Zamanın birinde bir yerde okumuştum Japonya’da ergenlik çağına yaklaşan çocukları Hiroşima ve Nagazaki’ye götürüyorlarmış. Geçmişte yaşanan sıkıntıları görsün en azından o acıyı anlasın ve ilerde ülkesine yararlı bir birey olsun diye o atom bombasına maruz kalan yerler gezdiriliyormuş.Garip, sen iki atom bombasına dünyanın sayılı güçleri arasına gir. Bizim ise Nagazaki ve Hiroşima gibi hatta onların kat kat üstünde olan öyle değerli öyle kıymetli tarihimiz, tarihimiz içinde şerefli yenilgilerimiz ve muhteşem zaferlerimiz var. Gel gör ki bu milli şuuru gençliğe, gençliğimize yansıtamadığımız bugün apaçık ortada ve bu durum çok üzücü.

Sponsor Bağlantılar

Japonya ile Türkiye arasındaki bu kıyaslamayı yapmamın sebebi aslında yetişen gençliğin kötü bir şekilde yetiştirilmesinin altını çizmekti. Garip garip konuşan, saçlarının yarısıyla yüzünü kapatan, elinde telefon son ses tek kelimesini anlamadığı yabancı müzikler dinleyerek gezen ve diğer elinde sigara olan 13-18 yaş grubu Türk gençliğin düştüğü bu durum sorumlu biri olarak benim içimi acıtıyor. Bu çocuklar hayattan umutlarını kesmiş bir şekilde yaşıyorlar. Ellerine geçen biraz parayla günlerini kurtarmaya çalışıyorlar. Bu kurtarmayı da sigara, bira, esrar v.s maddeler bularak gerçekleştiriyorlar.

Bir milletin kültürünü yok etmenin en kısa yolu dilini yok etmektir. Bugün Türkiye’de uygulanan senaryoda budur. Gençlerimiz kendilerine yeni bir dil bulmuşlar ne benim Türkçe demeye yüreğim el verir ne de sizin Türkçe demeyi mideniz kaldırır. Türkçe 29 harfli bir dil ama genç nesil ya bunun farkında değil yada 14 tane harfle idare etmeyi öğreniyorlar. En önemlisi de dilimize giren yabancı kelimeler. ‘Tamam’ yerine ‘ok veya okey’ ‘evet’ yerine ‘yes’ ‘g’ yerine ‘q’ , ‘v’ yerine ‘w’… Bu örnekleri dahada sıralayabiliriz. Avrupalı olmaya özeniyorlar diyeceğim ama bu farklı bir şey çok farklı hem de. Geçmişten gelen kültürden yoksun, geleceğe bakışı, gelecek hakkında düşüncesi olmayan, ne olmaya çalıştığı belirsiz bir gençlik modeliyle şuan karşı karşıyadır Türkiye.

Sanatçı ve aydın dediğimiz insanlara da çok büyük görev düşüyor bu konuda. Bugün Türk sanatçısı iki laylaylom parça okuyarak milleti eğlendirerek ve yahut birilerinin ağzıyla konuşarak milleti yönlendirmemeli. Sanatçı toplum sorunlarını gören ve buna eğilebildiği ölçüde eğilen, toplum için yön gösterici biridir. Toplumdan ve toplumsal olaylardan kopuk yaşayan sanatçı korkak sanatçıdır. Her gün magazin programlarına kendi kendini malzeme yapmak için çabalayan bir sanatçı toplumun ve gençliğin rol model aldığı sanatçı olmamalı.Ancak ne yazık ki bugün ülkemizde benim istediğim gibi davranmayıp magazin boyasının bir rengi olmayı tercih eden sanatçılar örnek alınıyor ve onlara özeniliyor. Toplumu ilgilendiren konular hakkında fikir beyan etmesindense toplumu uyutma görevi sanatçılara, aydınlara yüklenmiş ve bu görevi yapanlar ekranlardan düşmüyor hep aranıyor, dediğimi yapan sanatçılar da ara sıra söz hakkı buluyor basında. Sanatçı dediğin Barış Manço gibi olmalı lolipop sanatçılar gibi değil…

“Üstte yer çökmedikçe, altta yer delinmedikçe senin ilini ve töreni kim bozabilir. Titre ve kendine dön Ey Türk” Moğalistan kuzeyinde dikili olan taşlardan alınan bu söz o zamandan bu zamana Türk gençlerine bir mesaj niteliği taşımaktadır. Avrupa’nın veya başka kimselerin parlak kumaşları seni aldatmasın Türk oğlu sen zaten büyük bir ulusun mirasçısısın ve evlatlarına da öyle bırakmak için kendine dön!!