Yazar: Cemal A.

Sahte

Sahte olan ne varsa şu dünyada, nefret etmişimdir hep. Sahte ayakkabılar, sahte kıyafetler diyeceğimi sanıyorsunuz, hayır. Onlar, bir şekilde sahte değil. Onlar benim sokak köşelerinde gördüğüm kumaşın üzerine ekledikleri bir kaç santimlik etiketle sahtelikten arındıklarını iddia eden, aslında benim gözümde sokakta, pazarda, annemin, babamın, arkadaşımın, kardeşimin üzerinde gördüklerimin aynısı.Bir kumaş parçası. Kimilerine göre benim basit gördüğüm bu kumaş parçası, hayatın anlamı. Onlara göre o küçücük etiket insanlığın değeri, sembolü yada her nasıl adlandırırsanız… O kimileri, etiketi olmayan her bir şeye öfke ve tiksintiyle bakabilirler. Hele onu giyene karşı duydukları kin, yüz yıllık düşmana duyulmayacak türdendir. Fakat birazgörüş açılarını genişletseler… Sahte olan etiketsiz bir elbise, ayakkabı yada her neyse. Onlara göre sahtelik sadece bunlardan ibaret. Fakat bilinmezliklerin ötesinde bu dünyada, sahte olan etiketsiz masum kıyafetler değildir aslında. Sahte olan, değişen insanlardır. Bir giysinin sahte olması zararsızken, sahte bir bakış size bir çok eşyi anlatır aslında. Sahte bir ülüş, sahte bir cazibe. Sahteliğin ötesindeki o gerçek yüz o kadar iyi gizlenmiştir ki ortaya çıkmaz, maskesini taşıyan insan onu çıkartmadığı sürece. Zaman zaman sahte olan bakışlar gülüşlere, gülüşler dokunuşlara dönüşür. Adeta okşar ruhunuzu. Saf kalbinizi. Fakat ruhunuz o kadar temizdir ki onu kabullenemez. Onun zamansız gelişi ve sahteliği o kadar iticidir ki ancak gözleriniz aldanır buna. Çünkü bilmesinizde içten içe gerçek bir körlük yaşamışsınızdır. İşte o an bilmesenizde, sizin başkışlarınız onun sahteliğiyle dolmuştur. Bu o kadar yavaş ve içten olur ki, anlamanız...

Devamını Oku

Ayakkabı

Seni sevdiğimi söyledim. Sana tüm kalbimi açtım. Zaman geçti ve birbirimze bağlandığımızı sandım. Evet, yanılmıştım. Ama sana olan sonsuz güvendi belkide seni bende yüce kılan. Yer etmiştin gönlümde, hiç bitmeyecekmiş gibi saf ve temiz olan. Aylarımı sana olan sevgimle yiyip bitirmiştim. Sense benim duygularımı kemirmiştin. *** Zaman ilerledikçe sana daha çok bağlandım. Anlatılmaz bir duyguydu, bir çıkmazdaydım. Seni görünce kalbimin her bir atışı canımı yakıyordu. Çünkü yerinden çıkacakmış gibi güçlü ve hızlı atıyordu. Sen ise bu olanları seyrediyordun. Bana her nasılsa uzaktın. Koşulsuz sevgime karşılık veriyordun sanıyordum. Aslında sadece oynuyordun benimle, hiç çekinmeden, adice… Ben tüm bunları yaşarken sen,...

Devamını Oku

Dost Kazığı

İnsanlar neden despot olmak zorunda? Bazen düşünüyorum, neden asık suratlı olurlar diye.Surat asmak kadar itici bir şey yok bence bu hayatta. Çevremdeki insanlara bakıpta yüzlerinde asık bir ifade görmek, onları bende çekilmez kılıyor. Çekemiyorum. Bu insanlar ailemden olsa bile uzak duruyorum…. *** Bilirim ki ailem ve dostlarım bana yüzs astığında geçicidir. Kimseyle küs kalamam , kimseyide üzmek istemem, istesem bile beceremem, ben üzülürüm. Ama bir şaka, özellikle o kadar küçük ve anlamsız bir şaka ki, bunun için insanın karşısındakini ağır bir şekilde kırması, farkında olmasada ruhsal açıdan yaralaması ne kötü… İnsanlar birbirlerini kırmak için bahane mi arar? Yoksa kırdıklarından haberleri olmazda,masum mudurlar? Bu ikisini barındıran insanlar bile tanıdım ben. Çoğu zaman karşısındakini kırıp, üzünce doyumsuz bir zevk alan, adeta beslenen canavarlar tanıdım. Ama hiçbiri benim dostum değildi. Sırlarımı paylaştığım, güvendiğim kişi değildi… *** Eğer bir dostunuz varsa ve ona güvenip her şeyinizi anlatıyorsanız, bugünden itibaren sizlere büyük bir tavsiye olarak sunuyorum ki bunu derhal kesin. Çünkü hiç kimse sonsuza dek sır tutamaz. En büyük sırdaşınız yine kendinizsiniz. İnsanlar bir başkasına kendinden fazla güvenirse, o kişinin yaptığı bir tek hatadan, yine biz kendimizi sorumlu tutarız. Kaçınılmaz bir gerçektir ki insanoğluna bahşedilmiş olan sinir duygusu o kadar acımaz ve anidir ki, neyi nasıl yaralayacağını anlamak zordur. Çözemeden saniyelik gelişir her şey. Birde dostum dersiniz tabii ki. Sonra sadece onunla olmasada, duymamasını istediğiniz insanların yanında, sizin yaptığınız o kadar küçük ve dalga...

Devamını Oku

Muhteşem Yasaklar

Disiplin insanoğlunun her zaman ihtiyacı olan temel bir duygu, bir kendini bilme eylemidir. Gerekliliği tartışılmaz, evet’tir. peki gereksiz disiplin? Öğrenci olarak birazdan yazacaklarım şikayetlenme değil, abartma değil. Tamamı ile gerçeklerdir. Okulların yapılma amaçlarından biride, öğrencinin kendini ifade edebilme yetisini kazandırmaktır bence. Burada bir çelişki var işte. Öğrenci kendini ifade edemiyor, çünkü kısıtlanıyor…*Yasaklar kısıtlamalardanda beter üstelik. Gerekli yasaklar konulur ve kabul edilir. Ama gelin görün ki burada “Benim ülkemin insanı bir başka abartıyor” demeden geçmem insanıma saygısızlık olacaktır. Geçen yaşadığım bir olayı anlatayım sizlere. Ders esnasında susadım. Suyumu çıkarttım ve içtim. Buraya kadar sorun yok. Fakat sonrası ilginçtir ki öğretmenim bana feci bir bakış atıyor. Dişler dudakların arkasından sıkılmış vaziyette, gözlerde parlayan ateş. Bu bakışlar ve mimikler karşısına ruhsal olarak bir ezilme yaşıyor insan ister istemez. Şöyle kısık, kendimin bile zor duyacağı bir seste, yarı kambur vaziyette öğretmenime soran bakışlar attım. Söylediği şu oldu. “Benim dersimde su içilmeyecek. Bilmiyordunuz şimdi öğrenmiş oldunuz bir daha olmayacak”. Muhteşem abartılı yasak. Yahu su insanın doğal ihtiyaçlarından biridir. Susuzken benden derste ne gibi mükemmel bir performans bekleyebilirler ki? “Siz artık yetişkin sayılırsınız, sabredin…” Sözüne bitiriyorum zaten. Bunun yaşla ne ilgisi var? Su içmenin öğretmene, arkadaşlarıma ne gibi bir zararı olabilir ki?*Beni en çok düşündüren ve bir başka muhteşem yasağımız olan tuvalet yasağı. Şimdi, insanoğluna istediği zaman bu ihtiyacını erteleyebilme özelliği bahşedilseydi, ya da herhani bir fantastik güce sahip olsaydık, bu yasağa kesinlikle tüm kalbimle...

Devamını Oku

İzdivaç – î Rtük

“Ama Rock’cıyım herkes bilsin yani” başlıklı video bile size durumu özetlemeye yetecektir aslında bir yerde. Nereye gidiyor insanımız diye. Gördüm ve ağlancak halimize gülüyoruz sözünü kendim canlı bir şekilde mırıldandım. İnsanımızın, kalitemizin nereye gittiğini gördüm. Açıkcası sadece korktum. Bu videonun alında yatanlar sizin iki dakikalık gülümsemeniz olsada birde gelin benim bakış açımdan bakın. Her yönüyle videoyu tarttım, inceledim. Bir kere espiri seviyesi yerlerde. Bu sadece bu program için geçerli değil. Bakınız artık insanlar bir başka insan aşağılanma, hor görülme durumuna gülüyor, kahkahalar atabiliyor…***** Küfür ve bel aşağı espirileri zaten bizim en sevdiklerimizdendir. Alırız kolamızı, çekirdeğimizi ya da her ne çekiyorsa canımız. Keyifle izleriz. Bilmeyiz ki içten içe o anı bekleriz. O espiri gelsede iyi bir gülsek! Gerçek espirinin ne olduğunu bilmeyen yeni bir nesil yetişiyor. Hoş, bundan öncede gerçek espiri tekniğiyle insanları güldüren pek az kişi vardı. Video’ya dönelim. Bayan’ın bu hareketi bende dahil olmak üzere herkesi gülmekten sarstı, tık rekoru kırdı. Sonra yine bir gün internet başında şöyle güncel haberleri incelerken, yeni Rtük kararlarına baktım. Şu dizilerdeki öpüşme sahneleriyle ilgili bir haberdi. Çok detaya inemesemde geç saatlere alınması gerektiğini yazdığını gördüm. Sonra biraz göz gezdirirken esrarengiz bir noktaya denk geldi gözüm. “Türk kültür ve ahlakına aykırı sahneler içerdiğinden” yazıyordu bir dizi hakkında Rtük yorumu. Doğrudur. İçeriyordur dedim kendi kendime. Sonra aklıma bu video geldi. Düşündüm… Bunda ki çelişki aklımı o kadar kurcaladı ki? ***** Türk kültür ve ahlakı...

Devamını Oku

Dünya Değişiyor

Kim derdi ki? Bir gün insanların sosyal hayatları sadece bir makine üzerinden bir iki tıkla sağlanacak… Her zaman çevremdekilerin sordukları bir sorudur. “Ne yapıyorsun bunca saat o bilgisayarın başında?” Güzel soru diye düşünürüm. Cevap ararım kendi kendime. Ne yapıyorum ben bu bilgisayarın başında? Düşünüyorum. Nedir bu insanları kendine çeken yegâne formül ne diye. Neye bağlanıyoruz? Neden bağlanıyoruz?***** Zaman akıp giderken insanoğlunun üşengeçlik denilen kavrama daha çok yatkınlaştığına tanık olmuşumdur. Öyle ki insanların tek derdi kendileri. Bencillik almış başını yürüyor. Geçmiş dönemi yaşamadım, aslada o zamanları anlayamam. Ama yaşamadığım, dedelerimin o “Güzel Zamanlar” diye bahsettiği zamanları düşünmeden edemiyorum. Ne fark...

Devamını Oku