Babasını yenip Tanrıların kralı olarak başa geçerek çevresindekiler tarafından saygı gören Zeus zaman zaman çapkınlıkları ile Hera’yı kızdırır. O güzeller güzeli Leto’ya aşık olur. Bu birliktelikten kızıl saçlı ikizler Apollon ve Artemis doğar. Hera, Zeus’un ikincil ilahelere ve ölümlü kadınlara ilgi duymasını bir türlü içine sindiremez ve onları sürekli tehdit altında tutar. Leto çocuklarını doğurabilmek için Delos adasına sığınır. Hera onlara yılan Pifon’u gönderir ve bin bir türlü işkenceye maruz bırakır. Ama Leto’nun oğlu Apollon büyüdüğünde sihirli oku ile ejderhayı öldürür ve Olympos Tanrıları içinde güzel sanatlar ve gün ışığının tanrısı olarak saygınlığını kazanır. Olympos’luları altın liriyle eğlendiren, çok uzaklara ok atabilen, hastaları iyileştiren, iğleştirme sanatını hastalara ilk öğreten gümüş yayın efendisi okçu tanrı olarak Yunan şiirlerine geçmiştir. Kardeşi Artemis ise av tanrıçası oldu.

Sponsor Bağlantılar

Başka bir zaman ise Zeus’un Hera’ya ihaneti sırasında Hermes doğar. Hermes rüzgar tanrısıdır, babası Zeus annesi ise yağmur perilerinden biri olan Maia’dır. Kanatlı sandalları olan Hermes aynı zamanda tanrıların habercisidir. Hermes’in görevleri arasına ölenlerin ruhlarına Hades’in saltanatına kadar eşlik etmek de var. Apollon’un ölümsüzler arasında en sevdiği tanrı rüzgar tanrısı olan Hermes idi.

Anlatılanlara göre Hera’dan önce Zeus Titan Okeanos’un kızı Metis (Zeka temsilcisi) ile evlenmiş. Ama Moir’ler tanrıların kralına bu birliktelikten doğan çocuğun yönetimi eline geçireceğini söylerler. Zeus bunu duyunca Metis’i yutar. Kısa bir süre sonra Zeus’un şiddetli bir baş ağrısı başlar. O zaman Prometheus’tan balta ile başına vurmasını rica eder. Prometheus bu isteği yerine getirir ve Zeus’un başından onu kızı Athena savaş kıyafetlerinde çıkar. Eski Yunanlara göre, Athena üretici zekanın ve adaletli savaşların tanrıçasıdır. Ülkeyi saldırılardan koruyan bir tanrıçaydı Athena. Bir başka özelliği, Şehir tanrıçası olmasıydı; uygarlığın, el sanatlarının, tarımın koruyucusu, dizginin yaratıcısıydı; atları ilk ehlileştiren oydu. Onun şerefine şehirlerine Athena adını vermişler. Yılan ve baykuş tanrıçanın sembolleridir.

Zeus ile Thebia kralı Kadmos’un kızı ölümlü Semele birleşmesinden oğulları Dionysos doğar. Hera, Zeus’u Semele’den kıskanır ve yaşlı bir kadın kılığına girerek Dionysos’un annesini kandırır. Semele ona kanarak Zeus’tan tüm ihtişamı ile ona görünmesini ister. Zeus onu kıramaz ve yıldırımlardan korkan Semela yedi aylık Dionysos’u düşürür. Zeus Semele’nin düşürdüğü ve sık yapraklı bir sarmaşığın yanmaktan koruduğu Dionysos’u baldırına kancalarla yerleştirir ve zamanı geldiğinde onu ikinci bir doğumla meydana getirir. Böylece Dionysos iki kez doğmuş olur. Nyssa dağındaki nymphaler Dionysos’u büyütüp eğitirler. Dionysos gençlik çağına geldiğinde mağaradaki üzümleri kullanarak şarap yapma sanatını bulur. Şarabın ve esrikliğin tanrısı olarak kabul edilir. En güzel tanrıça şüphesiz kızıl saçlı Afrodit’ti. Onun doğumu ile ilişkin tartışmalar sürmektedir. Bazılarına göre Afrodit Zeus’un kızıdır. Diğerlerine göre ise Afrodit daha önce Uranos’la denizdeki dalgaların bembeyaz köpüğünden oluşmuştur. Afrodit aşk tanrıçası olup, insanların birbirlerine sevgi ile yaklaşması için üzerlerine aşk iksirini damlatan, çiçekleri ve ağaçları baharda rengarenk donatarak,doğayı canlandıran üretken bir tanrıçadır. Afrodit ateş tanrısı olan ve çok sanatkar, ancak topal ve çok fazla yakışıklı sayılmayacak bir görünüme sahip olan Hephaistos ile evlenmiş. Afrodit ve Hephaistos’la ilgili mit her ikisinin de temsil ettikleri sanat ve aşk kol kola olması gerektiğini vurgulamaktadır.

Eski Yunanlar bu tanrıları ‘on iki Olympos tanrısı’ adını vermişler. Bu gruba Zeus, Hera, Athena, Artemis, Afrodit, Demeter, Apollon, Hermes, Ares, Hephaistos, Hestia, Dionysos dahildi. Poseidon ve Hades deniz ve yer altı dünyasında bulundukları için bu gruba dahil edilmemişler.

Guzel tanrıça Afrodit’in adı Homeros’un İlyada’da anlattığına göre Truva (Troya) savaşının başlama nedeni olarak anılmaktadır. Efsaneye göre, Olimpos tanrıları Iolkos Kralı Pelans ile Thetis’in düğünleri için bir araya toplanmışlar. Kavga tanrıçası Eris düğünlerine davet edilmeyince sinirlenmiş. Bir oyun düzenlemiş ve Hera, Afrodit ve Athena’nın oturduğu ziyafet sofrasına, üzerinde ‘en güzele’ yazılı bir elma atmış. Elmanın kimin olduğu üzerine 3 güzel tartışmaya başlarlar ve Zeus’tan bu sorunu çözmesini isterler. Zeus işin içinden çıkamayınca, çareyi Troya Kralı Priamos’un oğlu Paris’i rehber ilan etmekte bulur. Güzellerden her biri kendisini seçmesi için Paris’e bir şey vaat ederler. Athena ona savaşta yenilmezlik gücü vereceğini vaat eder. Hera Paris’i Asya’nın hakimi yapacağını söyler. Paris Afrodit’e kanar ve dünyanın en güzel kadınını elde etmek için Afrodit’i yarışmanın birincisi seçer.

Bu güzel kadın Sparta Kralı Menelaos’un karısı Helen’di. Paris, Afrodit’in yardımıyla Sparta’ya gider, Helen’i kaçırır, prensi olduğu Troya şehrine geri döner. Bunun üzerine hakarete uğramış Menelaos, Akha ordularını toplayarak Troya’ya savaş açar. Böylece 10 yıl sürecek Troya savaşı başlamış olur.

Her iki taraf da zaferler kazanır. Sonunda Ithake kralı Odysseus tahta atı icat ederek, Troya’nın kapılarına götürür. Troya’lılar bu büyük ata hayran kalarak onu şehir duvarlarından içeriye taşırlar. Atın içinde saklanmış olan Yunan askerleri gece olunca saklandıkları yerden çıkarlar ve Troya’yı ele geçirirler.

Menelaos güzel Helen’i affeder ve birlikte Sparta’ya döner, mutlu bir yaşam sürerler. Maalesef diğer kahramanları aynı kader beklememektedir. Özellikle Odysseus uzun yıllar vatanına dönmek için mücadele verir.

Troya’dan uzaklaşan Odysseus’un gemisi denizde fırtınaya esir düşer ve zalim, insan eti yiyen devlerin adasına sürüklenir. Durumdan bihaber Odysseus ve on iki arkadaşı sahile çıkarlar. Burada onlar tek gozlu dev Polyphemos’a esir düşerler. Polyphemos yakalayabildigi Odysseus’un arkadaslarini birer birer yemeye baslar. Odysseus, devi, yanlarında getirdikleri Ismaros şarabı ile sarhoş eder ve tek gözünü çıkarır. Odysseus ve kalan adamları, mağaradaki surunun arasına karışıp devin bacaklarının arasından dışarı çıkarlar.

Odysseus ve adamları özgür kaldıklarına sevinir ve yollarına devam ederler. Polyphemos denizler tanrısı Poseidon’un oğluydu. Oğlunun kor edilmesine çok kızar ve ileride Odysseus’un eve dönüş yolundaki gecikmelerine sebep olur. Bir süre sonra Odysseus Aiaie adasına, Güneş Tanrısı Helios ile Okeanos ‘un kızı Perseis’ten doğma büyücü Kirke’nin yaşadığı bölgeye çıkar. Güzel Kirke, Odysseus’un arkadaşlarına şarap içirerek domuza cevirir. Tanrı Hermes, Odysseus’un yardımına koşar ve ona bir ot vererek domuz olmasını engeller. Odysseus Kirke’yi yener ve onu arkadaşlarını eski haline dönüştürmeye zorlar. Kirke Odysseus’u Hades gidip bilici Teiresia’in ruhuna danışması koşuluyla serbest bırakacağını söyler. Odysseus bir takım zorlukları atlatarak bunların da üstesinden gelir.

Daha sonra Odysseus peri Calypso’nun adasına çıkar ve orada yedi yıl esir olarak yaşar. Malta olduğu sanılan bu adadaki esareti, Athena’nin Zeus’a yalvarması üzerine sona erer. Zeus tarafından tekrar görevlendirilen Hermes, Calypso’ya Zeus’un emrini iletir. Calypso onu serbest bırakır. Bu olaydan sonra bir çok zorlukların sonunda Odysseus vatanı Ithake’ye döner ve çok sevdiği karısı Penelope’ye kavuşur ve uzun yıllar mutlu yaşam sürerler.