş olan her şey ayettir. Yeter ki okumasι bilinsin. Hz. Peygamber ise dinin ikinci kaynağι değil, kevni ayetler ile satιr ayetlerini meczedip hayata aktaran ve insanlιk takip etsin diye „iz“ bιrakan bir numune-i imtisâldir. Dolayιsιyla Kuràn, yürüyen peygâmber, peygâmber de yazιlι kitaptιr, yani Kuràndιr.
İndirilen din Hz. Peygâmbere insanlιğιn biricik önderi, örneği, rehberi derken uydurulan din de, bir güruh ona ruhsuz ve biraz da edepsizce „ara kablo“ muâmelesi yaparken diğer bir güruh da bevlinin şifa olduğunu söyleyebilecek kadar densizleşir. Bir taraf aklι putlaştιrιrken diğeri akιlsιzlιğι kutsamak yolunu tercih etmektedir. Halbuki Kuràn „Allah aklιnι kullanmayanlarιn üzerine pisliği boca eder“ (Yunus: 100) buyurmaktadιr. Olsun adam Kuràn okumuyor ki, okusa da anlamιyor ki, hatta onu anlamak bana mι kalmιş diyerek Allahιn „mübin“ dediği kitaba iftira ediyor.
Bazι kendini bilmez çιplak kafa ile uyaran reformist protestan hayranlarι habire din de „iskonto“ yapmak için çιrpιnιrken kιl, vird, hιrka ve cübbe sarmalιndan bir türlü aklιna sιra getiremiyen ham sofular ise habire dine „zam“ yapma uğraşιndalar.
Toplumumuzda „hissi“ bir dindarlιk geçerli olduğu için bu alanda hatιrι sayιlιr miktarda mafya türedi. Bu „din baronlarι“ uyuşturucu yerine tezgâhlarιnda „din“ pazarlιyorlar. Kimi bunu gizliden gizliye kimisi ise açιktan yapιyor. Vallahi! müşteri ganimet…
Bu insanlar arasιnda bence samimi olanlar da mutlaka var ama bana göre onlar da zιr cahil. Bakmayιn siz hemen her konuda arapça bir metin çιkarttιklarιna o metinlerin büyük bir kιsmι Kuràn tarafιndan onaylanamayacak bir anlamda kelâm-ι kibar diyebileceğimiz sιradan sözler. En azιndan din diye anlatιlmamalarι gerekir. Ben hikâyeciyim dersin o zaman anlarιm ama din bu dur dersen o zaman sana Kuràn okumanι ama „ölülere“ değil „dirilere“ okumanι tavsiye ederim.
İndirilen din Kuràn da apaçιk duruyor. Her müslüman kalben kendini verirse oradan kendi nasibine yetecek kadar alabilir, yeter ki bunu istesin. Aksi takdirde ortacağ Avrupalιlarι nasιl papazlarιn oyuncağι olduysa bizim insanlarιmιz da şeyhlerin, şιhlarιn, mesihlerin, mehdilerin, hocalarιn oyuncağι olurlar. Hiç unutmam çocukluğumda bir muhterem amcadan dinlemiştim: Bizim sofularιmιz kadar sosyetemizin de çok itibar ettiği ve âlâ-yι vâlâ ile hazιrlιk yaptιğιmιz Süleyman çelebinin Hz. Peygamber hakkιnda yazdιğι (binlerce şiirden bir şiirdir sadece) naât-ι şerif malum adιyla „mevlid“ sözkonusu olunca uzun uzun bilgi verdikten sonra dedi ki evlâdιm: Mevlidi okuyan „para“ alιr, dinleyen „şeker“ alιr, okutan ise „hava“ alιr.
Okunmuş yâsin için pazarlιk yapmadan fazladan para döken ama aç yatan milyonlarι hiç aklιna getirmeyen sofulara duyurulur.
Uydurulan din habire mucize peşinde koşar. Onun için sürekli peygamberimsi kişiler ararlar. Öylesine uçuk-kaçιk talepleri vardιr ki Hz. Peygamber onlarι kesmez. Peygamberüstü kişiler edinirler ve onlara olağanüstü kerâmetler isnat ederler. Hz. Nuh karada gemi yaparken onlarιn şeyhleri var olan deniz otobüslerine binmek yerine denizin üstünden yürüyerek gidiyorlar, sanki köprülerin suyu çιktι. Allah akιl-fikir versin ne diyeyim. Akιl yoksa „din“ de yoktur. Allah aklι olmayandan sorumluluk beklemez. Din, sorumluluğunun bilincinde olmaktιr. Her iki dünyada da mutlu olmak için Allahιn indirdiği kitabι „yüzünden“ yada „cüzünden“ okumak yerine „aklederek“, „fehmederek“ okumak ve Allah resulünün bιraktιğι „izi“ takip etmek yeterli olacaktιr. Nitekim büyük alimlerimizden İmam Câfer: „Akιl insanιn içindeki peygâmber, peygamber ise insanιn dιşιndaki akιldιr“ demiştir. Aklι veren Allahtιr. Hakkιnι vermek te insana düşer. Aklι putlaştιrmak ne kadar „ahmaklιk“ ise onu yok saymak da bir o kadar „zavallιlιktιr“.
Akleden kalplere selâm olsun.
Baki Selâm ve Saygιlarιmla.
Ömer Erdem
Mainz/Almanya