Minnetİsa peygamber Allahın kendisine verdiği mucizesiyle bir günde dokuz yüz gözü görmeyen hastanın gözlerini açmış ve içlerinden sadece biri teşekkür etmiş…

 

Sponsor Bağlantılar

O bir peygamberken minnet duymamış insan, olaya böyle bakarsak fazla beklentimiz olması ne kadar doğru olacak bilemiyorum ama kötü örnekler emsal teşkil etmesin diyerek iyilere yönelmekte yarar var.

 

Yapılan bir iyiliğin karşılığında köle olmak değildir minnet, ama bu gönül borcudur, maddi ya da manevi hiç değişmez, çünkü ödenmez.

 

Bu gün başımız paraya sıkışsa ve arkadaşımız el uzatsa belki yarın onu katıyla ödeyebiliriz, ancak ödenmiş olur mu?

 

Sadece madden borcumuz kalmaz, ama dünkü sıkıntımızı giderdiği bize yardım ettiği için ona daima minnettar oluruz.

 

Oluruz diyorum ama acaba olmalı mıyız demeliyim, artık bu duyguların çok fazla yaşandığını görmüyorum.

 

İnanılmaz kırıcı ve kişiyi yaralayıcı nankörlük bütün ihtişamıyla dolaşıyor hayatımızda.

 

Artık o kadar çığırından çıktı ki her şey, şimdi gerçek anlamda düşmüş ve bizim yardımımızla ayağa kalkmış insan, kalkar kalkmaz ilk çelmeyi bize takıyor, bırakın minnet duymayı da…

 

Ya da elimizden gelen her şeyi yapıyoruz bir yerde tıkanıyoruz, o güne kadar yaptığımız tıkandığımız noktada siliniyor ve biz yaramaz adam oluyoruz.

 

Hani arkadaşını kırk yıl sırtında taşıyan adam az nefes alayım diye sırtından indirince arkadaşı sen beni ne zaman sırtına aldın ki demiş ya, işte o duygu bu duygu…

 

Bu hiçbir anlayışa sığmayan çok bencil tek taraflı bakışımızla belki de hep yalnız hep kendimizle yaşamak zorunda kalıyoruz.

 

İyilik yap denize at halik bilmezse malik bilir atasözüne uyarak yinede bize ihtiyacı olanın yanında olmamız hiç birimize bir şey kaybettirmez, her şeye rağmen yapılan güzel şeylerin bir şekilde karşımıza geleceğine inanıyorum, belki aynı kişiden cevap alamayacağız başka bir anlamda bize ulaşacak.

 

Bir göz ağlarken öbür göz gülmez, bizden kilometrelerce uzakta olan bir afet için hiç tanımadığımız insanların acıları mağduriyeti bizi aynı ölçüde yaralar, asla yapacağımız yardıma karşılık bekler bir tavırda harekete geçmeyiz, bunu sadece insani duygularımızla yaparız, nasılsa ödeşiriz demediğimiz sadece yardım anlayışımızdır.

Sergilenen dayanışma sıcaklık ihtiyaç halindekine el uzatma, maddi gücü olanın madden, olmayanın manen destek olması hangi birimizin gözlerinden yaş boşaltmaz?

Nimetşinaslık yapılan hiçbir şeyi unutmamak müteşekkir olmak gerçekten kişileri büyüten yücelten duygular, çevremizdeki herkese ihtiyacımız olabilir, hepimizin birbirinin yardımına muhtaçlığı olacaktır, kendi kendimize yetemediğimiz zamanlarda bize uzanan sıcak el hayatımızı nasıl da ısıtır…

 

İyilik yapmak da bizi manen rahatlatan gece başımızı yastığa koyduğumuz vakit derin nefesler almamıza sebep olan bir eylemimiz, bu alış veriş güzel, ihtiyacı olanla yardım edenin arasında yaşanan çok özel çok derin bir zenginlik.

 

El verenin yaşadığı manevi huzur tutunanın giderilen sıkıntısı bir nebze de olsa rahatlaması bence hiçbir hazza değişilmez.

 

Sadece teşekkür etmek yapılanı unutmamak bu güzelliği taçlandıracaktır ve unutulmadığı için bizi ayrıca şevklendirecektir.

 

Yapılan iyiliğin söylenmesi kadar unutulması da çirkin, ama bu gün esefle gördüğümüz tablo bu, kaşığıyla verip sapıyla çıkaran insana karşılık, sen ne yaptın politikası…

 

Bu hepimizi bir yere taşıyor, zaman içinde teşekkürü unutmuş ve ihtiyaç halinde çevremiz boşalmış kimsesiz ordular oluşturuyor, bu gün söylediğimiz kalabalıklar içinde yalnızlık yaşamamız, unuttuğumuz minnettarlıkla temelini sağlamlaştırdığımız bir yaşam biçimi.

 

İyilik yapmak özellikle bu iyiliğe ihtiyaç duyanlar için büyük değer taşır, bunun sınırı yoktur, cömertliğin ölçüsü olur mu?

 

Sadece kendi için yaşayan salt kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden insan ne kadar fakir ne kadar kimsesizdir, ben kendimce bu insanları şöyle değerlendiriyorum, kocaman bir sofrada her türlü yiyecek var ama ya şekeri yok ya tuzu, yani yavan…

 

Tarlaya mısır ekip buğday biçemeyiz ne ekersek onu buluruz, bu yüzden soframızı tatlısıyla tuzlusuyla zenginleştirelim.

 

Gönlüm çok dolu, güzel olanlar çoğalsın eksilmesin istiyorum, küçük saydığımız incelikler bizi zarif, erdemli onurlu yapacak önemli detaylar.

 

Hiçbir şeyi boş vermeden yaşamak bu günü de kurtardık düşüncesinde olmadan, bu günün yarınını da hesaplayarak hareket etmek kendi sigortamızı oluşturmak değil mi?

 

Peygamberimizin bir çok hadislerinde işaret ettiği ve ısrarla teşekkürü söylediği sözler, hiç de yabana atılmaması gerekenler, bunlardan biri.

 

İnsanlara teşekkür etmeyen Allah’a teşekkür etmiş olamaz.

 

Kendimiz için istediğimiz her şeyi karşımızdaki içinde istemek bizim gani gönlümüze yakışan olur, hasetlik, kıskançlık, hep bende olsun hatta ondakini de alayım hırsı, yardım severlik anlayışımızı kökünden koparan bize de teşekkürü unutturan çirkin ahlaktır.

 

Hiç unutmam diye anlatabileceğimiz bizlerde güzel izleri kalmış anılarımız olmalı, unutamadığımız iyilikler unutulmayan iyiliklerimizle ödeşsin, bu karşılıklı hediyeleşme anlamı taşısın, yaptığımız iane, sadaka, yardım yada adı her ne ise başa kakınç tavrıyla değil, incitmeden veren incinmeden alan bir şefkat bir muhabbet bolluğunda olsun…

 

Ve ille de unutulmasın ve ille de teşekkürsüz kalmasın.

 

Cömertlik ve merhamet şefkatle kardeştir, malının eksilmesini yapacağı yardıma bağlayan nekes, hiçbir vakit zengin değildir.

 

Paramızı da vaktimizi de kendimizi de sıkışanın yanında tutabilirsek, bu güzel bir ortaklık oluşturur, çünkü paylaşırız iyi günde de kötü günde de birliktelik dostluk adına yapılan en erdemli davranıştır ve asla teşekkürsüz kalmasın…

 

Toplumdaki birlik önce ailedeki dayanışma ve sevgide doğar, etle tırnak gibi asla ayrı düşünemeyiz, birbirimizden kopuk yaşamak dert onun derdi bana ne demek olmaz, el vermek birleşmek sorun her neyse dayanışma sağlayarak halletmekle mükellefiz, çünkü bu bugün bir yakınımıza yarın bize olabilecek sevgi nöbetidir, ben yokum denir mi?

 

Yardımlaşmak birbirimize tutunmak hepimizi daha da sağlam daha da güçlü kılar, ya tökezlersem korkusunu yaşamadığımız da nasılsa beni kollayan nasılsa tutabileceğim bir elim olur düşüncesi hayatı daha kolay daha güzel yaşanır eder.

 

Bu yaslanmak değildir ama güvenmektir, hiçbir şeye güvenmeyen hiçbir şeydir, böyle olmasın…

 

Ve hangi şekilde sunulursa sunulsun minnetimizi ifade edelim çünkü sadece bir kere yürüdüğümüz bir daha asla yürümeyeceğimiz bir yolu yürümedik, zaman zaman böyle çıkmazlarda kalıp o ele ihtiyaç duyabiliriz, o yüzden yüzümüz olmalı…

 

Çünkü toplum yaşamı kişilerin karşılıklı dostluk ilişkileriyle oluşur güzelleşir.

 

Ne yapalım bazen bizi biraz daha fazla fedakârlık düşebilir, ama hep ben mi demeden belki biraz özverili davranmak yolu düzeltecektir, bu bile bizi başka bir mutluluğa taşır.

 

Ben dünyada hiçbir zenginliğin anılmakla eş olduğunu kabul etmiyorum, unuttuğumuz yerde unutuluruz ve bu yalnızlık gerçek fakirliktir.

 

Burada yaşadıklarımızın ötesinde bizden sonrada hakkımızda iyi insandı sözleri gideceğimiz yerde de elimizde olan güzel hediyemiz olacak.

 

Böyle hatırlanmak için yardımlarımızı ve minnetimizi sunduğumuz hayatımız olsun.

 

Bir Allah rızasına bir deve keserim, bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum sözleri hepimize unuttuğumuz değerleri hatırlatsın.

 

Hep gönül birlikleriniz olsun iyilik yapmakta yarışan yapılana sevgiyle teşekkür edenlerden olmak dileğiyle…