Brezilyalı yazarımız bu pazar kaygılanmak ya da endişelenmek kavramlarına güzel bir hikâyeyle şaşırtıcı bir yaklaşım getiriyor
Elbette istisnalar da var. İşte bu hikâyenin kahramanı o istisnalardan biri.
Hindistan’ın eski krallarından biri, bir adamı idama mahkum etti. Kral kararını okumayı bitirdiğinde mahkum edilen adam söz aldı ve şöyle dedi: “Majesteleri, siz bilge bir adamsınız ve tebanızın neler yapabildiğine, özel yeteneklerine önem verirsiniz. Gurulara, bilgelere, yılan oynatanlara ve Hint fakirlerine saygınız vardır. O zaman bir de şunu dinleyin; ben küçükken büyükbabam bana beyaz bir atı nasıl uçurabileceğimi öğretmişti. Bütün krallıkta bunu yapabilecek başka hiç kimse olmadığından, hayatımı bağışlamalısınız.”
Kral bunun üzerine hemen bir beyaz at getirilmesini emretti. “Bu hayvanla birlikte iki yıl geçirmem gerek” dedi adam.
“Peki iki yıl vaktin var” diye cevap verdi kral, adama şüpheyle bakarak ve ekledi: “Eğer bu at bu süre sonunda uçmayı öğrenmezse asılacaksın!”
Adam büyük bir sevinçle atı alıp kralın huzurundan ayrıldı. Evine vardığında bütün ailesini gözyaşları içinde buldu.
“Sen deli misin?” diye bağırışıyorlardı; “Ne zamandan beri bu ailede birileri bir ata uçmayı öğretiyor?”
“Endişelenmeyin” dedi adam; “İlk olarak, şimdiye kadar hiç kimse bir ata uçmayı öğretmeyi denemedi, yani atın bunu öğrenip öğrenemeyeceğini daha bilmiyoruz. İkinci olarak, kral zaten çok yaşlı ve önümüzdeki iki yıl içinde pekâlâ ölebilir. Üçüncü olaraksa, iki yıl içinde at ölebilir ve yeni bir atı en baştan eğitmem için bana iki yıl daha verilir. Bu arada yaşanabilecek ihtilalleri, hükümet darbelerini ve genel afları saymıyorum bile… Tüm bu saydıklarımın hiçbiri olmaz ve her şey olduğu gibi kalırsa bile, sonuçta dilediğim gibi yaşayabileceğim iki yıl daha kazanmış olacağım. Sizce az mı?”
(Çeviren: Mine Akverdi)