*** Prof. Dr. Kürşat Nuri Turanboy hocama saygılarımla…

YENİ BORÇLAR KANUNU’NA GENEL BAKIŞ

11 Ocak 2010 tarihinde, 818 sayılı Borçlar Kanununu ilga edecek olan 6098 sayılı Borçlar Kanunu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce kabul edilmiş, 04 Ocak 2011 tarihli ve 27836 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. 6098 sayılı yeni kanunun yürürlüğe gireceği tarih, 684. maddesi gereğince 1 Temmuz 2012 olarak öngörmüştür.
1- YENİ BORÇLAR KANUNUNUN SİSTEMATİĞİ

Sponsor Bağlantılar

818 sayılı Borçlar Kanununda olduğu gibi, 6098 sayılı yeni yasa da iki kısımdan oluşmuştur.

Bu ayrım 818 sayılı Borçlar Kanununda;
Birinci Kısım; Umumi Hükümler
İkinci Kısım; Akdin Muhtelif Nev’ileri, şeklinde düzenlenmişken,

6098 sayılı yeni yasada ise;
Birinci Kısım; Genel Hükümler
İkinci Kısım; Özel Borç İlişkileri, şeklinde formüle edilmiştir.

818 sayılı Borçlar Kanununda Kısımlar Bablara, Bablar ise Fasıllara ayrılarak sistematikleştirilmişken, Yeni yasada ise Kısımlar Bölümlere, Bölümler ise Ayrımlara ayrılmıştır. Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanununda her kısmın altında yer alan bablar ayrı ayrı numaralandırılmamış, kanunun başından sonuna kadar yirmi iki bap şeklinde düzenlenmiştir. Yeni yasada ise, her kısmın altında bulunan bölümler birden itibaren sıralanmış olup, birinci kısmın altında 5 bölüm, ikinci kısmın altında ise 18 bölüm ihtiva edilmiştir.

818 sayılı yasada mevcut bulunan 20 madde, 6098 sayılı yasanın içeriğine alınmazken, 818 sayılı kanunda olmayan 143 yeni madde 6098 sayılı yasada kanunlaştırılmıştır.

2- YENİ BORÇLAR KANUNUN İÇERİĞİ

Her ne kadar sistematiğinde değişiklik olsa da yeni kanunda, 818 sayılı Borçlar Kanununun lafzı ve ruhun korunmuştur. Ancak, ana durum bu olmakla birlikte yeni kanunda ki bazı düzenlemeler, 818 sayılı Borçlar Kanunun öngördüğü hükümlerin tersi istikametinde normlar ihtiva etmiştir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 183. Maddesi, satım sözleşmesinde ‘yarar ve hasar’ın geçmesi durumunu düzenlemektedir. Bu, maddeye göre parça borçlarında yarar ve hasar akdin kurulmasıyla birlikte alıcıya geçmektedir. ( Halin icabından veya hususi şartlardan mütevellit istisnaların maadasında, satılan şeyin nef’i ve hasarı akdin in’kadı anından itibaren müşteriye intikal eder.)

Oysa yeni yasada bu durum 208. Maddede, aksine anlaşma ve ayrık durumlar saklı kalmak üzere parça ve cins borçlarda ‘yarar ve hasar’ taşınırlarda zilyetliğin ve mülkiyetin alıcıya devriyle, taşınmazlarda ise tapu kütüğüne tescille birlikte alıcıya geçer. Devir ve tescil olmaksızın, sözleşme kurulmuş olsa dahi ‘yarar ve hasar’ satıcıya ait olacaktır. ( Satış sözleşmesi, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıyadevretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir.)

Aslında bu düzenleme 818 sayılı kanunun hükmettiği duruma zıt gibi görünse de, doktrinde ki hocalar bu durumun kabul edilemez olduğunu söylemekteydi. Özellikle, Prof. Dr. Gigger ve Prof. Dr. Kılıçoğlu, parça borcunun daha alıcının mülkiyetine ve dolayısıyla da hakimiyet alanına girmemesine rağmen, hasara alıcının katlanacak olmasını eleştirmişler ve tasarruf yetkisi olmadığı halde, hasara alıcının katlanmasını hakkaniyet ilkesi açısından kabul edilemez olduğunu ileri sürmüşlerdir.

Bu nedenle bizde yapılan bu düzenlemenin isabetli olduğu ve menfaatler dengesi açısından daha uygun düştüğü kanısındayız.

3- MADDE NUMARALARI DEĞİŞTİ

6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda, 818 sayılı kanunun madde numaraları ise korunamamıştır. Mesela, Alacağın temliki, 818 sayılı Borçlar Kanununda 162’den itibaren düzenlenmiş iken, 6098 sayılı yeni yasada 183’ten itibaren düzenleme alanı bulmuştur.

Aynı şekilde mevcut yasada Vedia başlığıyla 463. madde’de düzenlenen saklama sözleşmesi, 6098 sayılı yeni yasada 561. madde olarak düzenlenmiştir.

Madde numaralarının aynen korunmamasının nedeni tamamen yasa koyucunun takdiriyle gerçekleşmiştir. Zira, Anayasa Hukuku ilkelerine göre, değiştirilen temel yasalarda madde metni aynen korunmak istenirse, değiştirilen her madde, ben veya fıkra için ‘aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir’ , ‘bu madde kaldırılmıştır’ , ‘aşağıdaki maddeler eklenmiştir’ veya ‘aşağıdaki bentler eklenmiştir’ şeklinde çerçeve maddeler konulmalı ve her bir madde tek tek genel kurul tarafından görüşülüp onaylanmalıdır. Bu durumun, oldukça vakit alacağı ve millet iradesini egemen kılan Meclisi gereksiz bir şekilde oyalayacağı aşikardır. Zaten, Almanya, Fransa ve Macaristan gibi Avrupa ülkelerinde de değişen temel yasaların madde numaraları aynen korunmamıştır.

4- YENİ KANUNUN DİLİ

818 sayılı borçlar kanununun dili, 6098 sayılı kanunda arılaştırılarak Türkçeleştirilmiştir. 22 Nisan 1926’da yürürlüğe giren 818 sayılı Borçlar Kanunu dönemin hal ve şartları nedeniyle, içerisinde Arapça ve Farsça gibi yabancı kelimeleri barındırmakla kalmamış, bugüne göre oldukça ağır bir lisan kullanılmıştı. İşte bu nedenle, dil konusunda yeni yasa, eskisine göre daha anlaşılır ve sade şekilde düzenlenmiştir.

Akdin in’ikadı- sözleşmenin kurulması,
alacağın sıhhati- sözleşmenin geçerliliği,
alacağın temliki- alacağın devri,
meşru müdafaa- haklı savunma,
vedia- saklama sözleşmesi, şeklinde yasalaştırılmıştır.

Yeni kanunun Türkçeleştirilmesi konusunda doktrindeki yazarlar farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bir görüşe göre, mevcut yasa içeriği itibariyle bugünün dilinden oldukça uzaktadır. Bu durum, orta seviyedeki makul zekalı insanların bile kanunu anlamakta zorluk çekmelerine neden olmaktadır. İşte bu sebeple, yeni yasanın kullandığı dilin sade olması isabetlidir.Diğer bir görüş ise, yeni kanunda Türkçeleştirme işlemleri yapılırken Müteselsil, Temlik ve Mütemerrit gibi bazı hukuk terimlerinin doğru Türkçeleştirilmediği, gerek içtihatlarda gerekse doktrinde bu hukuk terminolojisi yerleştiği, bu sebeple de yeni yasanın dilinin ve yapılan Türkçeleştirme işleminin isabetsiz olduğu görüşünü savunmaktadır.