Yazar: Ömer Faruk Zengin

Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a Müdahalesini İşgale Dönüştüren Gelişmeler

Giriş Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali, 1980’li yılları etkileyen en önemli olaylardan biridir. Bu işgal, hem Sovyetler Birliği’nin iç hadiseleri ile ilişkilidir hem de başta Afganistan ve Ortadoğu olmak üzere dünyanın birçok bölgesini etkileyen bir olaydır. Bu yıllarda Sovyetler Birliği’nin iç politikaları ve bu politikaların ekonomik, siyasal, sosyal ve demografik sonuçları, Afganistan işgalini etkilemesi bakımından önemlidir. Zira 1980’li yıllar, yetmiş gün süren Paris Komünü’nün yanında yetmiş yıl ayakta kalmış Sovyetler Birliği’nin son dönemleridir. Gorbaçov Yönetiminin politikaları, içeride yeniden yapılanmayı amaçlayan “Perestroyka” politikaları ve daha birçok iç mesele, işgal için dönüm noktası mahiyetindedir. İşte bu yüzden Afganistan’ın işgalini Sovyetler Birliği’nin iç politikalarından bağımsız görmek mümkün değildir. Afganistan’ın İşgali Sovyetler Birliği’nin iç politikalarından bağımsız olmadığı gibi bu ikisi arasında çok büyük ilişki de söz konusudur. Özellikle perestroyka olarak adlandırılan ve bir çok soruna çözüm olması amaçlanan iç politika uygulamaları, işgalin niteliğini ve işgal sürecini önemli ölçüde etkilemiştir. Tüm bunların yanında dönem “Soğuk Savaş” olarak adlandırılan bir dönemdir. İkinci Dünya Savaşından sonra ortaya çıkan iki kutuplu dünyada Sovyetler Birliği kendine hem siyasal hem de ekonomik bir alan açma niyetindedir. Şurası bir gerçektir ki Amerika Birleşik Devletleri ile birlikte Soğuk Savaş’ın esas aktörü durumunda olan Sovyetler Birliği, bu çekişmede nüfuz alanını genişletmeyi amaçlamaktaydı. Afganistan ise, Batı Asya ile Ortadoğu ve Orta Asya ile Basra Körfezi ve Hind Okyanusu arasında bir geçit noktasıdır. Yani ülkenin stratejik pozisyonu önemli bir noktadadır. Ayrıca Afganistan’da İslamiyet, halkın inancında...

Devamını Oku

Merak ve Arayışın Mevlana Merkezli Olarak İnsanlık Tarihindeki Yeri

İÇİNDEKİLER GİRİŞ1.BÖLÜM: MEVLANA’NIN DÜNYASINDA ARAYIŞ  A. MEVLANA CELALEDDİN RUMİ: BİR AŞK YOLCULUĞU  B. MEVLANA’YI ETKİLEYENLER VE MEVLANA’NIN ETKİLEDİKLERİ2.BÖLÜM: MERAK, SORGULAMA, KEŞİF VE ENGELLER  A. SOKRATES’E YAPILANLAR  B. GALİLEO GALİLEİ’YE YAPILANLAR  C. DOĞU DÜNYASINDAN BİR ÖRNEK: “NEFİ”  D. MEVLANA’YA YÖNELTİLEN ELEŞTİRİLER  E. TASAVVUF ANLAYIŞINA GÖRE “MÜSTEHCENLİK”SONUÇKAYNAKÇA GİRİŞ Merak, yaradılışından itibaren insanın hayatına bazen iyi bazen kötü yön veren ve insan hayatının içini dolduran önemli bir duygudur. Hem insan hem de insanlık için temel ve vazgeçilmez bir duygu olan merak, beraberinde arayışı, sorgulamayı en nihayetinde bir keşfi meydana getirir. Zira keşfi meydana getiren merak duygusu ilk insandan beri sadece bireyi değil, toplumları, inanışları, tek tanrılı ve çok tanrılı dinleri dahi etkilemiş ve yönlendirmiştir. Merak duygusu, toplumsal, dinsel veya mezhepsel birlikteliği sağlayan keşifler ortaya çıkardığı gibi toplumsal, dinsel veya mezhepsel çatışmaya sebep olan keşifler de ortaya çıkarmıştır. İster düşünsel isterse bilimsel bir keşif meydana çıkarsın, neticede kimi zaman birlikteliğin sağlanmasına katkıda bulunmuş, örgütlenmeyi ve dayanışmayı sağlamış kimi zaman da bu birlikteliğin bozulmasına sebep olan çatışmaya temel sebep olmuştur. Tüm bu gelişmelerin temel yapıtaşı olarak gösterebileceğimiz merak duygusu ve keşfetme olgusu, 7.yy’da ortaya çıkmış olan İslam dininin düşünüşünü de etkilemiş, dinin anlayışını ve emirlerini sorgulatmış, aynı konuda farklı sesler çıkmasına sebep olmuştur. İslam dininin kutsal kitabı olan Kuranı Kerim de bu sorgulama ve düşünmeyi “Hala düşünmeyecek misiniz?”(Nahl-17) gibi ayetlerle teşvik etmiştir. Her ne kadar sorgulamayı, araştırmayı reddedip dogmalarla ve saplantılarla hareket eden zihniyetler...

Devamını Oku