Malumunuz Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan CİHANER Ergenekon Terör Örgütü kapsamında, kanun gereği en yakın il olan Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığınca açılan soruşturmada Özel Yetkili Savcı Osman ŞANAL tarafından sorgulandıktan sonra nöbetçi 2.Ağır Ceza Mahkemesince tutuklandı. Hemen ardından sorgulama yetkisi olmadığı gerekçesiyle Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu aldığı karar gereğince Özel yetkili Cumhuriyet Başsavcı Vekili Tarık GÜR ve Cumhuriyet Savcıları, Rasim KARAKULLUKÇU, Mehmet YAZICI, Osman ŞANAL’ın CMK 250. maddesi kapsamındaki yetkilerini kaldırdı. Gerekçe ise CMK 250/3 Maddesindeki amir hükmün ihlal edilerek yetki aşımında bulunulması. Yani Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna göre yargılamayı ancak Yargıtay yapabilir. Yargıtay’da HSYK nın bu kararını destekler açıklamalarda bulundu.

Sponsor Bağlantılar

Buraya kadar her şey normalmiş gibi görülebilir. Asıl sorunda burada başlıyor işte. Çünkü  Yargıtay’ın benzer bir dosya ile alakalı şu an ki durumun tam tersi bir içtihadı var.  İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Asım KORKUT hakkında açılan davayı İzmir Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesince CMK 250/3 maddesi uyarınca görevsizlik verdi ve yargılama yetkisinin Yargıtay’da bulunduğunu açıkladı. İzmir Cumhuriyet Savcılığı ise görev “dolayısıyla değil kişisel olarak işlenmiş bir suç” olduğu için yargılamanın Özel Yetkili Mahkeme’de yapılması gerektiği söylendi. Sonuç olarak dosya Yargıtay 5. Ceza Dairesine gitti. Söz konusu Daire , 5 Haziran 2009 tarih 2009/1-5-esas sayılı içtihat niteliğindeki kararında , soruşturma yetkisinin Cumhuriyet Savcısında, yargılama yetkisinin ise, Yargıtay’da olduğu hükmünü verdi. Kararda” CMK 250. madde kapsamına giren suçlarda , soruşturma , yetkili Cumhuriyet Savcılarınca bizzat yapılır. Bu suçlar görev sırasında veya görevden dolayı işlenmiş olsa bile , Cumhuriyet Savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır.” denildi.

Kaldı ki Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunun 93. maddesi gayet açıktır.

Hakim ve Savcıların kişisel suçları hakkında soruşturma , ilgilinin yargı çevresinde bulunduğu Ağır Ceza Mahkemesine en yakın Ağır Ceza Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısına ve son soruşturma o yer ağır ceza mahkemesine aittir.

Tüm bunları kabul etmesek bile Ceza Muhakemesi Kanunun 251. maddesinin 2. fıkrasında bu durum tartışmaya mahal vermeyecek şekilde şöyle izah edilmiştir.

250. madde kapsamına giren suçların soruşturması ve kovuşturması sırasında Cumhuriyet Savcıları , hakim tarafından verilmesi gerekli kararları , varsa Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca bu işlerde görevlendirilen Ağır Ceza Mahkemesi üyesinden, aksi halde yetkili adli yargı hakimlerinden isteyebilirler.

Kanun maddeleri bu kadar açıkken, her televizyon kanalda bir hukukçunun ayrı görüşlerde fikir beyan etmelerini anlamak mümkün değil. Sonuç olarak HSYK’nın vermiş olduğu karar hem Ceza Muhakemesi Kanununa, hem Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununa hem de Yargıtay’ın 2009 yılında yapmış olduğu içtihada göre  uygun değildir.

Yargıtay Başkanı Hasan GERÇEKER beyefendinin kendisine yöneltilen eleştirilerden dolayı “kanunları iyi okusunlar” cümlesini aslında kendisi için kullanmak sanırım yanlış olmaz lakin başında  bulunduğu kurumun 2009 yılında verdiği içtihat niteliğindeki kararın bugün desteklediği HSYK’nın almış olduğu kararın tam zıttı olduğunu görecektir.

Aslında bu tür tartışmalar Yargı reformunun bir an önce hayata geçirilmesini elzem hale getirmektedir. Bakalım daha neler göreceğiz, neler yaşayacağız güzelim ülkemde.

FARUK ÖNALAN