ABD’nin çiçeği burnunda Başkanı Barack Obama, Avrupa’da katıldığı birkaç zirve toplantısının ardından Türkiye’ye geldi.

Ankara ve İstanbul’da alınan güvenlik nedeniyle trafiğin felç olduğu bu ziyaretlerde Obama, Ankara’ya çeşitli konularda mesajlar verdi.

Sponsor Bağlantılar

Obama’nın verdiği mesajlardan önce, üzerinde durduğu konuları şöyle bir sıralayalım. Ele aldığı ilk konu; “terör ve terör ile mücadele”, ikincisi “demokratik adımlar ve açılımlar”, üçüncüsü “azınlık hakları”, dördüncüsü “Türkiye-Ermenistan ilişkileri” ve son olarak “Türkiye-AB ilişkileri” idi.

Terör konusundaki fikirlerinden ötürü Obama mecliste alkışlandı. Obama, bakın bu konuda ne söyledi; “Teröre, mazeret bulmak mümkün değil. PKK’nın bitirilmesi konusundaki kararlılığımız devam ediyor. PKK terörüyle mücadelede, Irak Hükümeti, Irak’ın Kürt liderleri ve Türkiye arasında işbirliği şart”.

Mesaj; “PKK’ya karşı, Barzani ve Talabani ile ilişkilerini iyileştir, geliştir”. Mesajın devamı ise şöyleydi; “Ben Irak’tan gidince onlara iyi bakın, üzmeyin”.

Terör konusunun devamında, “ancaaaak” dedi Obama, ve ekleme yaptı; “Eski bir Türk atasözü var; Yangına körükle gidemezsiniz. Tabii ki bazılarına güçle karşılık verilmesi lazım. Ama güç, tek başına sorunları çözemez. Gelecek, güç kullananların değil, tahrip edenlerin değil, yaratanların elinde olmalıdır”.

Mesaj; “Silahlı mücadele tamam da, demokratik çözüm için yepyeni adımlar atmak, açılımlar yaratmak daha etkili olur”.

Ne demek istediğini hemen arkasından açıkladı Obama ve dedi ki; “Son bir kaç yıl içerisinde Devlet Güvenlik Mahkemelerini kapattınız, ceza yasası reformları yaptınız. Basın özgürlüğü (!) adına gelişmeler sağladınız. Kürtçe yayınlara başladınız. Bu gelişmeleri dünya, saygı ile izlemektedir (Bütün dünya işi-gücü, açlığı, işsizliği, ekonomik krizi, küresel ısınmayı, enerji kaynaklarını, petrolü, doğal gazı bir tarafa bırakmış, gözlerini Türkiye üzerine çevirmiş meğer!). Bu ivmenin devam ettirilebilmesi için uygulamaya geçilmesi lazım”.

Mesaj; “Her şey iyi güzel de, bu kadar yetmez, açılımın tam ve sürekli olarak uygulanması gerekir”.

Buradan azınlık haklarına geçiş yaptı Obama; “Demokrasiler durağan olamaz. İnanç özgürlüğü, sivil toplum örgütleriyle devleti daha da güçlendirir. Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması gibi eylemler, bu konuda son derece güçlü sinyaller verir. Azınlık hakları sayesinde bireyler, her tür katkıdan yararlanma fırsatı bulur. Bunun en güzel örneği benim. Benim gibi ten rengine sahip biri, geçmişte oy hakkına bile sahip değilken, bugün ABD Başkanı olabiliyor”.

Mesaj; “1971’de kapattığınız Papaz yetiştiren Ruhban okulunu yeniden açın ve idaresini Fener Rum Patrikanesi’ne bağlayın”.

Başkan seçimi öncesinde, dayatılan “Ermeni soykırımı”nı tanıyacağı sözünü veren Obama, bu konuda sorulan bir soruya karşılık, biraz kibarlık yaptı ve bu ifadeyi kullanmadan, üstü kapalı olarak “Fikirlerimde değişiklik yok” diye cevapladı.

“Soykırım” ifadesini kullanmayarak, güya Ankara’nın ağzına bir parmak bal sürmeye çalıştı belki ama, buradaki asıl mesaj Ermeni lobisine idi; “Merak etmeyin, çünkü size söz verdim” diyordu Obama.

Aşağı-yukarı misali, tükürük tam sakala gelirken, Obama, güya günah çıkartma ve çuvaldızı önce kendine batırma babında, ABD’nin geçmişteki yaptıklarından örnekler vermeye başladı; “Değişim hepimizin yapabileceği bir şey. Önümüzdeki her zorluk, eğer demokrasiye sadık kalırsak daha kolay aşılabilir. Bu iş tabii ki kolay değil. Ancak, hepimizin değişmesi gerekiyor. Örneğin biz, Guantanamo cezaevlerinin kapanmasını istedik. İşkencenin önüne geçtik”.

Mesaj; “Bak biz, geçmişimizle yüzleşiyor ve demokrasi adına değişiyoruz. Siz de değişin ve bazı gerçekleri kabul ederek yeni adımlar atın”.

Bakın, herkesin, tüm dünyanın bildiği ve gözleri önünde cereyan ettiği bir vahameti, değil “Obama”, “babam” da itiraf eder kolaylıkla. Bu nedenle, buradaki amaç kesinlikle “itiraf” değildir ve burada “kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit” anlamı yatmaktadır.

Anlamadığım bir şeyi parantez açarak bir kez daha sormak istiyorum.

Obama da tıpkı Bush gibi; “ABD, Türkiye’nin AB üyeliğini kuvvetle desteklemektedir” dedi. Bunu gerçekten anlamıyorum. AB, gerçekten bir birlikse ve güçlüyse, ABD neden, karşısında olabilecek bir güce, Türkiye’nin girmesini yürekten istesin ve desteklesin ki! Bunda ne gibi bir menfaati veya düşüncesi olabilir ki!  Anlamış değilim…

Bir başka anlamadığım konu için, “terör ve PKK” konusuna yeniden dönmek istiyor ve buradaki “ancaaak” bağlacına tekrar değinmek gerektiğini düşünüyorum.

“Yangına körükle gidilmez. Güç, tek başına sorunları çözmez. Gelecek, güç kullananların değil, yaratanların elindedir. Bazı açılımlar yapılmalıdır, haklar verilmelidir. Bu, demokrasinin gelişmesi ve yaygınlaşmasıyla olur”.

Çok haklısınız Sayın Obama, “Demokrasi ve insan hakları” çok şey ve belki de her şeydir, burada sonuna kadar hemfikiriz. Ancak size, her ne kadar örnek tam oturmasa da, hikâyeye konu şahısların ve olayların gerçekle hiçbir şekilde bağlantısı bulunmayıp, tamamen hayal ürünü olsalar da, önünüze bir senaryo koymak istiyorum, yüksek müsaadelerinizle…

Yaklaşık 25 yıldır, ülkenizde yaşayan bir grup tarafından, asker ve polisinize kurşun sıkılsa idi ve onlar örneğin; biz “Zenciyiz” veya “Kızılderiliyiz” ve yine örneğin; sizden ayrılıp “Zencistan” veya “Kızılderilistan”ı kurmak istiyoruz diyerek, eline silah alıp dağa gitseydiler ve birileri de onların sözcülüğüne soyunup, bayrak açsaydılar, siz hala “demokrasi” adına deyip, “genel af” gibi, “özerk yönetim” gibi size dayatılan sözde açılımları yaparak, filmin sonunu gönül rahatlığıyla bu şekilde bağlar mıydınız, affedersiniz!!!

Çok çok özür dileyerek ve haddim olmayarak son sorumu soruyorum.

İfade ettiğiniz gibi; “Türkiye’nin toprak bütünlüğü esas” ise, ve gerçekten de böyle düşünüyor iseniz, aynı durumu Irak için neden düşünmediniz ve Irak, bugün iki ayrı yönetime bölündü, belki de ileride üçe veya dörde bölünecek!!! 

Küçük ve önemli bir hatırlatma…

Obama, Türkiye’de yaşayan Kürtleri “azınlık” olarak tanımladı ve onlara verilmesi gereken haklardan, hürriyetlerden ve eşitliklerden bahsetti.

Bu durumda, ya yeterince anlatılamadı, ya yanlış anladı ve biliyorlar, ya da özellikle böyle bilmeye, böyle düşünmeye çalışıyorlar. Bir kere daha belirtelim ki, Türkiye’de Kürtler azınlık hiç ama hiç olmadılar, olamazlar da. Tüm hak ve eşitliklerden de herkes gibi onlar da ayrımsız yararlandılar, yararlanıyorlar.

Obama, kendisini örnek verirken ABD demokrasisinden, değişimden bahsetti ve “Düne kadar oy bile veremeyen bir ırkın temsilcisi olarak ben, bugün ABD Başkanıyım” dedi, 2009 yılından bahisle ve övünerek. Oysa Türkiye’de hiçbir zaman azınlık olmayan Kürtler, bu ülkede 80 yıldır, Cumhurbaşkanı, Başbakan, İçişleri Bakanı, Dışişleri Bakanı, Kuvvet Komutanı gibi en üst düzey konumlara
geldiler, geliyorlar ve gelmeye de devam edecekler, hiç kuşkunuz olmasın Sayın Obama.

 
Sabahattin Talu
sabahattintalu@gmail.com