Yazar: aziza

Aman Ha Tıp'a Gelme!

Aklin basindayken gözüm liselimGünahı boynuna at tıpa gelmeBaş belasi olur hazırlık belkimÖss formunu yirt tipa gelmeSimsiyah saçların eline gelirYirmibeşe varmadan keline gelirNot boyun aşmazsa beline gelirGövdeyi bir işe at tıpa gelme Hocalar bir alem dersler bir alemKurtaramaz seni gelse sülalenİnek der alay eder güler el alemBir meslek sırrına yet, tıpa gelme Cayır cayır paran gider her seneÇatlasan tek kuruş girmez keseneBir de bütünleme patlar enseneMeslek okulun da yat tıpa gelme Derse yetişilmez akşamdan gitsenGene geç kalırsın anfide yatsanBir senede bitmez nota göz atsanBaşka bir belaya çat tıpa gelme Çalışsan günlük otuz kırk saatHer türlü sınavda edersin rahatSende değil gönderende kabahatSonuç belgesini yut tıpa gelme Kitaplar, notlar kafayı yersinKadavradan evvel kefen giyersinHer gece rüyanda kemik sayarsınAkşamdan mezara yat tıpa gelme Köyünde gelmeden olursun doktorOkul bitse de tıptan haberin yokturAziz diyorsa hikmeti çokturİyi dinle sözüm tut, tıpa gelme Hazırlık bitmeden canına yeterEvin, memleketin gözünde tüterDönem bir, iki, üç ölümden beterDavarı sığırı güt, tıpa gelme Yok mu yerine gönder ikizinDua eder sana olgun ve kızınYanına koşul sarı öküzünSabana, düvene git, tıpa gelme DR. AZİZ ALPER...

Devamını Oku

Çok Garip Şeyler…

Bir garip ağlar, damla damla yaşlar ile. Yaşlanmış bir ihtiyarın dilinden akar kelimeler. Çevirir kasketini enseye doğru. Görünür alnında üç beş beyaz tel saç. “Bir abdest alayım delikanlı başlarız”  der sohbete. Hava kararmaya yakın, ihtiyarın kolunda ağarmış kıllar ıslak. Bir ezan okunur yükseklerde, ihtiyar niyete gider aksayarak. Amin der kavuşur elleri yüzünde. Yaklaşır tümsekteki tahta masaya, oturur tabureyi gıcırdatarak. Dayar elma bastonunu sağ omzuna.Ah evlat! Bilsen seneler nasıl hızlı geçti. Bir bardak su gibi tükenip gitti. Bulandı gözlerim, peltek konuşurum, bak tutuyor mu dizlerim? Ağlarım evlat; evvelce ağlamadığıma, yanar şimdi yüreğim; evvelce yanmadığına… Sakin ol ihtiyar anlat ağır ağır. Geçmişten bahset yeni nesil sağır sanma. Güller hala kırmızı, çiçekler açıyor. Etraf yeşil, dağlarda kar var, dünya dönüyor. Sen ağlıyorsun. Sakin ol anlat ağır ağır. Duyacaktır seni neslin, sağır sanma. Tam yetmiş iki sene tükettim şuracıkta. Şu küçücük köyde… Çocukluğumdan beri; gördüğün dağlarda davara giderdim. Soğuktu evlat çok üşüdük. Aç kaldık. Günlerce davarlarla dağlarda yattık. Çocuktuk; başta eğlenmek için yaptık. Ve anladık; ekmek parasıymış meğer. Zor geldi sonradan, üstelik pek bir şey kazanmadık. Bak ta gör! Babamdan kalan elma ağacı bastonum. Başka neyim var evlat. Evlat bile kalmadı. Yine davarlarla dağdaydık dört arkadaş. Dağlar köye uzak, bak ta nerde. Şu gördüğün yerin arkasında, göremediğin yerde. Seslerin işitilemediği yerde! Hanımlar sabahları, süte gelirlerdi ellerinde darıları. İki kez sağarlardı hayvanları. Biri gün ağardığında, diğeri güneş batmaya yakın. O gün de geldiler; hava...

Devamını Oku