Yazar: bakircakmak

Bakır Çakmak

Özgeçmiş 1979 yılında Urfa’da doğdu. İlk, orta ve liseyi Urfa’da okudu. 1998 yılında Mustafa Kemal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği bölümünü kazandı. 2002 yılında “Sözyaşları” adlı şiir kitabını çıkardı.Önce kitaba (mahkumun sözyaşları) adı verilecekti.Ama üniversiteden hem arkadaşı hem de hemşehrisi çok sevdiği İsmail ÇELİK’in de tavsiyesiyle kitaba sözyaşları ismi verildi. Aynı yıl Diyarbakır – Hani – Kuyular İlköğretim Okulu’nda öğretmenliğe başladı. 2005 yılında Tokat – Yeşilyurt – Kuşçu İlköğretim Okulu’na tayini çıktı. Bakır Çakmak, halen Tokat’ta öğretmenlik yapmaktadır.   Yazılarım Ata Uçmayı Öğretmek Aslolan Belki Birgün Bana Yakışmaz Aşk Çarpar Nefretine Anlatamadığım Rüzgar ve İmla Ölü Şehir Kızıma Öğüt Güle Benzemek Ölüme...

Devamını Oku

Aslolan

Aslolan şiiri…  ASLOLAN Bunalan bir günbatımıdır yüzüm Merdiven boşluğu loşluğunda havasız kalmış Bir atıktır kaybolan Issız bir kalabalıktır aslolan zihnimin boşluğunda Öldürür dünyanın bütün kocakarıları Bütün Raskolnikovları kısır kelimelerimin burgacında. Boş bir odanın şaşkın duvarlarıdır belki de Aslolan hüzünlü bir melodinin sahibi zarif parmaklarda Gizlidir anların yalnız anlamı ve sahip çıktığım hatalarıdır belki Edmon Dantesin hücresinde unutmuşumdur belki de acılarımı Giyindiğim aşkların halesindedir bıraktığın O buruşuk veda bakışındadır suretinde soyunurum ansızın sancılarımı Yarım kalmış yalan bir masal gibi yaşarım bu hayatı Varsın dökülsün meşeler gözbebeklerin en yeşil tonlarında Çıkabilirim artık, sonbaharların döktüklerindedir tek biriktirdiklerim Ben gerekeni yaptım aşk sen de yap sen de Bırak ayrılıklarıma ağlayayım o kalın romanın son sayfalarında Ve gecikmiş bir özrün kaldı bana tek söyleyemediğin sevgili O karanlıkta, o bankta, o yolun kenarında beklemeyecek aşkını Estella…   Ne desen astarı yok haykırışlarının Aslolan içinde gizli kalmış bir intiharın ilmeğindedir  BAKIR ÇAKMAK 18 01 2007...

Devamını Oku

Belki Birgün

BELKİ BİRGÜN Belki bir gün yine gelirim. Belki yine tutuşurum avuçlarında. Bak şimdi gecenin bilmem neresinde kaybolmuş, karamış, ağlamışım yine. Belki bir gün yine güne sağ selamet kavuşurum. Ne yazsam sen, başımı hangi duvara vursam sen, hangi şarkıyı dinlesem yine sen. Bazen siliyorum bütün yazdıklarımı. Silgim adını silmeye aciz. Belki bir gün yine seni görürüm düşlerimde. Belki bir gün uçurumlarından aşağı yuvarlanırım. Sen hep yüksek tut kayalarını. Yoksa beni nasıl öldürürsün, nasıl kan-revan içinde bırakabilirsin söyle… Yıllardır sana koşmuşum. Hep ihtiyar bir ağaç gibi mazlum ve dingin. Yağmalanmış, yalnız kalmışım koca bir ormanda… Bir başıma. Belki yine başlarım sigara içmeye. Bir duman gibi kararırım günün en aydın saatlerinde… Kim bilir, kim bilebilir ki, kim görebilir ki sisli bir gecede gökyüzünden kayıp düşen serseri bir yıldızı… Kim tutabilir ki. Merak etme… Belki bir gün yine sana şiirler karalarım, haberin bile olmaz yürüdüğün yollarda seni izlediğimden. Haberin bile olmaz ayaz gecelerde seni ısıttığımdan. Sağanak yağmurlarda başının üstünde şemsiye olduğumu göremezsin. Haberin bile olmaz ıslandığımdan. Küllerime çiçekler ektiğimden haberin bile olmaz… Emin ol.   Emin ol şu anda hiçbir şeyden emin değilim. Sağ değilim, ölü değil. Burada değilim, orada değil. Ne ağlayabiliyorum; ne sahte bir tebessüm iliştirebiliyorum solgun yüzüme. Ne seni düşünebiliyorum, ne aklımdan çıkarabiliyorum. Ne seni boğabiliyorum sularımda, ne buharlaşıp damlalarımla ıslatabiliyorum saçlarını. Gecelerde kayboluyorum, gündüzlerde zaten yokum. Bir “hiç”im diyemiyorum ne yazık ki… Bu kadar acı çekmez olmayan bir şey....

Devamını Oku

Bana Yakışmaz

Bana Yakışmaz şiiri… BANA YAKIŞMAZ – Şiir   Uzun zaman oldu sana yazmayalı Bu yaralı gecelerimi o tuzlu sevdanla sarmayalı                                                                  Uzun zaman oldu   Sormayalı Sorulmayalı Düşe kalka koşmayalı yollarında                                         Uzun zaman oldu   Kim bilir, gereksizdi belki bir hüzün kırıntısı gibi öylesine dağılışım Ömür boyu darmadağın kalışım yersizdi Her koşuşumda düşüşlerimdin alt tarafı Alt tarafı dudaklarıma yapışan bir şarkıydın                                               Yalandın bütün doğrularımda   Uzun zaman oldu sana yanmayalı Ölümcül yangınlarda yüzükoyun yığılışımdın oysa Bırak! Dilimden kurşunlar dökülsün Karıncalar kol gezsin tenimde Sivrisinekler emsin kanımı, emsin canımı Amansız illetler gezinsin benimde   Alt tarafı bir insanım Alt tarafı bir talanım   Ne varsa yaşadığım Siyah-beyaz bir resim gibi asılı kalsın duvarlarında ölümlerimin Kül tadında sevinçlerimde de Başı dik yenilgilerimde de Adam gibi hüzünlerimde de yiğittim                                                    Sen bilmezsin   Şimdi bir gül gibi solmak bana yakışmaz tabi ki                                           Alt tarafı bir dikensin…                                                                                                                                     12 07 2002                                                               Bakır Çakmak /...

Devamını Oku

Aşk Çarpar Nefretine

Aşk Çarpar Nefretine şiiri… AŞK ÇARPAR NEFRETİNE Geceye güneş çarpar sen içince Çalınan vakitlerin trohomlu gözleriyle bakar zaman Sen orda kendini köreltir durursun Masallar yalana bulanır koyu katran çağlarda Trenlere sallanmaz mendiller Nefretine aşk çarpar sen sevince Geceye güneş çarpar sen içince Bulanık bir vedayla uzaklaşır sevgililer Hiç olmayan bir kedi nankörlüğüne kanar durursun Merdiven basamaklarında bükülür boynun öylece Elinde kalan yazgını kora çevirir, döner durur gidenlere salladığın mendiller Vuslatına veda çarpar sen kalınca Yalnızlığına kâbuslar çarpar sen uyuyunca Ölmeyi becermek de zor geliyor Bir kandilin ışığında erimek gibi bir şey oluyor hayat Şimdi bir gölge gibi yanı başındadır Avuçlarında patlayan bir mayın gibidir aldığın her nefes Sesine tutunsan da bir hüzünkovan kuşunun Şarkılarına hüzün çarpar sen dinleyince Ecel boşuna bekler bir otobüs koltuğunda, sen gelmeyince BAKIR ÇAKMAK 15 01 2007...

Devamını Oku

Anlatamadığım

Bir uçurum uzayıp gider gözlerinde… ANLATAMADIĞIM Bir uçurum uzayıp gider gözlerinde Kanadı kırık kuşlar göçer içimden Ağlayabilir miyim bir daha Anlatabilir miyim seni Sevebilir miyim dünya nimetlerini Anlatamadığım Rüzgâr oluyorsun geceyi tepetaklak savuran Ölüm yaşıyor hala bedenimde Gözlerin delip geçmekte anılarımı Sarı mıydı saçların Ela mıydı gözlerin Tuzak mıydı adın Anlatamadığım Durmadan alevlenen bir ateştin Daima seninle yakmışım içimi Saçların çiziyor günü Geceyim Gecedeyim Gökyüzündeyim geceleyin Bir yıldız daha kayıyor… Bak Gözlerindeyim Güneş de batıyor gözlerimden Güllerin göçüyor bahçemden İçin yanar mı bilmem Resmin kayarken ellerimden  Bin düşünüp Bir anlatamadığım   BAKIR ÇAKMAK...

Devamını Oku

Rüzgar ve İmla

Rüzgar ve İmla şiiri… RÜZGÂR VE İMLÂ Rüzgâra sırtını veriyor kayıp bir gemi Fırtınaya tutuluyor köpüklü dalgalar Yiten bir okyanustur şimdi hayat, henüz keşfedilmiş bir acıdır Rotasını unutmuş bir kaptan gibi şaşkındır tüm limanlar Dünyanın tüm deniz fenerleri sönüyor Gündüzler geceye dönüşüyor, tüm yıldızlar boğuluyor karanlıklarda Sesin çok uzaklarda sessizliğimi kanatan bir neşterdir Ve adın yanlış yazılmış bir sözcüktür şimdi imlâlarımda   Bakır ÇAKMAK 24 05 2006...

Devamını Oku

Ölü Şehir

Ölü Şehir şiiri… ÖLÜ ŞEHİR Gayret ettim… Süründüm, sürgüler çektim gün ışığına… Bakınca hiçbir şey kalmamış geriye. Hiçbir şey bir şarkı gibi dilimden düşmemiş. Bir avuç küle dönüşmemiş daha onca acılarım. Şimdi herhangi bir günün, herhangi bir gecesinde karanlığa karışıyorum ve bir deniz gibi sularımda boğuluyorum. Kalkıp gitmeli aslında, burada hiçbir şey sevinçlerime benzemiyor, hiçbir şey tutmuyor beni bu enkazlarda. Bir deprem gibi titremişti yalnızlıklarım, bir gök gürültüsü gibi kükremişti yanı başımda şehrin sarı ışıkları. Şimdi yavaş yavaş kararıyorum, yavaş yavaş gölgeme sığınıyorum işte… Caddeler ıslanmış… Gerek var mı biraz daha yağmama? Daralan sokaklarda genişliyor yalnızlığım, geçemiyorum kaldırımlardan, kendimden...

Devamını Oku

Kızıma Öğüt

Kızıma öğüt şiiri… KIZIMA ÖĞÜT                                                          Kızım Bi tanem… Gönül sızım Bakma sen mesafelerin uzaklığına Bükme boynunu Bu yollar… Bu kışlar… Bu özlemler ayıramaz bizi birbirimizden Aldanma ayrılık şarkılarına Kızım Tertemiz bir isimle kutsadım varlığını Uzak dur mikroplu hayatlardan Kirletme adımı Ardımda bırakırken yüzündeki tebessümü Gözlerimden akıp ıslatmıştın yanaklarımı O gün bu gündür kurumaz kırışık tenim Ağlarım Kızım Gençsin Güzelsin İnsan kaybettikten sonra anlar her şeyin değerini Sen kaybetmeden kıymetini bil gençliğinin Dolu dolu yaşa Hayata esir olma Ve seni unutturmayacak bir şey bırakarak ardında Yücel ve yücelt babanı Kızım Bugün- yarın yaşam elini eteğini çeker benden Buz gibi bir...

Devamını Oku

Güle Benzemek

Güle benzemek şiiri… GÜLE BENZEMEK Güle baktım Mevsimlerden arınmış Baharlara adanmış Güle baktım Ellerinde yıkanmış, kokunu almış Kanına girmiş, kırmızıya boyanmış     Güle baktım Çatlak toprağa isyan eder gibi Başı dimdik, bir zafer anıtı gibi Bir bayrak gibi Bir sancak gibi Baharın gönderine çekilmiş Rüzgârlarda uçuşan saçların gibi   Güle baktım Eteklerinde bir dağın devrim yaratmış Dikenlerin arasında kana bulanmış Güle baktım Tabiatla vedalaşıp yanaklarında konaklamış Güle baktım Aç bir çocuğu uyutur gibi Taptaze bir baharı unutur gibi Güle baktım… Sıcacık Nasıl anlatsam Ruhumu ısıtan gözlerin gibi… 22 05 2005 Bakır...

Devamını Oku

Ölüme Gülümserken

Filistinli çocukların anısına bir şiir… ÖLÜME GÜLÜMSERKEN… (Filistinli… Esmer yürekli, Kıvırcık saçlı Ve çıplak ayaklı çocukların anısına…)  Sapanımda bir taş var Haksızlığa dur demek için Üstüme gelen bir tank var Hakkımı yemek için… … Yine mi?   Duyulmuyor sesim Esmer tenim güneşten değil, Kurşunların sıcaklığından alıyor bu yangını. Yıllardır haykırıyorum Kulaklarınız sadece diskodaki sesleri mi duyuyor. Bu vahşetle büyüyor minik yüreğimde nefretler Ve hınca hınç sokaklarımda Günden güne çoğalıyor cesetler Haksızlık çok büyük Ellerim küçücük Üstüme gelen bombalar için fark etmiyor yalınayak oluşum Ve daha çok mutlu edecek dün ölen Abimi, Atacağım taşla hedefi tutturuşum. Şimdi Daha iyi anlıyorum....

Devamını Oku

Ata Uçmayı Öğretmek

Brezilyalı yazarımız bu pazar kaygılanmak ya da endişelenmek kavramlarına güzel bir hikâyeyle şaşırtıcı bir yaklaşım getiriyor Kaygı; yani bir şeyin daha gerçekleşmeden kafanızı meşgul etmesi. İşte buna endişelenmek diyoruz: Daha ortaya çıkma fırsatı bile bulamamış sorunları, gerçekleştiği zaman mutlaka en kötü sonucu getireceğini kurgulayarak, önceden çözmeye çalışma hali.Elbette istisnalar da var. İşte bu hikâyenin kahramanı o istisnalardan biri. Hindistan’ın eski krallarından biri, bir adamı idama mahkum etti. Kral kararını okumayı bitirdiğinde mahkum edilen adam söz aldı ve şöyle dedi: “Majesteleri, siz bilge bir adamsınız ve tebanızın neler yapabildiğine, özel yeteneklerine önem verirsiniz. Gurulara, bilgelere, yılan oynatanlara ve Hint fakirlerine saygınız vardır. O zaman bir de şunu dinleyin; ben küçükken büyükbabam bana beyaz bir atı nasıl uçurabileceğimi öğretmişti. Bütün krallıkta bunu yapabilecek başka hiç kimse olmadığından, hayatımı bağışlamalısınız.” Kral bunun üzerine hemen bir beyaz at getirilmesini emretti. “Bu hayvanla birlikte iki yıl geçirmem gerek” dedi adam. “Peki iki yıl vaktin var” diye cevap verdi kral, adama şüpheyle bakarak ve ekledi: “Eğer bu at bu süre sonunda uçmayı öğrenmezse asılacaksın!” Adam büyük bir sevinçle atı alıp kralın huzurundan ayrıldı. Evine vardığında bütün ailesini gözyaşları içinde buldu. “Sen deli misin?” diye bağırışıyorlardı; “Ne zamandan beri bu ailede birileri bir ata uçmayı öğretiyor?” “Endişelenmeyin” dedi adam; “İlk olarak, şimdiye kadar hiç kimse bir ata uçmayı öğretmeyi denemedi, yani atın bunu öğrenip öğrenemeyeceğini daha bilmiyoruz. İkinci olarak, kral zaten çok yaşlı ve önümüzdeki iki...

Devamını Oku