– Hayırlı işler, kolay gelsin.
– Sağ ol, ne vardı?
– Ustam, dün bir anahtar yaptırdım ama sanırım bir sorun var gibi!
– Ne sorunu?
– Bilmiyorum, kilidi açamadım.
– Bak kardeşim, ben on yedi yıldır anahtar yapıyorum, sen açamamışsındır.
– Bak usta, bende kırk dört yaşındayım yaklaşık otuz sekiz yıldır kapı açıyorum. Bak şu anahtara!
Neyse, bu defa denediğimde anahtar çalıştı. Usta on yedi yıllık maharetini bu sefer lütfetmişti. Tabi benim kırk dört yılın içinde hangi noktadan başladığına tam emin olamadığım uzmanlık alanım olan kapı açma sanatımda unutulmamalı. Bizler kapıları açmasını bilmeseydik, hiçbir anahtarcının sanatı hiçbir işe yaramazdı.
Aslında her şey bir uzman, usta vasıtası ile hayatımıza girmektedir. Gerçek olan hiçbir uzman bize tutulmuş balıkları sunmamaktadır. Uzmanlar bize balık tutmanın yollarını öğretirler ve kalplerin anahtarı gibi, her şeyin anahtarını verirler. Artık bundan sonrası size kalmıştır. Verilen anahtarları kullanmaktaki maharetinize!
Evet, çok iyi bir anahtar ustasının elinden çıkan anahtarlar var. Bu gün kaç tane kapının açılıp açılmadığını fark bile edemiyoruz. Öyle ki bize teslim edilen anahtarların çoğunun ne işe yaradığını bilip merak bile edemiyoruz. Belki de bundan da vahim olanı, elimizde aslının anahtar olduğunu bilmediğimiz nesneleri zincir gibi sallayıp geziyoruz.
Bir çocuk saflığıyla diyorum, alalım anahtarlarımızı deneyelim, nereye uyacak? Belki bir kapıya denk gelecek ve o kapı bize diğer hazine odalarının anahtarlarını bahşedecek. Hazineler odasını keşif edemesek de, açtığımız kilidin ortaya çıkan sırrı, kim bilir bizi nerelere götürecek.
“Ben bir gizli hazineyim, bulunmayı arzu ettim” diyormuş, Bilinmeyen En Meşhur.
Teşekürler
Anlamlı, güzel bir yazı elinize sağlık.
Çok güzel ifade etmişsiniz Ali Bey, teşekürler.