Son 10 yılımıza şöyle bir operasyonel baktığımızda, gerçektende dönüm noktalarının hep operasyonlar olduğunu görürüz. Bu operasyonların neredeyse tümü, ”derin olmayan devlet” anlayışının birer aktivitesi. Hepsi açık seçik. Bugün ”Deniz Feneri Operasyonu’nun ne tür bir operasyon olduğunu herkes biliyor mu, bilmiyor mu? Biliyor. Öyleyse ki; bu şu anlama geliyor; devletin yaptığı yüzeysel her olay, toplum tarafından tam içeriğiyle olmasa bile bi şekilde, vatandaş zihniyetiyle biliniyor. Yani ortada bir bilinememezlik yok. Her şey cesurca vede açık seçik. Ama tabi ki de bu operasyonlar, Afyon’da örgütlenmiş bir hırsızlık çetesine karşı yapılmıyor. Tam tersi, çok büyük oluşumlara karşı yapılıyor.
Bakın, şunu söylemeliyim ki, sadece bir tv baskını (ODA TV) üst düzey bir amerikalının (RİCCİARDONE) bile yüzünü haftalarca ekşitiyorsa, çok büyük bir gizemin üstüne kadem basılıyor, birilerinin canı yanıyor demektir. Şunu da ekliyim, hatta açık açık belirteyim ki; ülkemizde son 10 yıldır neler olup bittiğini, bir amerikalı, bir israilli veya bir avrupalı bizden çok daha iyi biliyor. Gerçekleri cesurca belirtmek gerekirse, biz Osmanlı da bile nelerin olup bittiğini anlayamamış bir milletiz. Ne yazıkki böyleyiz. İdrakiyetimizin sınırı belli. Bir ülkede sadece bir gerçeğe karşı onlarca kafadan yüzlerce kişisel görüş eksenli gerçek çıkıyorsa, o ülkede birliktelik yok, idrakiyet yok demektir.

Sponsor Bağlantılar

Bakın! Bir milyon amerikalıya sorup soruşturun, araştırın, anket yapın… O bir milyon amerikalının içinde kaç tane farklı ses çıkar, daha doğrusu kaçtane siyasi ideoloji;ses halini alıp dillerden dökülür, fikir mertebesinde açıkça beyan edilir! Kabullenmeliyiz ki; bizim ülkemizde neredeyse köy kasaba başına birer siyasi ideoloji var. Bunların hepsi fikirsel olsa, yine bi şekilde dayanışma imkanı bulunur. Fakat neredeyse siyasi ideolojileri din sınıfına koymuşuz, kalbimizde büyük bir kutsallıkla besliyoruz. Yine belirteyim ki, bu ülkenin herhangi bir bireyi, futbol takımı olgusunu bile din sınıfına yerleştirmiş, kendi halinde akıp gidiyor.

Bu böyle olmamalı! Yaşadığımız bu güzide coğrafya da, hiçbir şey şu an olduğu gibi olmamalı. Çünki her kavramımızda bir çatlak, bir yırtık var, bir çarpıklık var. Atatürk’ün batılılaşma fikrini bile yanlış mecralara çekmiş, tersten anlamış vaziyetteyiz. Sadece birimiz, ikimiz değil, millet olarak böyle anlamış vaziyetteyiz. Her şeyi yanlış anlıyoruz, yanlış yorumluyoruz. Duygusalız, buna lafım yok. Ama fransızlar da duygusal,onlar neden bu kadar çarpık değil!Öylesine çarpık,saçma ve abuk mecralara çekilmişiz ki,bu mecralardan kaçıp kurtulmayı bile kendimize ihanet sayıyoruz. Hayır hayır! Bu böyle olmamalı! Acilen değişmeliyiz. Nasıl ki topluca bu hallere düşmüşüz, toplucan da bu hallerden çıkmalıyız.