Yazar: selinblackice

Yalın Ayak

Yalın ayak… Yerler buz kesmiş… Ayaklarının tabanı buz gibi bir soğuğu eziyor şimdi… Bedeni ayaklarıyla üşüyor, ayakları çaresiz, buz zeminden aldığı kristal soğuğu taşıyor, bütün bedenine yayılmasına engel olamıyor. Şimdi soğuk daha soğuk… Buzlar üşüyor… Önce tabanı kalkıyor zeminden ayaklarının sonra parmak uçları ve tekrar tabanın bütünü soğukla bütünleşiyor, daha sağlam basıyor ayakları yere, artık soğuk kırılmış ya da bedeni, ayakları soğuğa alışmış, öylece kalıyor olduğu yerde yalın ayak…Tabanı artık sıcak toprağa basmak ister gibi yavaşça uzaklaşıyor soğuk zeminden, güneşin ısıttığı, sıcaklığıyla kavurduğu ve her bir hücresini birbirinden ayırdığı çatlamış toprağa basıyor ayakları… Ayaklarında başlayan sıcaklık bütün vücuduna yayılıyor. Soğuk korkak çaresiz bir zavallı gibi uzaklaşıyor şimdi bütün vücudundan ağır ağır… Artık geriye sadece toprağın sıcaklığı kalıyor ayaklarının altında… Ayakları yalın… Ayakları çıplak… Bütün gerçekleri bütün hayatı yaşanmışlıkları bütün öfke ve hırçınlıkları ayakları gıbı yalın ve çıplak… Çıplak surata yenılmış bir tokat içindeki içindeki çorak...

Devamını Oku

Tual

Hayat usta bir ressamın elinde tuttuğu paletse, bıraksın renkleri ben seçerim. Benim hayatımın tutup savurduğu doğaya renk verdiği renkler olsun isterim. Siyah beyazlıktan kurtarılsın, hayatım usta bir ressamın elinde onun hünerlerinde onun fırçasıyla şekillensin… İnce ince işlesin gölgelerim ardımı karanlık bırakmasın…Küçük bir çocuğun neşesıni yansıtsın tualdeki renklere dokunan boyalar… Saçlarım dalgalansın tuale sığmasın taşsın, küçük bir çiçek sıkıştırsın kulağımla saçlarımın arasına… Suyun saflığını ışıltısını boyaya karıştırsın, en canlı renkler bile su gibi saf kalsın… Arkamda uzun kalabalık bir yol olsun, insanlar telaşlı koştursunlar sessizce davet beklemeden bir köşeden girsinler resmimime sonra aynı sessizlikle çıkıp gitsinler… Hiçbir iz bırakmasınlar tualde, tual benim olsun benim izlerimi taşısın, ressamın fırçası sadece benim için vursun tuale diğerleri kendi çabalarıyla var olsunlar, bırakabiliyorlarsa bir renk bırakıp sonra devam etsinler başka yollara başka renklere karışsınlar buhar olup sulu boyama yağmur gibi...

Devamını Oku

Akıl

Bıktım artık akıl olmaz sorular soran aklım senden! Sen soruyorsan bu soruları nasıl yine seninle akılla cevap vermemi beklersin benden? Ya sormayacaksın cevap veremeyeceğin soruları ya da ukalalığına doymadan soruyorsan bana bu sualleri, yanıtını da bileceksin…Ya çekip gideceksin kafatasımdan, attırmadan onu ya da soktuğun gibi aklıma ey akıl bu akılsızlıkları cevabını yine sen vereceksin! Kendine sen yapıyorsan bu işkenceyi beni dahil etmeyeceksin, kendinle alıp veremediğin kendine sığdıramadığın her ne varsa kendini kendin boğacaksın, hilelerine beni sokmayacaksın ya da çekip gideceksin aklını kaybetmiş aklım! Ben uyursam işte o zaman düşün sen de düşünde ama yansımasın bana şekillenmesin kapalı göz kapaklarımda oynamasın düşündüklerin, sabah kalktığımda gelmesin sana, aklıma uyanır uyanmaz yine uğraşmayım senin dertlerinle, düşün sonra at onları uzaklara fazla takma sende kafana ne kendini yor ne beni… Sen uğraşacakken benimle ben yoracakken seni, sen yorma beni, akılsızlık etme deli aklım! Sonra uyanır uyanmaz yorma boğuşturma beni yine düşlerinle, düşlerinde yankılanan sana sığdıramadığım sorularla bırakma beni… Bırak zaten gün yoracak seni izin ver dinlensin bedenimiz, yorma kasma onu geceleri, güzel şeyler düşün düşle öyle uyanalım… Becerebilir misin sen bunu yoksa her zaman yaptığın gibi bir ara çalı bulup karanlık taraflarınla süpürür müsün hayallerimi ? Yapma, etme, eyleme! Ya da en iyisi çek git sen akılsız...

Devamını Oku

Çocukluğum

Ey sönmüş sigaram hadi yan! Kaçıp giden çocukluğum korkma dön… Ey benim olan hayatım! Sahip çıkamadığım yaşayamadığım savunamadığım ,ellerimden kayıp giden hayatım bana geri dön… Bıkmışlığım usanmışlığım korkmuşluğum kaç git benden uzaklara,bulamayacağım yerlere diyarlara …Öyle uzak ol ki benden çağırsam da bağırsam da duyma! Gelme! Bulma benikal uzaklarda. İçimdeki nefretlerim boğulmuş sürüklenmiş okyanusa. Okyanus derin bulamam küçük umudumu anahtarımı hayallerimi hepsi aktı gitti. Akıntı şiddetli ıraklara ulaştı dönmez artık geri…Küçük ellerim vardı, ufacık ayaklarım… Şimdi bu kaskatı bedenim ve yaşadıklarım o küçük vücuda çok geliyor. Dönemiyorum eskiye, hayalde bile olsa uzak ırak… Bedenim bile kabul etmezken bedenimi nasıl döner şimdi beynim aklım küçüklüğüme saflığıma bişey bilmeden inanmışlığıma.. Bedenim bile kanmazken akıl nasıl kanar buna? Dönsem dönebilsem o günlere ne getiririm bugüne ne bırakırdım orda? Ne bırakabilirdim ne getirebilirdim… Yaşadığım hiçbir şey benim değilken bana ait gelmezken sanki benim yerime biri yaşamışta sonra al sen yaşa kanı senin demişken onun yaşadıklarından ne getirebilirim? Kendimden ne çalabilirim nereye saklayabilirim? Hayatın bana oynadığı oyunun kurallarını çözsemde değiştiremedikten sonra o kuralları ne yapabilirim? Bilmek ne işime yarar?Peki ya bilmeseydim hiç çözmeseydim o kuralları sonra kölesi olsaydım o kuralların yalanların… Hayat gülermiydi o zaman bana? O zaman inanırmıydım bu oyunun adaletine.Bilmemek bilmekten iyidir diyerek otururmuydum yerimde? Yoksa hala güneşin doğuşuyla birlikte düşünüp dururmuydum bu oyunun kuralları ne ?Kimin kuralları bunlar? Sonra bana sormadan kim atmış beni bu oyunun içine? Sorsalar bile varım dermiydim bu...

Devamını Oku