Yol Gösteren Demokratik Planlama Güdümünde Piyasa Ekonomisi

GİRİŞ Tarih boyunca insan ve toplum ilişkileri karmaşık özellikler göstermiş, tabiata karşı verilen mücadelede insan emeği ve bunun örgütlenme biçimi, değişik biçimler almış, biçimler değiştikçe, siyasi yapılar değişmiş, savaş ve barış dönemleri, baskı ve ticaret dönemleri birbirini izlemiş/tamamlamış ve tüm bu gelişimi açıklamak için çeşitli kuramlar ileri sürülmüştür. Hıristiyan filozoflara göre; bütün milletler, kaderi ancak tanrının planıyla bağlantılı olarak anlaşılabilir olan, daha genel bir insanlığın alt dallarından ibarettir. Tarih, tanrının insanı yaratması ile başlamıştır. Dünyanın yaratılışı, aydınlık ile karanlık arasındaki çatışmanın ürünüdür. İnsan ruhu, karanlığa karışmış aydınlığın ögesidir. Kurtuluş, karanlığa yakalanmış olan ışık parçacıklarının gerçek yurtlarına dönmesi ile gerçekleşecektir[1]. Tarih, mahşer gününde insanın kurtuluşu ile birlikte; (tanrının imparatorluğunun başlamasıyla) sona erecektir. Daha sonra ünlü filozof Kant tarihsel gelişmenin evrensel yasalarını tespit etmeye çalışmıştır. Filozofun, “Kozmopolit Bir Bakış Açısından Genel Bir Tarih Fikri” başlığını taşıyan makalesinde açıkladığı görüşlere göre, evrensel ve amaca yönelik bir tarih yazımı mümkündür. Asosyal bir sosyal varlık olan insan, bu bencil çelişki sebebiyle diğer insanlara karşı yürüttüğü savaşımı bırakarak, özgürlükçü bir toplumda onlarla birleşmek zorundadır (çünkü böyle bir savaş dahi, hükmedebileceği insanların varlığı halinde mümkün olacaktır). Bu şekilde oluşan toplumlar da, bilimsel, sanatsal, teknolojik gelişmeyi teşvik ederek, birbirleri ile rekabet etmeyi sürdüreceklerdir. Kant, sadece evrensel gelişmenin yasalarını tespit etmekle yetindiğini; tarih yazımının, tarihçilerin görevi olduğunu belirtmiştir. Kant’ın evrensel tarih yazımına ilişkin teklifine yanıt, Hegel’den gelmiştir. Filozofun görüşüne göre; tarih, aklın (kolektif insan bilincinin) kendisine (varlığına) ilişkin...

Devamını Oku