Türkiye’de gündem o kadar hızlı değişiyor ki… özellikle genel seçimlere yaklaşıldığı zamanlarda. Wikileaks belgeleri, Generallerin bakanlık kararlarıyla açığa alınması şimdi de öğrenci olayları ve emniyet güçlerinin orantısız güç kullandıkları iddiaları…
Wikileaks belgeleri, ülkemizde görev yapmış bir kısım diplomatın , çalıştıkları ülkelerde , o ülke ile alakalı kendi görüşlerini merkezi hükümetlerine verdikleri raporlardan oluşmaktadır. Tamamen bireysel görüşe dayalı , gerçekliği kanıtlanmamış iddiaları maalesef muhalefet partilerimiz(özellikle  CHP) kullanarak tabiri caizse belden aşağı vurmayı tercih ettiler. Eminim ki belgelerdeki tutarsızlıklardan kendileri de farkındalar ama sırf koltuk heva ve arzuları yüzünden ,dış güçlerce planlandığı aşikar olan bu iftiralara belki bilerek belki de bilmeyerek sahip çıktılar. Lafa gelince “ülkemizi her türlü dış mihraklı tehditlerden koruruz” milliyetçi ülküsüne sahip olacaksınız, hem de tamamen bir kısım art niyetli bürokratın ülkeyi karıştırmak adına sarf ettiği sözlere koltuk uğruna dört elle sarılacaksınız! Bu ne yaman bir çelişkidir böyle! Yüce Allah Kur’an-Kerim de mealen şöyle buyurmaktadır “Bir de hiç bilmediğin bir şeyin ardınca gitme, çünkü kulak, göz, gönül, bunların her biri ondan mes’ul bulunuyor. İsra:36) başka söze gerek var mı?

Sponsor Bağlantılar

Jandarma Komutanlığın da görevli bir generalin İçişleri Bakanlığınca, Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu iki generalin de Milli Savunma Bakanlığınca görevden alınmaları kararı, Cumhuriyet Tarihinde şimdiye kadar  uygulanmaya konulmadığı için bir hayli tartışılmıştı. Tartışmalar o kadar ileri boyuta gitti ki, görev başında ki hükümeti “asker düşmanı” olarak lanse edenler bile oldu. Oysa alınan bu karar son derece hukuki bir karardı. Burada asıl dikkat çekici olan şu; ülkeyi polis devleti olmakla suçlayan bir kısım zevatın, daha önceden haklarında ağır ithamlarla dava açılan üst düzey emniyet mensuplarının soruşturmanın salahiyeti açısından derhal açığa alınmaları kararına aynı tepkiyi vermemişler hatta bu hoşlarına dahi gitmişti. Şimdi aynı durum askeri personelin başına gelince “polis devleti oluyoruz” yaygarasını  basanların o dönemde yapılanları prosedür gereği olarak görmeleri ayrıca dikkat çekici bir durumdur..

Son günlerde yaşanan öğrenci olayları ve polisin göstermiş olduğu tutum , gerek muhalefet partileri gerekse  basın organlarınca oldukça eleştirilmişti. Protesto elbetteki demokratik bir haktır. Kendi değerlerimize, dünya görüşümüze uygun görmediğimiz bazı kararları eleştirmek , protesto etmek en tabi insani hakkımızdır lakin bu protestoyu yaparken başkalarının güvenliğini tehlikeye atacak, huzurunu bozacak  taşkınlıklara girmek haklı olduğumuzu düşündüğümüz dava da haksız duruma düşmemize neden olacaktır. Sonuçta ne kadar haklı olursak olalım , davamızı , görüşümüzü savunurken aşırıya giderek başkalarını huzursuz etmeye hakkımız asla yoktur. Her şeyin bir usulü, bir yöntemi vardır, ses getirmek uğruna kargaşa yaratmak kimseye fayda getirmediği gibi bunun sonuçlarını da göze almamız gerekir. Derdimizi anlatmak adına illa ki kargaşa yaratmanın bir anlamı yok, faydası da yok! Provokasyonlara uymadan ölçülü bir şekilde eleştirimizi yapmak yerine gayri hukuki fiil ve eylemlere girmenin kimlerin ekmeğine yağ sürdüğünü iyi hesap edelim.

Tüm bunların yanında , Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Sayın Devlet BAHÇELİ’nin Hatay’da bir sohbet esnasında ekonomi de yaşanan  olumlu gelişmelerden bahsetmesi ve gelecek için umutlu konuşması yaşanan bu olayların gölgesinde satır aralarında kayboldu. Sayın BAHÇELİ’nin bu görüşlerini Grup toplantısında da dile getirmesi en büyük arzumuz. Yapılan güzel şeyleri , takdir etmek zor olmasa gerek, muhalefet olsak bile…Sonuç olarak sabır, sebat ve hoşgörü penceresinde baktığımızda hayata , güzel günler o kadar da uzakta değil…

ALLAH YAR VE YARDIMCIMIZ OLSUN…