Küçüğüm
Küçüğüm acılarına çare olamadığım için üzgünüm. İçinde kopan fırtınalarına liman olabilmeyi ne çok isterdim bir bilsen. Ya ben anlatamıyorum ya da sen anlamak istemiyorsun. Kapıları kapatmışsın açmama izin vermiyorsun. Anahtarlarını nerelere koydun küçüğüm; yoksa bilinmez okyanusların derinliklerinde mi kaybettin, kalbinin anahtarlarını. Ya o anahtarları köpek balıkları yutarsa, biliyor musun bilmiyorum anahtarların açacağı kalbinin değerinin farkında mısın? Dünyalara değişmeyeceğim kadar değerli olan kalp hazinesinin yabancı, zararlı ellere geçmesi benim ölüm fermanım demektir. Sen bunları bilmiyorsun tabiî ki. Ya da bilmek işine gelmiyor. Ah küçüğüm, bakışlarındaki o kızgınlık ifadesinin anlamını bir anlayabilsem. Sanki birilerine kızgınsın ve bakışların o kızgınlığın ifadesi olarak hep kızgın seyrediyor dünyayı. Senin yüzündeki hüzün çizgileri beni ne kadar yaralıyor bilmiyorsun değil mi? Bilsen kendini bu kadar bırakıp benim canımı bu kadar yakmazdın değil mi? Hayallerini kaybetmişsin, geçmişini unutmuşsun söylesene bana sahi sen ne ile hayat buluyorsun. Tüm hayat kaynaklarını kendi ellerinle kör bıçaklarla kesmişsin. Geriye sana kalan sadece acı ve ızdırap bir de içine akıttığın gözyaşların. Aslında senin içine akıttığın gözyaşların benim içimi daha çok yakıyor. Bilmiyorum ki seni neden bu kadar çok sevdim. Belkide karanlığına bir mum olabilmek içindir. Ya da senin yaşayamayıp da benim çok güzel yaşadığım çocukluğumdan utandığım içindir ya da senin hiçbir zaman sahip olamadığın sevgi kaynaklarından sana aktarmak içindir, bilmiyorum küçüğüm henüz adını koyamadığım bir sebep işte… Ama sen neden sebeplere bu kadar çok takılıyorsun ki? Bir sebep işte adı ne olursa...
Devamını Oku