Biz, öyle geri zekalı bir toplumumuz ki her söylenene sorgulamadan hemen inanı veriyor ve ona göre kafa patlatıyoruz.

Nedir bu yalanlar, aldatmaca ve kandırmacalar?

Özellikle bu “Kürt sorunu” denilen sorundaki ilk yalan/yanlış şu;
“Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni birlikte kurduk, bu nedenle her iki toplumun da hakları aynı ve eşit”… İddia edilen ve dayatılan bu…

Sponsor Bağlantılar

Gerçekten böyle mi, şöyle bir bakalım isterseniz…

Yıl 2013, yani bugün…

Türkiye’nin bugünkü nüfusu; 75 milyon…

Kürt nüfusu ise yaklaşık 15 milyon…

Oranlarsak; 5’te 1’i Kürt nüfus günümüzde, yalnızca ve sadece 5’te 1’i…

Gelelim Yıl 1923’e… Yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş tarihine, hani o cumhuriyeti birlikte kurduğumuz tarihe…

O zaman ki nüfus; yaklaşık 12 milyon…

Sizce Kürt nüfusu kaç ve Türk nüfusuna oranı ne o günlerde?

Bugünkü oranla, “bire bir” artışı kabul etseniz dahi, ki değil, o gün için Kürt nüfus 2.4 milyon civarına denk düşüyor.. Öyle ise nasıl bir “birlikte kurduk ve eşit haklara sahibiz” bu?

Hal bu ki, Kürt ve Türk nüfuslarının 1923’ten buyana artış oranları asla eşit değil…

Çünkü, bugün bir Kürt kökenli ailenin çocuk ortalaması, son yıllarda azalma eğilimi gösterse dahi yaklaşık 6 seviyesinde, Türk ailenin ise yalnızca 2… Yani Kürt nüfusun Türk nüfusa karşın artış oranı 3 katı seviyesinde… Bir de bunu “artan oranı” düşünerek 1923’teki Türk-Kürt oranını hesaplayın. Belki de 10’da biri, yani 12 milyonda 1 milyon 2 yüz bin cıvarlarında. Nasıl bir “birlikte kurduk” bu, nasıl bir “aynı ve eşit haklara sahibiz” bu! Şimdi çaktınız mı köfteyi?

Vallahi de billahi de; ister ırkçı deyin, ister faşist deyin, ne halt derseniz deyin, işte yalın gerçek bütün çıplaklığıyla aha da bu…

Bu nedenle diyemezsiniz ki; resmi dil Türkçe’nin yanında Kürtçe de olsun, diyemezsiniz ki; iki bayrak da yan yana asılabilsin, diyemezsiniz ki burası “Kuzey Kürdistan” olsun diğer taraf Türklerin yaşadığı Türkiye.

Eğer bunları der, ayrılık bayrağını açar ve diretirseniz, size bir zamanlar hepimizin oynadığı sevimli bir oyununun ne denli sevimsiz hale gelebileceğini buradan hatırlatmak isterim;

“Evli evine, köylü köyüne, evi olmayan sıçan deliğine”…

Bilmem anlatabildim mi!!!