Mainz, 19.03.2012
 
Geçtiğimiz günlerde 19 yιldan bu yana sürmekte olan „Sivas Davasι“ kararιnda mahkemenin zamanaşιmιna hükmetmesiyle birlikte 2 temmuz 1993 yιlιnda yaşanmιş olan bu „menfur“ hadise tekrar güçlü bir şekilde ülkemizin gündemine oturtulmuş oldu.Birileri meseleye „olay“ adιnι koyarken birileri ιsrarla „katliam“ olarak isimlendirmeye devam ediyor. Ve yine birileri bu hadiselerin bir „tertip“ olduğunu ileri sürerken diğerleri ise inatla bu işin „sünni“ müslümanlar tarafιndan hunharca işlenmiş bir katliam olduğunu ileri sürüyorlar.

Sponsor Bağlantılar

Dersimde yaşanan insanιn kanιnι donduran katliam konusunda arşivler titzlikle gizlendiği için ve zamanιn idarecilerinin bu ülkede halâ kanunla korunuyor olmasιndan dolayι çok fazla bir şey söylenemiyor. Bu konuda görüş ileri sürenler ise bir biçimde yanlιzlaştιrιlιyor. Peki ya Sivas hadiseleri neden bu kadar zaman sürünceme de kalmιş ve neden bu dava da zamanaşιmι kararι çιkmιş yahutta Sivasta gerçekte ne olmuştu?

Sivas şehrimizde yaşanan olaylar televizyon kameralarιndan canlι olarak servis edildi, dolayιsιyla memlekette gelişen hadiseleri kιyιsιndan köşesinden takip eden birinin bile bu konuda fikir yürütmesi olağan karşιlanmalιdιr.

Hangi sebeple olursa olsun 37 insanιn canιna kastedilmesi menfur bir cinayettir. Hele hele bu insanlarιn özellikle yakιlmιş olmasι hιk-mιk etmeden tam tabiriyle bir „katliamdιr“. İnsan hayatιnι bu kadar hafife almak ancak hesabι olan gözü dönmüş canilerin göze alabileceği bir denâettir. Olaylara gelişim sürecini hesaba katarak baktιğιmιzda Sivas oldukça iyi bir yer seçimi olarak göze çarpan bir kentimiz. Üstelik burada ilk defa Refah Partili bir belediye iş başιndadιr…

Meydana gelen vahim olayda zalimce bir „kιşkιrtma“ sözkonusu olduğu bir vakιa. Ancak kιşkιrtma ve ağιr tahrik var diye insanlarιn öldürülmeleri asla mazur gösterilemez. Olayιn muhakeme safahatιna baktιğιmιzda ne yazιk ki doğru-dürüst bir yargιlama yapιlmadιğιnι görmekteyiz. Zira bu ülkede bu tür olaylar ilk değildi ve malesef son gibi de gözükmüyor. Hadiselerin yaklaşιk 8 saat boyunca sürmesine rağmen devletin müdahalede isteksiz davranmasι ha ki hiç sorgulanmamιştιr. Dönemin devlet idarecilerine bir kaç soru bile sorulmamιştιr. Aradan geçen bunca zamandan sonra dönemin tugay komutanι vali yi, vali de içişleri bakanιnι sorumlu görmekte, bakan ise müsteşarιnιn kendisine mani olduğunu ileri sürmektedir. Dönemin belediye başkanι Temel Karamollaoğlu, olaydan iki gün önce çevik kuvvet polisinin bile-isteye Zara ve Hafik dolaylarιna kaydιrιlarak şehir güvenliğinin kasten zaafa uğratιldιğιnι ileri sürmektedir. Tabii dir ki suç kürk bile olsa kimse onu sιrtιna almak istemez. Ancak dönemin başbakanι ve başbakan yardιmcιsι ile SHP`li bakanlar suya-tirit açιklamalar ve „hoşaf“ soğutmakla iştigal etmektedirler. 1993 senesinin Türkiyemizin yakιn tarihinde karanlιk bir yιl olduğu ortada . 1993 senesi yükselen Refah Partisini „itibarsιzlaştιrmak“ ve millet nezdinde güven erozyonuna uğratmak için nice hadiselere sahne olmuştur. 1993 senesi ve devamιnda meydana gelen „faili mâlum“ cinayetler ve bu cinayetlerin arkasιndan koro halindeki „Kahrolsun Şeriat“, „Türkiye laiktir, laik kalacak“ sloganlarι ve bunlarιn devletin kanalι dahil her kanaldan ve gazete sayflarιnda çarşaf çarşaf yer almasι tam anlamιyla yaklaşan tehlikenin(!) (Refah Partisi) önünü alma çabalarιydι. Zira onlar bu partinin yükselen bir değeri temsil ettiğini görmüşlerdi. 80 yιl boyunca ezilen ve horlanan ülke insanιnιn hislerine tercüman olan bu partinin başka türlü durdurulamayacağιnι gören „zinde kuvvetler“ her zaman olduğu gibi en kolay ve en kestirme yol olan „kaos“ çιkarma faaliyetlerine girişmişlerdi.

Sivasta meydana gelen „Madιmak Oteli“ olaylarιnι değerlendirirken zamanιn zemini dikkate alιnmazsa doğru bir yaklaşιm ortaya konamaz.

Sivas olaylarι davasιna bakan mahkeme bir kez olsun olay yerinde derinlemesine bir keşif yapma ihtiyacι bile hissetmemiş, zamanιn yöneticilerini bιrakιn sorgulamayι tanιk olarak bile dinlememiş ve dosya üzerinden polisin tutup getirdiği hemen herkesi, kamu vicdanιnι (belkide alevi(ci)lerin vicdanιnι demeliydim) tatmin etme adιna mahkum etmişti. 33 idam olmak üzere yaklaşιk 78 kişinin ceza aldιğι davanιn sonucunda bir dünya yeni mazlumlar üretilmiş ve arkasι (argoca dayι) bulunmayan bir çok insan nâ-hak yere cezalandιrιlmιştιr.

Ancak bugün kararι henüz kesinleşmemiş 5 adet sanιk için zamanaşιmι meydana geldi diye davanιn müdahilleri yeri göğü inletmeye devam ediyorlar. Televizyon kameralarιndan gözümüzün içine baka-baka kana-kan-intikam dercesine ama efendim orada onbinlerce kişi bulunuyordu ve „tekbir“ (zira onlara göre en büyük suç aleti tekbir dir) getiriyorlardι ve aralarιndan biri de „yak ulan yak“ diye bağιrιyordu. Peki mahkeme otelin perdelerini benzin döküp tutuşturan kişiyi yakalayabilmiş miydi? Tabi ki hayιr. Onu devlet nasιl yakalayacaktι. Devlet kendi kendini yakalayacak kadar aptal mιdιr?

Müdahil avukatlar belki bin, belki beş bin kişi olan ve birileri tarafιndan galeyana getirilmiş olan bu kitlenin tamamιnιn idam sehpalarιna gönderilmesini arzuluyor ama olayιn arkasιnda bir „gizli el“ olup olmadιğιnι sorgulamιyor bile. Peki neden?

Nedeni çok basit.

Bugün için zamanaşιmι oldu diye ülkeyi ayağa kaldιran bu zihniyetin Sivasta öldürülen 37 kişi ile ilgili bir dertleri yoktur. Tabi ki bunlar derin devlet ile işbirliği içinde birlik olup onlarι kendileri yaktιlar demiyorum ama zihniyet malesef „yakanlarla yaktιn beni diyenleri“ aynι gözede buluşturuyor.

Üstelik bu zihniyet hiç yeni değil, yani Sivas ile başlamιş değil. Bu otoriter zihniyetin mantιğι şöyle çalιşιr; hem istediği kadar sövecek ve dövecek ve hemde sopa attιklarι kendisine efendim yorulduysanιz biraz dinlenin sonra devam edersiniz diye alçakça „temennâ“ edecek.

Eğer sopa yiyenler yahu dur bakalιm, sen ne hakla beni dövmeye kalkιşιyorsun diye sorgulayacak olursa o zaman verecekler yaygarayι bakιn işte „irtica“ geliyor diye. Bu kokuşmuş senaryo aynι tiyatroda defalarca gösterime giriyor ve oynanιyor; sahne aynι, dekor aynι, başrol oyuncularι aynι değişen sadece figüranlar…

Bu vahim olaydan sadece 3 gün sonra Başbağlar köyünde dehşetengiz bir „katliam“ yaşanιyor ve bu olayιn aydιnlatιlmasι için en ufak bir çaba bile sergilenmiyor. Olsun onlar netice de hem sünni ve hem de gariban köylülerdir. Tohumuna paramι saydιlar ki üzülsünler. Köylüler nasιl olsa onlar istemediği halde fazlasιyla çoğalιyorlar! Sivastakiler öyle mi? Onlar handiyse tohuma kaçmιş, bu ülkenin aydιn ve sanatçιlarι! Yani onlar daha fazla insan!!!

Şu menfur anlayιşa, şu körolasι zihniyete bakarmιsιnιz? Şimdi Sivasta aşan zamanι bahane edip araya da ama olayιn avukatlarι arasιnda Ak Partililerde var diyerek bu malum zihniyet yine maskesini aralayιp gerçek yüzünü gösteriyor. Yani onlarιn derdi gerçekten bu ülkede yaşamakta
olan vergisini düzenli veren işinde, gücünde ve bu arada ibadetlerini yerine getirmeye gayret eden “mütedeyyin” insanιmιzla. Adeta niye Alevilerle bir savaşa girmiyorsunuz, bunca tahrik karşιsιnda nasιl oluyor da harekete geçmiyorsunuz diyecek kadar küstahlaşabiliyorlar. Mevcut hükümetle  sandιk yolu ile başa çιkιlamayacağιnι gören “az mutlu-. çok putlu azgιn azιnlιk” diledikleri kaos zeminini oluşturamadιklarι için ekranlardan sünni müslümanlarι zan altιnda bιrakacak her türlü tevziratι döşeniyor ve salya-sümük hakarete tevessül ediyorlar.

Son olarak şunu söyliyelim ki; bu ülkede sadece Dersim olaylarι değil İstiklal Mahkemeleri dahil, Menemen hadisesinden tutun da Gazi mahallesi olaylarιna kadar ne kadar karanlιk nokta varsa hepsinin behemahâl aydιnlatιlmasι gerekir. Geçmişi karanlιklar dolu bir memleketin gerçek anlamda aydιnlιk yarιnlara yürümesi aldatmacadan öteye bir anlam taşιmaz.

Sivasta zaman aştι ama devlet aşιlamadι.Başbağlarda ise zamanιn aşmasιna bile izin verilmedi. Bunlar kanun olabilir, süreç de bunu gerektirmiş olabilir. Ama kimse buna hukuk demeye kalkιşmasιn, zira bu hukuk ise benden uzak olsun!

Baki Selam ve Saygιlarιmla.

Ömer Erdem
Mainz/Almanya