Akşamları gittiğin iki saatlik kendini bulma seanslarında; öyle çok yiyor, konuşuyor ve öyle çok gülüyorsun ki, kendini kaybettiğinden bihaber rahatladım diyebiliyorsun. Kıyafetlerini, spor aletlerini, ayakkabılarını vs. sığdıramadığından, evinin küçük olmasına o kadar isyan ediyorsun ki; sığdıramadığın onca şeyi sana verene şükretmek aklına gelmiyor nedense… Kumandayı elinde tuttuğun zamanın onda biri kadar tutmuyorsun, Rabbinin sana hediye eylediği rehberi.
Oysa unuttuğun bir şeyler var, beyninin ücra köşelerine sürgün ettiğin. Gözlerin görmez, kulakların işitmez oldu ya, yüreciğinde hissetmez mi oldu bilinmez…
Sen tüm bunları yapar ve yaşarken; dünyanın bir yerlerinde açlık ve susuzluktan ölen insanlar var ey kalbine merhamet nakşedilen insan! Bir lokma ekmeğin kırk parçaya bölünüp, tüm aile bireylerinin boş olan midelerine tın tınnn tınlayarak gönderilişi var. Sen işkemben çatlayana kadar tıkınırken, ağzından bir susam tanesi geçtiğinde şükreden kullar var. Formda kalmak adına; yürüyüşten, koşmalara kadar yaptığın aktivitelerin işe yaramadığına veryansın edeceğine, açlıktan eti kemiğine yapışan insanları gör de şükret haline…
Aç artık gözlerini ne olur? Kulaklarını tıkama yaşanan gerçek dramlara. Bir anne ağlıyor beslenemediğinden, yavrusunu emzirecek sütünün dahi kalmadığına. Çok uzaklarda değil, bak işte orada. Diğeri ise; dilinde en acı dualar ve yüzünde bitkin gözyaşları, salıverdi daha tazecik kuzusunu buz gibi toprağa. Durumlar zor, gönüller kor, susuzluğun kavruğunda…
Sahte ve göstermelik tebessümleri bir kenara bırak da, dolu dolu ama içten, ama samimi ağla… Sana emanet edilen bedenin de bir sadakası var unutma! Körpecik bedenler bir dilim ekmek yokluğunda, sancılar içinde inlerken; Analara uykular kabus, gülmeler haram olmuşken; Vallahi sana hüsran olur bu görmemezlikten gelmen…
İnsanız neticede. Boynumuz kaderin her cilvesine kıldan ince. Ayakkabı bağcığına kadar dilenebildiğin Rabbe, kardeşin için niyazda bulunman çok mu zor haydi söyle?
Haklı olduğumu söylüyorsun, sen ne yapabilirsin ki sorguluyorsun. Elinde bir tas çorban, mataranda dolu suyun, sana göre beş kuruşluk ekmeğin! İşte bunun ederini göndermen yeter daha ne olsun? Komşusu açken tok yatan bizden değildir diyor Gül yüzlü Resul. Herkes gördüğünden, duyduğundan mesul. Göstermene gerek yok, yapacağını yap ama usul usul. Sonrasında tevekkül et ve vaat edildiği üzere ebedi kurtul…
Ne o gözlerin mi nemlendi? İçinde uyuklayan vicdanın mı seslendi? Müslüman azimlidir, ne nefisleri devirdi. Yaratanın sana kullanman için bir de irade verdi.
İşte kalktın gidiyorsun. Besmele çek yolun açık olsun. Dualar seninle, Rabbim her daim yardımcın olsun. Kalbinin lekesine nur çalanlara binlerce selam olsun…
26.08.2011
Sevgili Öznur… Ne diyebilirim ki… Vicdanımın kapısını tıklatığın için Rab’e şükür sana teşekür borçluyum.